EUROLIG’de Obradovic ile rüya gibi beş sezon geçiren Kokoshovlu Fenerbahçe ile devlerin arasında olduğunu geçen sezon anımsayan, pandemi olmasaydı, ülkemize olası ikinci şampiyonluğu getirecek Anadolu Efes toparlanmaya başladı. Kadrosunu bozmadan ‘bıraktığım yerden devam ederim’ düşüncesindeki Anadolu Efes iki yenilgi ile başladı Avrupa macerasına. Larkin’in yokluğu onlar için dezavantajdı. Ancak sonra toparlandılar. İnişli çıkışlı da olsa yola devam ettiler. Larkin, Micic kendi standartlarında oynadığı süre zorlanmayan Efes’te, Sertaç’ın performansı da göz kamaştırıcı. Zengin kadro ve Ergin Ataman en büyük avantajları.

Hem koçunu hem oyun stilini değiştiren Fenerbahçe, Kaliniç, Sloukas, Datome gibi temel direkleri de kaybederek girdi lige. Buna rağmen iki galibiyetle başladı ki biri Anadolu Efes’e karşı. Sonra, işler kötü gitti. Yenilgiler çoğunluktaydı. Tel tel dökülüyordu takım. Başta koç Kokoshkov, eleştiriler arttı. Normal sezonu 30 galibiyetle bitirmiş bir takım için kabul edilir bir durum değildi bu. Hem içerde hem dışarda Anadolu Efes’in gerisinde kalmak da cabası. Eskisi kadar sert değildi Fenerbahçe. Sürekli kaybediyor, özgüveni dibe vuruyordu. İster Zalgiris’e karşı alınan 37 farklı yenilgi akıllara başa getirdi deyin, ister takım Kokoshkov’un sistemine alıştı, ya da Guduriç hamlesi deyin. O günden sonra işin rengi değişti. Olimpiyakos maçını kazanan Fenerbahçe, ardından şampiyonluk adayı CSKA da dahil yedi maçlık seriyle hayata döndü. Kazanan Sarı Lacivertlilerde, De Colo ve Veselly’nin performansları üst düzeydeydi. Guduriç’in ve Pierre’in katkıları kritikti. Daha iyi savunan Fenerbahçe’nin yine de epey yolu var.

Biri beş yıl üst üste final four oynayıp şampiyonluk kazanan, diğeri geçen yılın en iyi takımı. İkisi de şimdi aynı galibiyet sayısına ulaştı. İkisi de kritik sınırda. Şimdi, önemli olan play off’a kapağı atabilmek. Anadolu Efes, kadro gücünü yansıtırsa sıçrama yapacaktır. Fenerbahçe de bu silkinişle play off, hatta final four görmesi hayal değil.

Yani asıl yarış şimdi başlıyor.