Kovid-19 salgını sebebiyle birçok siyasî tartışma rafa kaldırıldı. Ancak, Rusya ve Suudi Arabistan arasında yaşanan “petrol savaşı” gündemden düşecek gibi durmuyor. Salgınla birlikte petrol tüketiminde yaşanan azalma karşısında fiyatı koruyabilmek adına üretim kısıtlamasına gidilmesi beklenirken, adı geçen ülkeler arasındaki anlaşmazlık yeni bir gerilim hattına sebep oldu. 2008’de 140 doların üstünü gören Brent petrol fiyatı, 2020 başında 60 dolarken günümüzde yaklaşık 30 dolar. Suudi Arabistan ve Rusya gibi dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan iki ülkenin bütçe gelirinin büyük ölçüde petrol ihracatına dayalı olduğu dikkate alındığında, bu ciddi düşüşün neden çok önemli bir sorun olarak görüldüğünü anlamak mümkün. Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC), sanayinin ve ulaşım sektörünün salgın sebebiyle darbe alması neticesinde petrol fiyatlarının aşağı yönde gidişini durdurmanın yollarını arıyordu. OPEC, fiyatların daha da düşmesine engel olabilmek amacıyla petrol üretimini azaltmayı kararlaştırdı. ABD ve Suudi Arabistan’ın ardından en büyük üçüncü petrol üreticisi olan Rusya ise bu yaklaşımı benimsemedi. Üretim kısıtlamasına yanaşmayan Rusya’ya Suudilerin tepkisi gecikmedi. Riyad, Rusya’ya tepki olarak üretimini düşürmek yerine arttırmaya gitti ve petrol fiyatları aniden düşerek 25 dolar/varil seviyelerini gördü. Geliri büyük ölçüde buna bağlı olan Rusya’nın ekonomik kaybı hiç de azımsanamayacak boyutlara ulaştı. Bütçe gelirinin yaklaşık yüzde 40’ını oluşturan petrolün varil fiyatının 42 dolar olacağı öngörülerek hazırlanan Rusya federal bütçesi, salgının yarattığı durgunluğun yanı sıra petrol fiyatı yüzünden ciddi baskı altına girmiş durumda.

Rusya’nın karşılaştığı bu durum aslında Moskova için hiç de yeni değil. 2014 yılında Ukrayna’da yaşanan olaylardan sonra Kırım’ın gayrimeşru ilhakı üzerine uygulanmaya başlayan yaptırımlar da benzer bir fiyat düşüşüyle aynı döneme denk gelmişti. 2015 bütçesinde petrol fiyatı 96 dolar/varil olarak öngörülmüş, fiyat 45 dolara düştüğü için bütçe revize edilmiş ve bütçe geliri 160 milyar dolar azalmıştı. Rus para birimi ruble ciddi değer kaybetmiş, Rus ekonomisi 2015 yılında yüzde 2,3 daralırken enflasyon 2014’ten 2015’e ikiye katlanmıştı.

Rusya’nın şimdi de salgınla birlikte eş zamanlı gelen petrol fiyatındaki düşüşle benzer bir ekonomik sonuçla karşılaşabileceği öngörülüyor. Hatta Rus ekonomisini yakından takip edenler, yaptırımların devam ettiği ve salgın sebebiyle durgunluğun yaşandığı bir dönemde petrol fiyatlarındaki bu düşüşün Rus ekonomisini 2014-15 dönemindekinden daha fazla etkileyeceğini tahmin ediyorlar.

Rusya’da ekonomik kriz çok muhtemel görünürken, Putin’in iktidarını perçinlemek ve uzatmak için attığı adımlar da dikkat çekici. Rus halkına yönelik sosyal harcamalarda ciddi kısıtlamaların çok muhtemel göründüğü bu dönemde Putin’in iktidarını uzatmak niyetiyle yaptığı anayasal değişikliklerin, giderek fakirleşen halkın otoriter yönetime karşı sesini yükseltmesine sebep olacağı da bekleniyor.

Diğer taraftan, Rusya’nın üretim maliyetinin yarısına petrol üreten Suudi Arabistan’ın fiyat düşüşünden Rusya kadar etkilenmediği ve OPEC ülkelerinin yanı sıra ABD’nin de desteğini aldığı biliniyor. Dolayısıyla, perde arkasında duran ABD’nin de sözcülüğünü yapan Suudi Arabistan ile Rusya arasındaki çekişmede daha fazla zarar gören tarafın Moskova olacağı tahmin ediliyor.

1973 petrol krizi sırasında Kral Faysal’ın ABD Dışişleri Bakanı Kissenger’a “Gerekirse atalarımız gibi çadırlarda hurma yiyip, deve sütü içerek yaşarız” dediği hikâye edilir. Rus ekonomisini tehdit eden bu gelişmeler ağırlaşırsa, Ruslar da nerede yaşayıp ne yiyip ne içeceğini düşünmek zorunda kalabilir.