İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu her bayramda, her yılbaşı gününde olduğu gibi bu yılbaşı gününü de askeri üs bölgesinde askerlerimizle birlikte geçirdi. 2020 yılının son gününü Beytüşşebap ilçeleri arasındaki Kato Jirka bölgesinde bulunan Belbuka Kalekol Üs Bölgesi Komutanlığı’ndaki askerlerle geçiren Süleyman Soylu’nun orada askerlerimizle yer sofrasında verdiği poz birilerine nedense çok kötü batmış…

           Cumhuriyet gazetesi bunu “Neden masa değil, yer sofrası” diye haber yaptı. Yılmaz Özdil isimli yazar ise “38 yıldır bu memlekette gazetecilik yapıyorum, terörün en saldırgan dönemlerinde sınır karakolları gördüm, Türk askerinin postalını çıkarıp yerde yediğini ilk defa görüyorum” yorumunda bulundu.

           İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Yılmaz Özdil’in bu yorumuna çok sert tepki gösterdi. Ve sosyal medya hesabından şu sözleri paylaştı: “Yıllar sonra, üç ay önce üstlendiğimiz Belbuka Üst Bölgesi sadece PKK’nın değil, PKK yardakçıları Yılmaz Özdil ve medya faresinin de psikolojisini bozmuş anlaşılan... Bizim köyde şöyle söylerler; it ürür kervan yürür!

           Bazıları Süleyman Soylu’nun cümleleri içindeki “PKK yardakçıları Yılmaz Özdil…” ifadesine çok takılmışlar… Atatürkçü, ulusalcı, vatansever bir yazara nasıl PKK yardakçısı denilirmiş…

           Yılmaz Özdil’in Atatürkçülüğü, kitap satarken istismar ettiği bir sıfattır. Ulusalcılığı, vatanseverliği de geçmişte kalmış ya da rolünü yaptığı davranışlardır.

Son yıllarda “PKK yardakçılığı” sıfatını daha iyi taşımaktadır.

           Önceden HDP’ye oy verecek olanlara, terörist Demirtaş’a sahip çıkanlara “30 senedir gazetecilik yapıyorum, böyle cila, böyle makyaj, böyle ambalaj görmedim. Elbette keyfiniz bilir ama… Liboşlara uymayın. Siz siz olun. Kalaşnikofa şarjör olmayın” diyordu.

Ama son seçimlerde HDP milletvekili adayı için “Ben hayatımda Veli kadar milletvekili olmayı hak eden birini görmedim… Tek adama karşı tek kollu adamdır!’’ diyerek oy istedi.

           Ahmet Türk’ün geçmişte yumruklandığı hadiseyi “Açın gazetelerin internet sayfalarını, bu haberin altına yapılan yorumları okuyun... Yumruğunu ‘adaletin tokmağı’ yerine koyup, Ahmet Türk’ün burnuna inen kişi, bu ülkede pek çok kişinin duygularına tercüman oldu...” (14 Nisan 2010-Hürriyet) şeklinde değerlendirmiş olan Yılmaz Özdil, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı olan HDP’li Ahmet Türk’ün yerine kayyum atanmasına tepki gösterip “Tee 1973 yılından beri altı defa milletvekili seçilerek TBMM’de bulunan, iki defa belediye başkanı seçilen, yarım asırdır demokratik yollarla siyaset yapan Ahmet Türk, teröristtir.” (21 Ağustos 2019-Sözcü) yazısını yazmış, AKP’nin geçmişte yaptığı yanlışlarla kıyaslama yaparak HD(P)KK’yı haklı çıkarmaya çalışmıştı. Ahmet Türk’ün hukuksuz yumruklanmasını öven Yılmaz Özdil, Türk devletinin hukuka dayalı kayyum atamasına karşı çıkıyor. Peki niçin, CHP’ye yaranmak için…

           Gün geldi Zeytin Dalı Operasyonu’na terör örgütü PKK’yı korumak için karşı çıkan Türk Tabipleri Birliğine destek yazısı yazdı. Terör örgütlerinin yuvası olmuş TTB’yi düşünce özgürlüğü kılıfına sokarak öve öve bitiremedi. O yazısından sonra TTB’nin başına PKK militanı gibi biri seçildi, Yılmaz Özdil âdeta dilini yuttu. Sesini çıkaramadığı gibi TTB’nin terör yuvası hâline gelmesinden dolayı kapatılmasını isteyen MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’yi eleştirmeye kalktı.

           Yılmaz Özdil öylesine CHP, HDP, PKK, TTB yardakçısı olmuştu ki, “Gerekirse ben de bir Bozkurt gibi Afrin’e gider, yaşadığım canı seve seve feda ederim” diyen MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye “Afrin’e gidecekmiş, git baba tutan mı var?” şeklinde dalgaya alan terbiyesizlik yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin o kararlı Afrin duruşundan dolayı Afrin’de 4600 YPG’li terörist leşi alınmıştı. Allah için söyleyin şimdi Süleyman Soylu haksız mı?

Bu Yılmaz Özdil, PKK yardakçısı değil de nedir?

           HDP’ye yapılan “Kobani olaylarıyla” ilgili operasyondan sonra “Kobani” başlıklı bir yazı yazdı. O yazıda bol bol AKP’nin açılım sürecine dair örnekler verdi. Çoğu bizim de karşı çıktığımız, mücadele ettiğimiz olaylardı. Ama Yılmaz Özdil’in taktiği AKP’nin yanlışlarıyla HD(P)KK’nın suçlarını hafifletmeye yönelikti. Yani tilki kurnazlığı sergiliyordu. Yazısını da “Nasıl olsa ‘HDPliler tamam da, 35 şehirde, 68 ilçede sokak sokak çatışan Hüda-Parlılar nerede?’ diye merak eden olmuyor” cümlesiyle bitirip daha büyük tilkiliğe imza atıyordu. Yazıyı okuyanda yaratmaya çalıştığı düşünce, HD(P) KK’yı o kadar da abartmayın, o kadar suçu yok. AKP’ye bakın, Hüda-Par’a bakın, düşüncesiydi. Sanki “sokaklara dökülün, isyan edin” diyen HDP değil gibi…

           CHP, İP, HDP, Deva, Gelecek, SP korosu terörist Demirtaş’a sahip çıkmak için kendini parçalar da yardakçı Yılmaz Özdil durur mu? O da duygusal damar yaparak Demirtaş’ın çocuklarından girmiş ve “Covid movid palavralarıyla, Selahattin Demirtaş’ın kızlarıyla görüşmesine engel olmak, hukuka da, ahlaka da, bu millete de yakışan bir davranış değildir. Hapisteki bir babanın evlatlarıyla kucaklaşmasına engel olmak, babaya kestiğin faturayı hiçbir günahı olmayan evlatlara ödetmek, suç ve ceza kavramlarıyla izah edilemez. Alenen işkencedir” cümleleriyle terörist Demirtaş korosuna katkı sunmaya çalışmıştır. Terörist Demirtaş’ın hendek- çukur olaylarında “Hendek kazanların alnından değil, ellerinden öpüyorum” diyerek şehit ettirdiği 793 askerimizin, polisimizin çocukları babalarını hangi mezarda görüyor Yılmaz Karadil?

           Yılmaz Özdil, PKK yardakçılığı yapma konusunda durmak nedir bilmiyordu. Terörist Demirtaş konusunda yine vicdan yapıyor ve kitaplarının reklamını yapmak için “ÖYKÜ” başlıklı bir yazı kaleme alıyor ve şunları yazıyordu: “Selahattin Demirtaş’ın kaleme aldığı bir öykü… ‘Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yazdığı öykü. Muhtemelen ilk kez duydunuz. Çünkü, sayın basınımız ambargo uyguluyor. Siyasi görüşlerinden vazgeçtik, edebiyata dair satırlarını bile duyurmuyor, bahsetmiyor, karartıyor, yok sayıyor. İktidar açılım açıyor diye, Selahattin Demirtaş’ı ölçüsüz orantısız şekilde parlatmak, pohpohlamak ne kadar ahlaksızlıksa, cezaevindeki bir insanın sesine kulak tıkamak da, o kadar vicdansızlıktır. Sayın basınımız puşt tarlasıdır… Talimatla parlatan da, talimatla yok sayan da, aynı puşttur.”

           Terörist Demirtaş’ın terörist yoldaşlarını anlattığı kitaplarını duyurmadığı için basına puşt diyen bir puştluk!

PKK yardakçısı Yılmaz Özdil’in sicili bunlarla da bitmiyordu.

           Terör örgütü PKK’nın kurucularından terörist Sakine Cansız’ın ardından ağıtlar yakan, terör örgütü MKLP’nin kurucusuna selam çakan, terörist Demirtaş’ın kadeh arkadaşı, Atatürk’ün “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganından rahatsız olduğunu ve aynı zamanda Atatürk demeyi de tercih etmediğini söyleyen, sözde Ermeni soykırımı iftirasına sahip çıkmak için yoldaşlarını organize eden Canan Kaftancıoğlu’na “Vakit geçirmeden, hemen şu an, sosyal medya hesaplarına girip, il başkanlıklarına telefon açıp, kendilerine teşekkür etmeliyiz, iyi ki varsınız demeliyiz, çevremize, duymayanlara anlatmalıyız, örnek göstermeliyiz, Canan’ları artırmalıyız” yazısıyla herkesi sahip çıkmaya davet etti.

           Canan Kaftancıoğlu’nun bölücü, yıkıcı twitleri için dava açıldığında da “Şunu demiş, bunu demiş filan, geç bunları geç… Oylarımızın çalınmasını önleyen insandır Canan Kaftancıoğlu, yanındayız” cümleleriyle sahip çıkmıştı. Yılmaz Özdil işte bu kadar midesiz bir adamdır.

           Bu yardakçı, terör örgütü PKK mensuplarına sahip çıkar da terör örgütü DHKP-C’nin mensuplarına sahip çıkmaz mı? Onlara da sahip çıktı.

           Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesinin ardından, yapılan operasyonda DHKP-C’nin Türkiye sorumlularından Kamile Kayır’la aynı bölmede yakalanarak gözaltına alınan ve tutuklanan ve daha sonra cezaevinde eylemde ölen avukat Ebru Timtik’e “Yazıklar olsun bu ülkeye, yazıklar olsun, bu zulme esir olduğumuz için, sesimizi yükseltme cesareti göstermediğimiz için milletçe utancımızdan yerin dibine girmemiz gerekiyor” sözleriyle de sahip çıkan bu lavuk Yılmaz Özdil’di…

           O yüzden buna “PKK yardakçısı” denmesine kimse şaşırmamalıdır. Yılmaz Özdil sahte Atatürkçü, sahte milliyetçi, sahte vatansever imiş… Şimdi sadece maskesi düştü.

Sayın Süleyman Soylu sonuna kadar haklıdır. Yılmaz Özdil’i tarifte az bile demiştir.