Irak Başbakanı Muhammed Şiya es- Sudani’nin başbakan olduğundan bu yana 21-22 Mart 2023 tarihlerinde gerçekleştirdiği ilk Türkiye ziyaretinde terörle mücadele, güvenlik, Irak’ın su sorunu, ekonomik iş birliğinin geliştirilmesi gibi pek çok husus ele alınmıştır.

Görüşme sonrası yapılan ortak basın toplantısında özellikle de önceleri Irak tarafından “Kuru Kanal” olarak adlandırılan ve iki ülke arasında yapılan mutabakatla ismi “Kalkınma Yolu” olarak değiştirilen Basra’dan başlayarak Türkiye’ye kadar uzanan kara ve demir yolu projesinin hayata geçirilmesi adına birlikte çalışma kararlılığının vurgulanması ön plana çıkmıştır. Yine bununla beraber terörle topyekûn bir mücadelenin de taraflarca teyit edilmesi dikkat çekici hususlardan birisi olmuştur.

Türkiye ve Irak’ın “Kalkınma Yolu” projesi konusunda mutabakata vararak kararlılık göstermesi iki ülkenin ilişkileri açısından önemli basamaklardan birisi olmakla beraber, projenin tamamlanmasıyla oluşacak katma değer sadece bölgesel değil Avrupa’dan Körfez’e kadar geniş bir coğrafyaya olumlu anlamda etki edebilecek potansiyele sahiptir. Öte yandan “Kalkınma Yolu” projesi, sadece Avrupa’yla da sınırlı kalmayarak, Orta Asya Türk devletleri ve Türkiye’yi fiili olarak kara yolundan bağlayacak Zengezur Koridoru’nun da ilerleyen süreçte hayata geçirilmesi ile Türkiye üzerinden Orta Asya’yı Basra’ya kesintisiz bağlayabilecek bir kapasiteyi de beraberinde getirebilecektir.

2022 yılı itibarıyla Türkiye ve Irak’ın ticari kapasitesinin 24 milyar dolara ulaşmış olduğu bilinirken, söz konusu proje ile beraber iki ülke arasındaki ticaret hacminin gelişmesinin de önü açılabilecektir.

Çin’in Orta Doğu ve Arap Yarımadası’nda artan etkisi son dönemde yaşanan gelişmelerle artık daha net görünür hâle gelmiştir. Çin’in önemli yatırımlarının bulunduğu ülkelerden birisi de Irak’tır. Bugün Irak’ta ABD baskısına rağmen ciddi oranda yatırımları bulunan Çin, Irak’ta çıkarılan petrolün büyük bir kısmının da (yaklaşık yüzde 45) alıcısı konumundadır. 2013 yılında Çin Devlet Başkanı tarafından duyurulan “Kuşak Yol” projesi ile Türkiye ve Irak’ın ortaya koyduğu “Kalkınma Yolu” projesinin ilerleyen süreçte birbirine entegre olma ihtimali; büyük bir ticari etkiyle beraber Türkiye’nin Orta Doğu ticari dengelerinde önemli bir avantajı elde edebileceği gerçeğini de karşımıza çıkarmaktadır.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Irak Başbakanı Muhammed Şiya es- Sudani’nin görüşme sonrası düzenlediği ortak basın toplantısında terörün her türlüsü ile mücadelede mutabık kalınması ve Sayın Cumhurbaşkanımızın PKK’nın Irak hükümeti tarafından resmen terör örgütü olarak tanınması çağrısı da dikkat çekici hususlar olmuştur. Zira PKK’nın sadece Türkiye için bir tehlike olmadığı, Irak’ın egemenliğine zarar verdiği gibi istikrar bozucu bir faktör olduğu da mutlak bir gerçekliktir. Önümüzdeki süreçte Irak merkezi hükümetinin Cumhurbaşkanımızın çağrısına olumlu bir karşılık vermesi; bölgede ABD’nin DEAŞ senaryosuyla oynadığı terör tiyatrosuna karşı da önemli bir adım olabilecek potansiyele sahiptir.

Zira ABD’nin DEAŞ ile mücadele bahanesi ile uzun süredir bölgede varlık göstermek adına terör örgütleri ile saha partnerliğini sürdürmesi bölgenin istikrarını etkilediği gibi ülkemiz açısından da kabul edilemez bir durumdur. Son dönemde ABD merkezli basın ve medya organlarında 10 binden fazla DEAŞ’lının bölgedeki hapishanelerde –ki bu hapishaneler terör örgütlerinin kontrolündedir- zor tutulduğu yönündeki haberler ABD’nin DEAŞ üzerinden terör örgütleri ile yeni bir plan arayışı içerisinde olduğunu akıllara getirmektedir. Öyle ki ABD’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü olarak görev yapan McGurk’ün geçtiğimiz ocak ayında Irak ziyareti sonrası DEAŞ saldırılarındaki artış dikkatlerden kaçmamaktadır.

Türkiye ve Irak’ın mutabık kaldığı konuların önümüzdeki süreçte bölge dengelerini oldukça değiştireceği gibi Türkiye’nin bölgedeki en önemli aktör ve denge kurucu olduğu gerçeği tüm çevrelerce bir kez daha görülecektir.

Özellikle de terör konusunda Türkiye’nin beklentilerinin karşılanmasının, bölgenin istikrara kavuşabilmesi ve ülkeler arası iş birliği ile diyalogların sağlam bir zeminde kurulabilmesi adına önem arz ettiği gerçeği iyi anlaşılmalıdır.