1 ay kadar önceki “Kemal Bey’in Siyasi Jübilesi” başlıklı köşe yazımda Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığından asıl nimetlenecek olanların uzun süredir işgal altında bulunan CHP içerisinde baskılanmış ve ötelenmiş durumdaki vatanseverler olduğunu yazmıştım.

Geçtiğimiz günlerde Halk TV yorumcularından Levent Gültekin, benim bu öngörümü doğrulayan bir bilgi paylaşarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığını organize eden kişilerin "Kemal Bey'i aday yapıyoruz, muhtemelen Türkiye'yi kurtaramayacağız ama partiyi kurtaracağız" dediklerini ileri sürdü.

İfade ettiğim düşünceler herhangi bir kulis bilgisine dayanmıyordu ama aklın yolu birdi.

Madem Kemal Kılıçdaroğlu onu seçmeye ayarlı robotlardan aldığı sonsuz yetkiyle Atatürk’ün partisini daimi bir tasallut altında bulunduruyordu ve onu o koltuktan göndermek isteyenler partiden birer birer uzaklaştırılıyordu, o zaman stratejik bir planın devreye alınmasından başka bir yol kalmıyordu.

Demek ki bugün CHP içerisinde, Kemal Bey’in ikide bir sorup durduğu  “Benimle misiniz?” sorusuna “Evet” yanıtı verenlerin arasında partiyi onun sultasından kurtarmak isteyenlerin varlığı somutlaşmıştır.  

Sayısını henüz bilmediğimiz bu kimselerin, CHP’yi HDP’lileştiren Kemal Bey ve kadrosunu tasfiye etme girişimleri bize bunların vatansever kimseler olduklarını düşündürtüyor.

Zaten bölücü ideolojilerin mürebbiyeliğine soyunan mevcut CHP yönetimine muhalif gelişen bir hareketin, partiyi kuruluş değerlerine döndürmekten başka bir seçeneği de olmamalıdır.

Bu delege yapısıyla Kemal Bey’i partiden göndermek mümkün olmadığına göre Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını destekleyerek avını önce yüksek irtifaya çıkartan bir kartal stratejisiyle davranmaları da bu planın bir parçası görünmektedir.

Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden doğan CHP’nin bir gün kurtuluş savaşı vermek zorunda kalacağını kimse düşünmezdi.

Ne yazık ki bugünün CHP’sinde Türk milletinin maddi ve manevi varlığını delik deşik etmek için dişlerini gıcırdatanlar emir komuta hiyerarşisinin köşe başlarını tutmuş hâldedir.

Bunlar, terörizmin temsilcisi HDP üzerindeki toplumsal tazyike karşı altı oku dalgakıran yapanlardır.

Bunlar, Kuvayımilliye nutukları atarak PKK’nın taleplerini sözde meşru temsilcileri aracılığıyla siyaset gündeminin göbeğine yerleştirmeye uğraşanlardır.

Bunlar, körlemesine bir muhalefet anlayışıyla Türkiye’nin iç ve dış siyasette katettiği kilometre sayacını sıfırlamayı iş belleyenlerdir.

Bu partide Atatürk’ün fikirlerinden eser kalmadı ama onun resimlerinin bile “Artık yeni şeyler söylemek lazım” denilerek çöpe fırlatıldığına şahit olunmuştur.

CHP bu müstemleke zihniyetin pençeleri arasından kurtarılmadıkça Atatürk’ün ruhu ızdırap çekmeye devam edecektir. 

Ancak…

Adaylık yangınında küle dönse de Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı koltuğundan kavga dövüş olmadan kalkacak bir profil değildir.   

24 Haziran 2018 seçimlerinden önce “Bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olmamalı” diyerek Muharrem İnce’yi aday gösterdiğinde kendi konumunu “Cumhurbaşkanı partili olmaz” sözüyle pekiştiriyordu.

Cumhurbaşkanı adaylığına kolları sıvadığı şu günlerdeyse “Cumhurbaşkanı adayımız kazandıktan sonra partisinden ayrılacak” diyerek yine kendisine uygun bir kural değişikliğine gidiyor ve sözde ilkeli duruşuna kıvırma alanı bırakıyor.

Görülüyor ki hesap uzmanı Kılıçdaroğlu aday olup cumhurbaşkanlığı seçimini kazanırsa Türkiye’yi mahvedeceği, kaybederse CHP’deki işgaline doludizgin devam edeceği hesaplar içerisindedir.  

Kılıçdaroğlu’na karşı harekete geçen CHP’liler Cumhur İttifakı ruhuyla yönetilen Türkiye Cumhuriyeti’nin emin ellerde olduğunun farkındadır. Onlar da zaten mücadelenin pusulasını işgal altındaki CHP’nin burçlarına çevirmişlerdir. 

İşgalden kurtaracakları Atatürk’ün partisinin, Cumhur İttifakı iradesinde sübut eden güçlü Türkiye fotoğrafında kendisine yer açması yüzüncü yaşına basan Cumhuriyetimize en büyük armağanlardan birisi olur.