Konu çok hassas, nereden giriş yapacağım, nasıl incitmeden anlatacağım bilemiyorum. Ama söylemek ve anlatmak lazım. Ne de olsa bu ve buna benzer acıları yaşadık. İçimiz sızladı, gözlerimiz doldu, kederlendik, öfkelendik. Fakat bu çözüm değil, bunlardan kaçışımız veya saklamamız mümkün değildir. Yüzleşmek ve ders almak  zorundayız.

10-15 yaşlarındaki kızlar, para karşılığı satın alınarak anne baba ocağından başka diyarlara götürülmüş. Bazen köy köy, ev ev gezilip satın alınacak kızlar aranmış, hoşlarına gittiği takdirde fiyat konusunda anlaşılıp, kızları vapurlara bindirmişler. Sonradan bu çok yaygınlaşmaya başlamış ki artık bu işin komisyoncuları devreye girmiş, acente tarzı çalışan simsarlar köylerde cirit atmaya ve kız çocuğu ‘avına’ çıkmışlar. Zengin biriyle evlendirilecek umuduyla kızlarını veren aile daha sonra haber almaz olmuş. Çoğu hikâye de yalan ve uydurulmuş. Bu kızlar gittikleri yerlerde bazen çok yaşlı birisine eş, bazen de üçüncü eş olarak hayatlarına devam etmişler. Ne yazık hayatı zindan olan bu kızların bazıları da genelevde zorla çalıştırılmış. Geri döndükten sonra kimse sahip çıkmadığından kimsesiz bir ömür sürmüşler.

Şair ve yazar Neriman Cahit’in araştırmaları sayesinde bizlere ulaşan bu hikâyeler, yaşanan insanlık dramını ortaya koymaktadır. Neriman Hanım, onların izlerini sürerek, onları bulup görüşerek bu karanlık tarihe ışık tutmuştur. Çalışmalarını ‘Araplara Satılan Kızlarımız’ başlığında kitap halinde toplamıştır.

Yürek burkan öyküler, yarım kalmış mutlulukların ve aşkların da habercisidir. Aynı köyden birini sevmesine rağmen Araplara satılan kızların sonraki hayatı kimseyi ilgilendirmemiştir. Gittikleri yerlerde şiddet ve kötü davranışlar yetmezmiş gibi kendi ailelerinden de sahip çıkılmamaları, insan yerine konulmamaları satılan kızları zor durumda bırakmıştır. Kızlarımız, gencecik insanlar bir mal gibi satılmıştır. İnsan haysiyeti ayaklar altına alınarak nesneleştirilen insanlar, kayıp hayatlar yaşamıştır.

Necla Ömer’in hayatını aktaracağım size. Babası ile yoksulluk içinde yaşayan, aynı köyden Mustafa’ya aşık olan Necla’nın hikâyesi. ‘Köyde dolaşan simsar Halil ile beraber Arap damat adayı Necla’yı almak ister. Baba önce kızını vermek istemez ama yoksulluk onun kararını değiştirir. Ve Necla satılır!

Köyde aşık olduğu Mustafa her yerde Necla’yı arar. Necla’yı genelevde Mustafa’nın çok yakın arkadaşı bulur fakat Mustafa’ya hiçbir şey söylemez, çünkü Necla’ya söz vermiştir. Yıllar sonra Necla, Lefkoşa’nın ünlü genelev mahallesi Kuru Çeşme’de görülür, yaşlanmıştır. Mustafa da Lefkoşa’dadır, ama bir daha asla karşılaşamazlar.’

Bu, yaşanan acılardan sadece bir örnek, bunun gibi daha vahim, insanı sarsan hikâyeler Kıbrıs’ta yaşandı. 1920-1950 yıllarında İngiliz sömürgesi altında olan yavru vatanın insanlarının dramıydı bu. Yoksulluk ve sömürge içinde yaşayan Kıbrıs’ta o zamanlar 4 binden fazla küçük kız, Arap taliplere verildi.

Acaba İngiliz ve Yunanlardan medet uman, Türkiye’ye bağlanmasını korkunç bulan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, sıcak baktığı ülkelerin sömürgesi altında olduğumuz tarihlerin bu kara sayfalarından haberi var mı merak ediyorum.