21 Mart 1923 tarihli Hakimiyeti Milliye gazetesinde Atatürk'ün Adana'da çiftçilerle yaptığı bir konuşmasına yer verilmişti. Atatürk çiftçilerin milletin efendisi olduğunu vurguladığı konuşmasında şu cümlelere yer vermişti. 

"Arkadaşlar! dünyada fetihlerin iki aracı vardır. Biri kılıç, diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı yararlı buluyorum. Zaferinin aracı yalnız kılınçtan oluşan bir millet, bir gün girdiği yerden kovulur, rezil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişanlığı o kadar büyük ve acı olur ki, kendi memleketinde bile esir bir halde kalabilir. Onun için gerçek fetihler yalnız kılınçla değil, sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında yerleştirmenin, millete aynı kararda sürekli tutma vermenin aracı sabandır, saban, kılıç gibi değildir. O kullanıldıkça kuvvetlenir. Kılıç kullanan kol çok geçmeden yorulduğu halde sapanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılıç ve saban bu iki fatihten birincisi, ikincisine daima yenildi. Tarihin bütün olayları hayatın bütün gözlemleri bunu doğruluyor. Milletimiz çok büyük acılar, yenilgiler görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun gerçek sebebi şundadır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılıncını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz bugün  dünya yüzünde bulunmayacaktık."

Aynı konuşmasında Atatürk şöyle devam etmiştir.

"Ruslar İsveç’in mahkûmuydu. Büyük Petro çok kanlı savaşlardan sonra Rus istiklâlini temin etti. Fakat istiklâli kurtarır kurtarmaz derhal memleketin içinde ziraat ve sanatı asırların gereklerine göre yürütmeye yöneldi. Bizler de gerçek  kurtuluşa ermek istiyorsak, çok kan dökerek, kazandığımız zaferlerden sonra çok fedakârlık yaparak ziraat, ticaret, sanat sahasında güvenli adımlarla yürümeye bakalım.

Cumhuriyetin yetiştirdiği bir birey olarak Atatürk' ün bu sözlerinin üzerinde anlama sahip söyleyebileceğim sözler oldukça sınırlıdır.

Bugün Ruslar Dinyeper 'in doğusunda Ukrayna'nın verimli ovalarına çökerken bunu alelade bir işgal olarak nitelemek neredeyse amacını gizlemek olur. Bu hala bir kaynaklar savaşıdır. 

Toprak ananın kuraklık ile fakirleşmiş topraklarında hükümranlığı kenara koyarak, Anadolu ve Avrupa'ya kadar gelmiş nesillerin torunları olduğumuzu tekrar hatırlayalım. Atamızın dediği gibi ziraat, ticaret, sanat (sanayi) alanındaki başarıların önemini bugünün ortamında daha iyi anlayalım, hissedelim.