Yok yok, Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, öteki hocalarla inceden ‘dalga’ geçiyor. Yalnız hocalarla mı, kendisini bazı futbolcular üzerinden eleştiren medyayla da... Diğer takımlar bir futbolcunun yokluğunun acısını çekerken, o takımın yarısını değiştirerek maça başladı. Üstelik İstiklal Marşını söylemeyi bilen futbolcuları çoktu bu sefer…

25-30 bin kişiyle karşılanan Radamel Falcao yoksa, Romanya’nın milli golcüsü Florin Andone var… Jean Michael Seri, Sofiane Feghouli, Mario Lemina, Mariano, Yuto Nagatomo mu yok? Ne gam, Şener Özbayraklı var, Emre Taşdemir, Ömer Bayram, Emre Mor var…

“Rotasyon böyle yapılır” dedi Terim. Aslında çok kritik bir maçtı. Son beş maçtır kazanamayan, bırakın kazanmayı pozisyon üretemeyen bir takıma dönüşmüştü Galatasaray. Bir rotasyondan söz ediliyordu. Ancak, tüm eleştirilere karşın takımın pozisyon ve gol kısırlığının iki asıl nedeninden de vaz geçmedi Terim. ‘Önce ben bir atayım, sonrasına bakarız’ bencilliği ile her maçta kritik pozisyonları harcayan Ryan Babel, oyun kurucu mu, savunmacı mı, yoksa ‘kontenjan senatörü mü?’ belli değil Younes Belhanda sahadaydı. Terim bu konuda da bildiğini okumuştu.

Oyunun nasıl oynanacağı belli değildi. Görünen, iki stoper topu kesecek, Steven Nzonzi dağıtımı üstlenecek, ötekiler de ileride bir şeyler yapacaktı. O bir şeyleri nasıl yapacakları kendi becerilerine kalmıştı. Emre Mor savunmanın arasında kayboldu. Belhanda kafasına göre kalabalığın içine girdi, geri döndü. Maçın başındaki baskısını savuşturduğu Galatasaray’ın bir şey yapmadığının farkına varan lig ikincisi Demir Grup Sivasspor, ileri çıkmaya başladığı her pozisyonda etkili oldu.

Galatasaray’ın şutunun olmadığı ortamda, biri Fernando Muslera’nın, diğeri Muslera ve direk ile önlenen iki kritik pozisyon üretti. Sonra, Florin Andone golcü kimliğini kanıtlayan bir gol attı ve Terim’i o maçın başında verdiği mesajların acı bir hayale dönüşünü engelledi. İlk yarının son dakikasında gelen penaltı golü, ikinci yarıya iki farklı geride ancak umutla başlayan konuk takımın on kişi kalması Galatasaray’ı ‘kazandım’ havasına soktu. Sağlı sollu ataklar, rahatlıktan kaçan, kaybedilen pozisyonlar…

Derken 10 kişilik rakibin kestiği ceza, takımı kendine getirdi. Kazanmak için ciddiyetin gerekliliğinin farkına vardı. Ve haftalardır hep aynı pozisyonda kaçıran Ryan Babel öyle bir vurdu ki, takımda oluşabilecek endişeyi yeniden rahatlığa dönüştürdü.

Kaçan pozisyonlar nedeniyle yerine heyecandan yerine oturamayan tribünler, on kişilik rakibin attığı golden sonra bu kez sıkıntıdan yerinde duramadı. Kalan dakikalar son dönemde adet olduğu gibi sıkıntı ve Muslera’nın becerisine duayla geçti. Başlangıç heyecanı, yine sonuna kadar taşınamayan disiplinsiz oyunun rotasyonla da engellenemediği ortaya çıktı. Ve bir soru kaldı akıllarda, bu rotasyonun amacı, bazı oyuncuları rekabetin içine sokmak mı, yoksa Real Madrid kurmaylarından takımı saklamak mıydı?