Doğu Akdeniz’de oluşan şer ittifakı karşısında Türkiye’nin kararlı, sağlam ve kendinden emin duruşu ile ne yapacağını şaşıranlar, dillerine “diplomasi yolu açık olmalı, sorunlar masada çözülür. Savaş herkese zarar verir” gibi ucu açık laflar etmeye başladılar. Merkel de aynı şeyi söylüyor, AB’den, ABD’den de benzer açıklamalar geliyor. Tamam, masaya oturalım da, siz önce çiğnediğiniz hukuka bir uyun, yok ettiğiniz antlaşmaları hatırlayın ve gereğini yapın. Oluşturmaya çalıştığınız fiili durumdan vazgeçip, hakka ve hukuka uyacağınızın teminatını verin. Hepsinden daha önemlisi, kurduğunuz şer ittifakını bozup, bize parmak sallamaktan vazgeçin. Masaya bize dayattıklarını kabul ettirmek, Akdeniz’i parselleyip bize de küçük bir sus payı vermek için çağırıyorsanız, bu beyhude bir iştir ve sadece kendinizi kandırırsınız.

MEİS BİZE 2 KİLOMETRE UZAKLIKTA

Türkiye her zaman çözümden, bir orta yol bulunmasından yana olmuştur. Hiçbir zaman kimsenin hakkına tecavüz etmemiş, sahada da, masada da kendi hukukunun ve menfaatlerinin gereği neyse, onu yapmıştır. Geriye bakmanın, kendi içimizde boş ve verimsiz tartışmalarla vakit ve enerji kaybetmenin ne zamanıdır ne de buradan bir sonuç çıkarmak mümkündür. Akıl ve izan sahibi olan herkes haklı olduğumuzu biliyor. Meis Adası bize 2 kilometre yakınlıktadır. Yunan azgınlığının dayanak noktası bu adadır. Nitekim, turist gemisi ile bu adaya asker çıkarmak gibi, kelimenin tam anlamıyla bir rezilliğe imza atmışlardır. Fransa denilen kan emici de bize parmak sallayarak bu durumu kabul ettirmeye ve haksız, hayâsız, alçak ve karanlık planlarını hayata geçirip, Yunanistan üzerinden Akdeniz’e çökmeye uğraşıyor. Türkiye’nin devreye girmesiyle Libya’daki kabalığının, katliam ve işgallerinin bir sonuç vermemesin ezikliğini yaşayıp, güya kabadayılık yapıyor.

KIBRIS’IN ÖNEMİ

Lozan Antlaşması gayet açıktır ve Ege’deki bize yakın adaların silahlandırılması, asker yığılması ağır bir ihlaldir. 1947 Paris Antlaşması aynı şekildedir. Meis’in de içinde bulunduğu gasbedilen On İki Ada için eğer bir şey yapılacaksa, hak da, hukuk da, tarih de buraların bir an önce boşaltılıp bize verilmesini söylemektedir. Eninde sonunda olacak olan budur. Yunan da bunun farkındadır ve bütün telaşı, bütün çığırtkanlığı bu yüzdendir. Diğer taraftan bütün bu gelişmeler Kıbrıs’ın ne kadar önemli, ne kadar hayati bir ada olduğunu bir defa daha belgelemiştir. Güney Kıbrıs’a asker yığmaları, üs kurmaları, ABD’nin silah ambargosunu kaldırıp Rum-Yunan şer ortaklığını daha da azdırması hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.

HER TÜRLÜ ÜSTÜNLÜK BİZDE

Her türlü avantaj bizdedir. En küçük bir yanlışın, bir maceranın sonu Yunanistan için de, yanında bulunanlar için de çok feci olur. Meis Adası bize top atışı mesafesindedir. Obüs toplarımızın menzilinin 40 kilometre olduğu düşünülürse, diğer adalar için de aynı şey geçerlidir. Uçak kaldırmamıza bile gerek yok. İHA’larımız, SİHA’larımız yerdeki karıncayı bile bulabilecek ve gereğini yapabilecek kabiliyettedir. Fransa’nın uçak gemisi göndermesi neyi değiştirir? O geminin altında kaç tane Türk denizaltısının olacağının eminim farkındadırlar. Kaldı ki, bizim uçak gemisine de ihtiyacımız yok, zira Kuzey Kıbrıs zaten bu ihtiyacı görecek yakınlıkta, önemde ve hazırlıktadır. Gerekirse çok kısa zamanda ve hızlı biçimde takviyesi de mümkündür. Deniz, hava ve kara üstünlüğü kesin olarak bizdedir. Yunanistan’a, Fransa’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne varıncaya kadar şer ortakları savaş uçağı takviyesi yaparak hava üstünlüğü sağlamaya çalışıyorlar. Bizde S-400 gibi bir hava kalkanı varken bu uçakların sonu, denizin dibi olacaktır. Bizim uçak filomuz fazlasıyla yeterli olduğu gibi, başta Rusya olmak üzere dünyanın her yerinden yeni siparişlerle kısa zamanda çok daha fazlasına sahip olmamızın önünde de hiçbir engel yoktur.

SAHA, MASAYI BELİRLİYOR

Yazının başına dönecek olursak, diplomasiyi şekillendiren ve yönlendiren şeyler işte bunlardır. Sahada ne kadar etkiliyseniz, masada o kadar haklı olabilirsiniz. Ne yazık ki, dünyanın kanunu budur. Türkiye masadan kaçmıyor ama bu tablo karşımıza oturacak olanları çok korkutuyor. Bu yüzden de hiçbir zaman samimi olarak masaya oturmadıkları gibi, daha önce kurulan masalarda alınan kararlara, yapılan anlaşmalara da uymuyorlar. Bu durumda yapılacak tek şey sahaya inip, gereğini yapmaktır ki, Türkiye de şu anda kararlı bir şekilde bunu yapıyor.

HEP AYNI EZBER

Bütün bunlar yaşanırken, zillet güruhu amasız, fakatsız, lakinsiz bir şekilde Türkiye’nin haklı davasına tam ve kararlı bir destek vermek yerine karnından konuşuyor, önce söylediğini bir sonraki cümlesi ile çürütüyor. Son günlerde de, “diplomasi öne çıkarılmalı” gibi bir ezberi tekrarlayıp duruyorlar. Diplomasiyi öne çıkaran ve etkin kılan, masada elinizi güçlendiren, söylediğinizi dinleten, yaptığınıza haklılık kazandıran şey, arkanızdaki güçtür. Milli birlik ve beraberlik de bunun içindedir.