Dünyanın neresine giderseniz gidin, ‘Çimlere basmayın’ yazan yerlerde mutlaka o çimin üzerinde gezen bir-iki ‘Türk’ görürsünüz…

Yayalara yeşil yanan kavşakta arabanızla durursanız, arkadan çalan kornalara kulağınızı tıkamak zorundasınız demektir… Bir arkadaşınız, “Bundan sonra, belli saatlerin dışında kimseyle görüşmeyeceğim” derse, ilk tepkiniz, “Benimle de mi?” olur… Bu ve bunun gibi birçok örnek verebiliriz. Sağımızda, solumuzda aramaya gerek yok, aynaya baksak görürüz bu kişileri…

Yani bizim için ‘hayır’, yasak, sınırlama, kural gibi disiplin gerektiren, düzen sağlayıcı ayrıntılar boştur, anlamsızdır, uygulanamazdır. Vergimizi zamanında ödemeyiz, ceza makbuzunu ‘nasılsa affederler’ düşüncesiyle bir kenara atarız. Yani bizim için, yasalar, yönetmelikler, kurallar romantik birkaç sözcükten ibaret yazılı manzumelerdir.

Bizim o yasaları uygulayan yöneticilere, o yasaların belirlediği hataları yapanların sonuçlarına katlanmalarına ihtiyacımız var. Yani kuralların yazılmasına değil, uyulmasına ve uygulanmasına ihtiyacımız var. Futbol Federasyonu yeni bir talimat yayınladı. Başkan Nihat Özdemir, Kulüpler Birliği ve Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’ı yanına alarak talimatın ne amaçladığını, nasıl uygulanacağını, olabilecekleri anlattı. “Eğer bu talimatlar uygulanırsa, Türk futbolu üç yılda düze çıkar” umutlu yorumunu da sonuna ekledi.

Talimata göre Federasyon, süreçte kulüpleri ekonomik olarak denetleyip, harcayabilecekleri limiti belirleyecek, uymayanlara artan oranlarda ceza kesecek. Bu da kulüplerin ayaklarını yorganlarına göre uzatmalarını sağlayacak.

Yeni bir kural, yeni bir umut kısacası… Eğer kulüpler girişte de anlatmaya çabaladığımız gibi Türk gibi düşünerek günü kurtarıp, kuralların kaçış noktalarını ararlarsa sonuç değişmeyecektir. Yıllardır Finansal Fair Play kuralları ortadayken, cezalar birbiri ardına kesilirken, hala bildiğini okuyan kulüplerin bu talimatla düzeleceğini düşünmek, iyimserliği de aşan bir durum mudur?