Sonu baştan belli olan filmleri seyretmek eziyet verir.

Seyircinin kafası senaryonun önünden gitmeyecek bir filmde.

6 başarısız siyasi parti başkanının 6’lı masa filmi, sonu baştan belli olan filmlerdendi.

İzleyicinin kafası senaryonun çok önündeydi. Final sahnesinde hangi karakterin perdeyi kapatacağı filmin ilk dakikalarında belli olmuştu.  Kemal Bey’in fon müziği eşliğinde kapanışı yapacağını herkes kestirmişti.

Böyle olduğu hâlde izleyenleri sürpriz bir final varmışçasına canlı tutabilmek için bitimsiz bir heyecan furyası oluşturdular.

Toplantılar toplantıları kovaladı, bir sonraki toplantıda sonraki toplantı işaret edildi.

Süreyi doldurma adına senaryonun içerisine serpiştirilen ikili üçlü görüşme faaliyetleri, hiçbir sonuca bağlanmayan yavan açıklamalar, bayağılaşmış yerli film-dizi sektörümüzün vasat performansını aşamadı.

Sinemada gösterime girse kimsenin bilet alıp da uğramayacağı bu filmi kabir azabı çektirir gibi izlettiler.

Güya bunca vaktin israf edilmesi ilkesel beraberliğe kavuşmak içindi. Aday tartışmasının 11 toplantıya nüfuz edebilmesine yüce ilkelerden vakit kalmamıştı.

Kemal Bey ilke gereğince parti genel başkanlarının cumhurbaşkanı adayı olmaması gerektiğini “Bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olursa velev ki seçildi, nasıl gidecek namusu ve şerefi üzerine yemin edecek ben tarafsız olacağım diye? Benim namusum ve şerefim bu kadar ucuz mu?” gibi içinde namus ve şerefin geçtiği ağır bağlayıcı sözlerle savunmadı mı?

Şimdi de son mutabakatlarının 10’uncu maddesine “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş sürecinin tamamlanmasıyla birlikte, mevcut cumhurbaşkanının -var ise- siyasi parti üyeliği sona erecektir” cümlesini eklemediler mi?

İlkeler ilke olalı böyle bağlılık görülmedi…

“Noter masasında olmayız” diye masayı deviren, elinde mühür koştura koştura geri dönmedi mi?

Bir dönem daha görevinde kalacakları bağıra bağıra ifade edilen iki belediye başkanını cumhurbaşkanı yardımcılığına getireceklerini söylemiyorlar mı?

İlkeleri putlaştırıp acıkınca mideye indiren putperest pragmatizmidir bu…

Emin olun en büyük vaatleri olan Parlamentere Sistem’e dönüş meselesini de seçimi kazandıkları takdirde afiyetle yer bunlar.

Çünkü Parlamenter Sistem şöyle işliyordu: Cumhurbaşkanı teamüller gereği, seçimden birinci çıkan partinin liderine hükümeti kurma görevini veriyordu. Birinci parti tek başına hükümet kurma çoğunluğuna sahipse hükümet kuruluyor, yoksa koalisyon görüşmeleri başlıyordu.

Siyasi parti oy sıralamasında muhalif sokağın anketçilerinde bile AK Parti CHP’nin üstündeyken, velev ki cumhurbaşkanı seçilmesi hâlinde Kemal Bey’in hükümeti kurma görevini AK Parti’ye vereceğine inanan bir safdil var mı?

Buna inanan varsa, sahibinden, az kullanılmış Boğaz Köprüsü var elimde. Kelepir fiyattır ama pazarlık sünnettir!..