Dünyayı derinden etkileyen Birinci Dünya Savaşı'nın ortaya çıkış sebepleri daha çok ekonomik idi. Sanayileşen devletlerin hammadde ve pazar ihtiyacı bu ekonomik sebeplerin başında gelmekteydi. Sanayileşen devletler için iyi bir pazar ve hammadde kaynağı olan Osmanlı coğrafyası şüphesiz ki çok önceden beri Avrupalı devletlerin dikkatini çekmekteydi. Doğu ve Batı arasında bir köprü niteliğinde olan İstanbul ve Boğazlar, Birinci Dünya Savaşı'nın kilit noktalarındandı. Bu noktalara sahip olmak isteyen İtilaf Devletleri (İngiltere, Rusya, Fransa) Osmanlı Devleti'ni yıkıp topraklarını aralarında paylaşmak niyetindeydiler.

29 Ekim 1914’te Osmanlı Devleti’ne ait iki savaş gemisinin Karadeniz kıyısındaki Rus şehirleri Odessa, Sevastopol, Feodosiya ve Novorossiysk’i bombalaması üzerine Rusya, Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkilerin kesildiğini ilan etti. 2 Kasım’da Çar Nikolay bir manifesto yayınlayarak Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti ve Rus Kafkas Ordusu’na sınırı geçerek Osmanlı ordusuna saldırma emri verdi. Böylece Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na girmiş oldu.

Rusya’nın amacı Osmanlı 3. Ordusunun üssü olan Erzurum’u ele geçirmekti. Bunun üzerine Osmanlı Devleti bir plan hazırladı. Bu plana göre ilk olarak Rusya bölgeden atılacak ve Kars ile Ardahan kurtarılacaktı. Ardından Kafkasya’ya ilerlenerek Bakü, Ermeni ve Ruslardan temizlenecek ve Rus işgali altında yaşayan bütün Türkler Çarlık Rusya’ya karşı isyana teşvik edilecekti.

Planı uygulamak için harekete geçen Osmanlı Devleti, 1914 yılının Aralık ayında oldukça riskli bir askeri operasyona karar verdi. Tarihe Sarıkamış Harekâtı olarak geçen bu operasyon yaklaşık 15 gün sürdü. Harekât o kadar önemliydi ki Enver Paşa, taarruza bizzat kumanda etmek için cepheye gitti.

Ruslar kışlık donanım ve lojistik açısından daha iyi durumdaydı. Tüm ihtiyaçlarını Tiflis-Aleksandropol (Gümrü)-Kars-Sarıkamış demiryolu üzerinden tedarik edebiliyordu. Sarıkamış’tan sonrasında ise kullanışlı şose yolları vardı. Buna karşılık Türk tarafında en yakın demiryolu istasyonu Ulukışla idi. Ulukışla, cephenin 600 km. gerisindeydi. Kağnılar ve yük hayvanlarıyla yapılan sevkiyat ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyordu. Kadınlar ve çocuklar dahi binbir güçlükle cepheye erzak taşıyordu.

Bu durum hakkındaki en etkileyici örnek, savaş sırasında 11. Kolordu Komutanı Galip Paşa'nın Erzurum Valisi Tahsin Bey'e, cepheye acil erzak taşınması hususunda gönderdiği telgraftır. Bu telgraf üzerine Tahsin Bey, Erzurum halkından 150 bin kilo un tedarik etmişti. Fakat bu erzağın cepheye nasıl taşınacağı büyük bir sorun idi. Seferberlik nedeniyle halkın elindeki at arabası, kağnı, öküz, eşek gibi taşıtların çoğu orduya teslim edilmişti. Askerlik çağındaki erkekler cephede olduğundan taşıma görevi askerlik çağının altındaki mektep çocuklarına verilmişti. Albay Aziz Samih bu taşıma hadisesini anılarında şöyle anlatmaktadır:

                            "... 11. Kolordu erzak kalmadığından çabuk yetiştirilmesi için feryat ediyor. Menzil vasıtaları kâfi değil. Vali Bey bir defalık 150 bin kilo erzağı ahali sırtında taşımayı üzerine aldı. Erzurum ahalisi denenmiş vatan sevgileri ile bu yükü taşımayı seve seve kabul etti. Mektep çocuklarının sırtlarında un torbaları ile hükümet konağı önünde hareket etmelerindeki fedakârlık ve hamiyet numunesi, herkesi ağlattı."

Bu sırada 11. Kolordu ana cepheden saldırıya geçerek Aras vadisindeki asıl Rus kuvvetlerini baskı altına almayı başardı. Panikleyen Ruslar bir kuşatma harekâtına maruz kaldıklarını fark edememiş ve Sarıkamış’ı takviye etmek yerine tüm güçleriyle 11. Kolordu’ya saldırmayı tercih etmişti. Bu sebeple 9. Kolordu’nun öncü birlikleri, 25 Aralık akşamı Sarıkamış’a 4-5 km. mesafede bulunan ve kasabanın kilidi konumunda olan Bardız Geçidi’ne ulaştıklarında 2000 kişilik çok zayıf bir Rus müfrezesiyle karşılaştı. Yaşlı depo birlikleri ve demiryolu işçileriyle istasyonda mola vermiş bazı askerlerden özensizce oluşturulan bu müfreze, Türk birliği karşısında direnç gösteremedi.

Bu Rus müfrezesi makineli tüfeklerin namlularını dahi sökerek Sarıkamış’a doğru çekildi. Onları takip eden birlikler Sarıkamış’ın yanı başındaki Yukarı Sarıkamış’a kadar ilerledi. Korkuya kapılan Ruslar istasyon civarındaki depoları yakarak Sarıkamış’tan çekilmeye başladı. Ancak tam da bu kritik anda Kolordu Komutanı Ali İhsan Latif Paşa’nın ısrarı üzerine taarruz durduruldu. Sarıkamış’taki durumla ilgili istihbarat alamayan ve gece taarruzuna karşı olan Ali İhsan Latif Paşa, birlikleri dinlendirmek istiyordu. Ali İhsan Latif Paşa’nın aldığı bu karar aslında o zamana kadar Türkler lehine devam eden harekâtın seyrini bir anda tersine çevirdi. Taarruzun durdurulmasıyla yeniden toparlanmak için vakit kazanan Ruslar Sarıkamış’ta tutunmayı başardı. Tiflis’ten Rus karargâhına gelerek kumandayı devralan General Mişlaevski, kendisiyle birlikte gelen Ordu Kurmay Başkanı General Yudeniç’in de tavsiyesiyle oldukça stratejik bir karar aldı ve ana cepheden sevk edilen destek kıtaları 25 Aralık akşamından itibaren Sarıkamış’a girdi. 26 Aralık sabahı kasabadaki Rus kuvvetlerinin sayısı bir önceki güne göre iki kat artarak 4000’i aştı. Buna karşılık geceyi civardaki ormanlarda geçiren yorgun Türk askerlerinin birçoğu sabaha ulaşamadan donarak şehit düştü.

Ardından Ruslar yeni destek kıtalarıyla birlikte ağır silahlarını da kasabaya konuşlandırmaya başladılar. Buna karşılık 10. Kolordu hala Sarıkamış önlerine gelememişti. Tümenlerinden birini Bardız üzerinden Sarıkamış’a doğru sevk eden Hâfız Hakkı Bey, diğer iki tümeniyle Oltu müfrezesini takip ederek Allahuekber dağlarının kuzey yamaçlarına doğru ilerledi. Bu ilerleme Enver Paşa’nın oluşturduğu harekât planının dışına çıkmak anlamına geliyordu. Sarıkamış’tan bu kadar uzaklaşılması hala başarı şansı bulunan harekatın tamamıyla kaybedilmesine sebep olacak kadar önemli bir hata idi.

Bu sebeple kuşatma kolu aşırı derecede uzadı ve saatlerce yürümek zorunda kalan birlikler ağır kayıplar verdi. 26 Aralık’ta başlayan ve on dört saat süren Allahuekber tırmanışında yorgun düşen askerler donarak karlar üzerinde şehit oldu. Buna rağmen sahra toplarını dağdan geçirmeyi başardılar. Sarıkamış’a zamanında yetişemedikleri için başarı şansını büyük ölçüde yitirmiş olmalarına rağmen mücadeleden vazgeçmediler. 27 Aralık’ta Selim yakınlarında Sarıkamış-Kars demiryolunu tahrip ederek Ruslara büyük bir korku ve panik verdiler. Rus ordusunun kuşatıldığını düşünen General Mişlaevski, savaş bölgesini terk ederek yerini General Yudeniç’e bırakıp Tiflis’e döndü. Ardından tüm Kafkasya’da yıllar süren büyük bir kargaşa ortaya çıktı

Türk harp tarihinin en hüzünlü hadiselerine sahne olan Sarıkamış Harekâtı, tüm bu acılara rağmen, Birinci Dünya Savaşı'nın seyrini derinden etkilemiştir. Bu savaşla birlikte Rus Kafkas Ordusu büyük bir kayıp vermiş ve bu kayıpların telafisi için Rus Batı Cephesi'nden Kafkas Cephesi'ne büyük miktarda asker kaydırılmıştır. Bunun sonucunda Almanlar karşısında zayıflayan Rus Batı Cephesi Mayıs 1915'teki Görlice-Tarnow Savaşı ile dağılmış ve Rus Devrimi'nin gerçekleşmesi hızlanmıştır. Rusların Boğazları ele geçirmek için planladığı harekâttan, Sarıkamış'taki ağır kayıplar nedeniyle vazgeçilmiş ve İtilaf Devletleri Çanakkale'de yeni bir cephe açmak zorunda kalmışlardır. Ruslar, Sarıkamış Harekâtı ile başlayan Kafkasya Cephesi'nde yenilmiş ve Türkiye; Kars, Ardahan ve Batum'u kurtararak 1918'de Bakü'ye girmiş ve bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti kurulmuştur. Dahası, her iki taraf da neredeyse birbirine yakın sayıda kayıp vermiştir. Türk tarafının 23.000 şehidi varken Rus tarafının da kayıp sayısı yaklaşık bu sayıdaydı. Aslında Sarıkamış Harekatı’nda Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir yenişememe durumu söz konusuydu. Bu durum, Birinci Dünya Savaşı’nda uzun vadede Rusya’nın aleyhine baş gösterecek birçok olumsuzluğunun miladı niteliğindedir ve şüphesiz ki Birinci Dünya Savaşı sonucunda Rus tehdidinin ortadan kalkması Türk tarafı adına savaşın en önemli kazanımı olmuştur. 

Bize cennet vatanı hediye eden aziz şehitlerimize sonsuz minnet ve saygıyla.