Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, geçtiğimiz cuma günü taht iddiası taşıdığını varsaydığı önemli isimlerin tutuklanmasını emretti ve emir derhal yerine getirildi. Bu gelişme, Riyad’ın yaşı ilerlemiş kral tarafından daha ne kadar idare edilebileceği, prensler arasında iktidar mücadelesinin sürüp sürmeyeceği ve yabancı güçlerin taht kavgasına ne yönde müdahale edeceği gibi soruları gündeme getirdi. Veliahtın iktidara çıkışını temin etmek için düzenlediği düşünülen son operasyon, ülkenin siyasî istikrarının kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmış oldu.

Suudi Arabistan iç siyasetinin kırılgan yapısı ile ülkenin Orta Doğu bölgesindeki anlaşmazlıklardaki askerî/ siyasî müdahaleleri, Riyad kaynaklı sorunların süreceği ihtimalini güçlendiriyor. Zira iktidar hırsıyla yanıp tutuşan veliaht, ABD’nin desteğini sağlamak için Trump yönetiminin yönlendirmesine son derece açık. ABD’nin Filistin topraklarını İsrail’e peşkeş çekme planına gık diyemeyen veliaht, Mısır ve İsrail ile birlikte ABD’nin Körfez’deki en önde gelen müttefiki konumunda. Bunun pekiştirilmesi içinse Trump’ın Mayıs 2017’deki Riyad ziyareti esnasında devasa boyutta silah alım anlaşması imzalanmıştı. Suudi Arabistan’ın Yemen başta olmak üzere çatışma alanlarındaki faaliyetlerine bakılırsa, silahlanmanın bölgenin barış ve istikrarına hizmet etmeyeceği; tam aksine, bölgedeki sorunları derinleştirebileceğini öngörmek mümkün.

Silahlanma konusundaki araştırmaları ile tanınan Stokholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsünün 9 Mart 2020 tarihinde yayınladığı silah ticareti raporu da Suudi Arabistan’ın silahlanmaya yönelik artan harcamalarına dikkat çekiyor. 2015-2019 döneminde dünya çapında silah ihracatının 2010-14 dönemine kıyasla %5,5 arttığını ortaya çıkaran rapora göre, ABD’nin silah satışında gösterdiği ciddi artış da kayda değer. Nitekim 96 ülkeye silah satan ABD’nin beş yıllık iki dönemdeki satış rakamları karşılaştırıldığında, 2014-19 döneminde silah ihracatının %23 artış gösterdiği anlaşılıyor.

ABD’nin silah sattığı bölgelere bakıldığında ise Orta Doğu ilk sırada. ABD’nin ihraç ettiği silahların yarısı Orta Doğu bölgesinde. Bunun yarısı ise tek başına Suudi Arabistan’da. Bir diğer ifade ile ABD’nin sattığı dört silahtan biri Suudi Arabistan’a gidiyor. Orta Doğu’nun silah ithalatındaki artış da ABD’nin silah ihracatındaki artış kadar dikkat çekici. Küresel çapta silah ithalatının yüzde 35’ini gerçekleştiren Orta Doğu bölgesi, 2010-14 dönemine göre son beş yılda %61 daha fazla silah ithalatı yapmış durumda. Suudi Arabistan, küresel çaptaki ithalatın %12’sine tekabül eden miktarla, bu dönemde dünyada en büyük silah ithalatı yapan ülke olarak öne çıkıyor. Suudi Arabistan’ın son beş yıllık ithalatı ile önceki beş yıllık dönemin ithalatı kıyaslandığında, %130’luk muazzam bir artış söz konusu.

Suudi Arabistan gibi Yemen ve Libya’da aktif olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de silah ithalatında sekizinci sırada yer alıyor. BAE’nin ithal ettiği silahların üçte ikisinin kaynağı, bekleneceği üzere ABD. Körfez ülkelerinin silah ithalatı artarken, İsrail’in ihracatı da beş yıllık dönemler itibarıyla %77 artarak tarihinin zirve noktasına erişmiş. Bu süreçte, Mısır’ın ithalatının %212 arttığı ve en büyük üçüncü ithalatçı konumuna yükseldiği de dikkatlerden kaçacak gibi değil.

Adı geçen Orta Doğu ülkelerinde görülen silahlanma yarışı, bölgedeki istikrarsızlık riskinin ve Türkiye’ye karşı husumetin devam edebileceği şeklinde değerlendirilebilir. “Bu silahlar ne için ve kime karşı kullanılmak için alınıyor” sorusu göz ardı edilmemeli.