Türk Sinemasının en manalı komedi filmlerinden biridir “Üç Kâğıtçı”.  Ağlanacak halimizin beyaz perdede yansımasına yıllardır güler dururuz. 

Natuk Baytan’ın yazıp yönettiği, başrollerini rahmetli Kemal Sunal, Ali Şen, Reha Yurdakul, Nizam Ergüden, Turgut Özatay ve merhum Yadigâr Ejder ile birlikte birçok sinema emekçimizin rol aldığı film gerçekten ibretlik sahnelerle doludur.

Eserde şehirden köyüne dönen Rıfkı (Kemal Sunal) romatizmaları delaletiyle yağmurun yağıp yağmayacağını bildikten sonra köylülerin gözünde birden bire dikkatleri üzerine çeker. Art arda gelen rast gele olayların da yardımıyla artık O, halkın gözünde duası kabul olan bir ermiş, büyük bir kurtarıcı ve nefesi kuvvetli bir üfürükçüdür. Rıfkı Efendi kendinin ne mal olduğunu bilir bilmesine ama hem artan itibarından dolayı hem de kazancından dolayı bu işi sürdürmeye devam eder…

Üfürür de üfürür Rıfkı…

Artık onun için üfürmenin kilometresi yoktur. Kötürüm olanlara üfürür, çocuğu olmayanlara üfürür, evde kalmış kızlara üfürür… Çaresizlikten ne yapacağını bilemeyenler, müzmin dertlerine deva arayanlar, sevgilisinden ayrılanlar ve iktidarsızlar hep Rıfkı Efendiye koşar, kapısında kuyruk olur.

Filmde Rıfkı Efendi’nin şahsında “Üçkâğıtçı üfürükçüler” hicvedilirken, aslında onların ağına düşen saflar, kendini bilmezler ve başkasından medet uman cahiller de beyaz perdede epey küçük düşürülür.

***

Neyse mirim, içimizdeki Rıfkı Efendileri geçtik. Günümüzde elan ABD’den getirilen “Üfürükçü Rıfkı Efendilere” şahit oluyoruz.

CHP Genel Başkanının büyük uğraşlar sonunda bulduğu, hatta ararken sekiz saat gibi uzunca bir vakit kaybolduğu, en sonunda da bir hamburgercide tevafuk ettiği ABD’li ekonomi üfürükçüsü Jeremy Rifkin’den bahsediyorum.

Gerçi CHP’nin ABD sevdası bilindik ve dahi dillere destan bir aşk hikâyesidir ama yine de şaşırıyoruz işte.

Neo-Liberal “Aktivist Rifkin Efendinin” üfürüğüne muhtaç olmak herhalde “Sosyal Demokrasi”nin bir gereği olsa gerek ki, “Sosyalist Enternasyonel Üyesi CHP” bu sevdada musırdır.

CHP’nin ABD cenderesine girmesi yeni değildir zira. Az çok siyasi tarihimize aşina olanlar Atatürk’ten ve dahi İsmet Paşamızdan hemen sonra CHP üzerindeki CİA dokunuşlarını çok rahatlıkla görebilir.

Ben Kasım Gülek diyeyim, siz anlayın gerisini.

ABD muhibi Gülek, CHP’nin derin Genel Sekreterlerinden biridir.

Türkiye adına NATO ve USA ile ilişkili birçok görevi yürüten Kasım Gülek’in nerede durduğu, halkçı ve “ortanın solunda” yer alan CHP’ni nerelere taşıdığı pek de gizli olmayan gerçeklerdir.

CHP, NATO, ABD ve Kasım Gülek sayfasının bir diğer önemli paragrafı da hiç şüphesiz Gülek ile FETÖ elebaşının yakın dostluğudur. Bu dostluk, alelade bir arkadaşlıktan öte “Moon Tarikatı” üyesi olduğu da söylenen Kasım Efendini ile Terörist Gülen’in nasıl bir iş birliği içinde olduğunu da ortaya koymaktadır…

Bu kadar da değil elbette.

Solcu, sosyal demokrat, 6. Filo düşmanı ve Sosyalist Enternasyonel Üyesi olan CHP’nin Bilderberg maceraları da bir başka “ABD ve Küresel Emperyalizm” sayfasıdır. Gerçekten de Türkiye’nin ve CHP’nin en girift yakın tarih pasajı da işte tam da burasıdır.

Son Bilderberg’ci Monşer Ünal Çeviköz’ün Türkiye’yi ABD Başkanı Bidon’a şikâyet etmesi ve Ondan medet ummasının sebepleri de bu düzlemden bakınca çok daha rahat görülebiliyor.

Anlaşılan o ki iktidar hırsıyla yanıp tutuşan CHP ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı ve MHP Lideri Devlet Bahçeli Beyefendinin milli politikalarıyla köşeye sıkışmış durumda.

Küresel güçlerin ve CHP’nin “Üfürükçü Rifkin Efendilerin” eline düşmüş olmaları da aslında bu çaresizliğin eseri…

***

Eh ne yapalım, bir de Rifkin Efendi üflesin bakalım...