Türkiye uzun süreden sonra kuduz köpek saldırısına uğrayan bir vaka ile karşılaştı. Bunun yanında birkaç haftada bir sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan bir kişinin haberine rastlayabiliyoruz. Haberleşmeyen birçok vaka da vardır.

Sokak köpekleri halk sağlığının yanında güvenliği için de bir problemdir. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu da belediyelere bu konuda görevler yüklemektedir.

Belediyeler sahipsiz hayvanları en hızlı şekilde bakımevlerine götürmek, kısırlaştırmak, aşılamak ve rehabilite ederek kayıt altına almak ile sorumlu ve görevlidir. Bildiğim kadarıyla kayıt altına almak küpeleme gerektirmiyor, sadece çip takılabiliyor. Ancak, vatandaşın da belediyeleri uyarabilmesi için küpelemenin bir zorunluluk olması gerekir. Böylece vatandaş da belediyesini küpesi olmayan sahipsiz hayvanlar ile ilgili uyarabilecektir.

Bu konuda tek kanun yakın zamanda çıkan Hayvanları Koruma Kanunu değildir. 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu da kuduz vakaları gibi hayvan hastalıkları olması durumunda bunun söndürülmesi için valilik ve belediyeleri açıkça görevlendirmektedir. Dolayısıyla Hayvanları Koruma Kanunu’nun hastalık yayılımları durumunda belediyelere engel olduğu söylenemez.

Aylar önce yazdığım bir yazımda “Hayvanseverlik güzel biraz da insanseverlik” diye bir başlık atmıştım. Halk sağlığı kanunları, geçmişte olmuş çok büyük insan kırımlar sonucu bu derece sert yapılandırılmıştır. Kuş gribi olaylarını hatırlayın. Şimdi bu kadar tedbir gerekli değilmiş gibi gelebilmektedir, ancak neredeyse bir şehir insanın çeşitli hastalıklardan kırıma uğradığı da tarihte örneklerle doludur.

Sokak hayvanları konusunda kanunlaştırılmış da olan politikaların uygulaması önem taşımaktadır.

Tekrar son yaşanan ve bir çocuğumuzun ölümüne yol açan vakaya dönelim. Eğer insan ya da hayvan için aşılama mümkün olmuş olsaydı bu vakanın yaşanmayacağı kesindir. Aşıların Türkiye’de üretilmesi ve maliyetlerinin düşürülmesi de hayvan sahipleri kadar sahipsiz hayvanları aşılamak ile görevli belediyeler için de önemlidir. Kovid salgını dönemindeki hızlandırılmış aşı üretimi deneyimi kaybedilmeden hayvan aşılarında da sürdürülmelidir.

Bir diğer önemli konu kısırlaştırmadır. Hayvan nüfusunun artışında, hayvan üremeden önce yapılan organize bir kısırlaştırma faaliyeti olmaksızın sahipsiz hayvan nüfusunun önüne geçilemeyecektir. Bunda gecikilen her gün daha büyük sorunu getirecektir.

Bununla beraber halkın eğitimi de önemli bir başlıktır. Özellikle kırsaldaki vatandaşlarımızın benzer temaslarda ne yapacağı, insan aşılamasının önemi gibi başlıklarda bilinçlendirme gerekiyor.

Burada bir önemli görev de, ana yol gösterici, esas sorumlu ve esas kaynaklara sahip belediyeler olarak büyükşehir belediyelerine düşüyor. Bugün Ankara’nın çoğu ilçesinde var olan sokak hayvanı sorunu için ana sorumlunun Ankara Büyükşehir Belediyesi olduğunu unutmayalım!

Vatandaşlara da düşen görevler var. Sahiplendiğimiz evcil hayvanların kayıt altına alınması için yaptırılması gereken çip taktırma faaliyeti bir vatandaşlık görevidir. Bunun yaptırmayanlarla ilgili de cezai tedbirlerin kararlılıkla, süre uzatımları ve esnetmeler olmadan uygulanması gerekir.