Siyaseti, hükümeti yıpratmak uğruna akla gelebilecek her türlü kötülüğü yapmak olarak anlayan, iktidarı millet iradesi dışında her yerde ve özellikle de olağanüstülüklerde arayanlar, beyhude çırpınışlarla zaman kaybediyorlar. Önemli olan onların ne yaptığı değil, ülkeyi ve Türk milletini boş işlerle meşgul etmeleridir. Malum, Korona salgınını ganimet zannederek, uzun süre erken seçim diye tutturdular. Söylediklerinden ve savunduklarından, asla bir samimiyet taşımadıkları belli oluyordu, ama yeni hükümet sistemini de anlayamamışlar. Yeni sistemin en büyük ve temel özelliklerinden birinin siyasette istikrarı sağlaması olduğunun ve erken seçimlerin artık tarihte kaldığının ya farkında değiller veya işlerine gelmiyor. Neyse, sonunda anladılar, öğrendiler ve en azından şimdilik sustular.

KABİNE REVİZYONU NE OLDU?

Birileri de ısrarla ve her fırsatta kabine revizyonu olacak iddiasında bulunuyordu. Bu da eski dönemin hastalığıdır ve bu iddianın sahiplerinin ortak özelliği de bir türlü yeni sistemi kavrayamamış olmalarıdır. Kabine revizyon iddiaları ortaya atılıp, hatta gün ve saat verilirken bile, bunun bize mantıklı gelmediğini yazmış ve söylemiştik. Sayın Cumhurbaşkanı elbette kabinesini değiştirme hakkına ve yetkisine sahiptir. Ancak, bunu durup dururken niye yapsın? Revizyon iddiasını ortaya atanlar, bunun makul ve mantıklı gerekçelerini de ortaya koymak zorunda değiller midir? Nitekim, bütün iddialar boş çıktı.

ABESLE İŞTİGAL

Yeni sistemin güçlü bir yürütme erki ortaya çıkarmış olması birilerinin hiç işine gelmemiş olabilir, ama bunun ülkemizin ve Türk milletinin yüksek faydasına olduğu artık görülmüş, anlaşılmış ve kabul edilmiştir. Bu gerçek orta yerde dururken, özellikle zilleti oluşturanların hala masal anlatıp, boş ve gereksiz şeylerle vakit geçirmeleri ve buradan da bir iktidar çıkaracaklarını zannetmeleri gerçekten kendileri adına tükenmişliktir. Ortaya bir iddia ve ümit koyamayanlar sloganlara sarılıyor, algı oyunları oynuyor, zihin bulandırarak bir yerlere varmaya çalışıyorlar. Son oyunları 128 milyar nerede? Hadi diyelim, bunların devletten haberleri yok, peki sayı saymayı da mı bilmiyorlar? Merkez Bankası’nın kayıtları orta yerde duruyor. Kaldı ki, defalarca ayrıntılı açıklamalar da yapıldı. Bu da yetmedi, muhalif kanatta bulunmalarına rağmen, biraz akıl ve izan sahibi olanlar çıkıp, böyle bir soru sormanın abesle iştigal olduğunu söylediler. Kemal Kılıçdaroğlu ve yancılarının bütün gerçekler ortada dururken, hala aynı yalanı sürdürmeleri, hala bu milletin aklıyla alay etmeleri kendi sicillerine yakışıyor olsa da, Türk siyaseti adına utanç vericidir. Zilletin İP’i bu yalanı o kadar sevmiş ki, 128 milyarı az bulmuş ve rakamı 940 milyar dolara çıkarmış. Yine buna da şükür, birkaç trilyon da diyebilirdi. Nasıl olsa boşa sallamak yaptıkları en iyi iş. Ciddiyetsizliğin, savrulmanın, yalanın, kandırmanın ancak bu kadarı olabilir.

SEROK AHMET’TEN YENİ İTİRAF

Bir tirajikomik açıklamada Serak Ahmet’ten geldi. Demirtaş güzellemelerinden, HDP övünmelerinden, Barzani dostluklarından arta kalan zamanlarda da Başbakanlığı dönemiyle ilgili ilginç itiraflarda bulunuyor. Yaptığı açıklama şu: “2014’te ben Sayın Cumhurbaşkanına baş başa görüşmelerde parlamenter sistem daha uygun dedim. Hatta şunu da teklif ettim kendisine. Parlamenter sisteme geçelim ben kongrede görevi size teslim edeyim, bütün yetkiler sizde olarak başbakanlık yapın. Siz tüm güç elinizde olarak gerçek bir parlamenter sistemin başbakanı olun. Ben de sizin başdanışmanınız olayım.”

KENDİ TEKLİFİNE KENDİSİ KARŞI ÇIKIYOR

Nereden başlayıp neresini düzeltelim? 2014’de zaten parlamenter sistem vardı. Bu durumda parlamenter sistemden parlamenter sisteme nasıl geçilecekti? Bütün yetkilerin başbakanda toplanmasından kast ettiği, o sistemde Cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin kaldırılması olmalı. İki başlılığın olmadığı, tüm güç elinde gerçek bir parlamenter sistemin başbakanını kabul ediyor, onaylıyor ve teklif ediyorsanız, o halde şimdiki sisteme itirazınızın sebebi nedir? Sizin söylediğiniz zaten yeni hükümet sistemi ile birlikte hayata geçti. Hem de iki başlılık ortadan kaldırılarak, adı konularak, sınırları belirlenerek ve tam bir isabet sağlanarak. Önce bütün güçleri elinde toplamış bir başbakan öneriyorsunuz, şimdi de çıkmış yeni sistemin Cumhurbaşkanına verdiği yetkileri tartışıyorsunuz. Kendi teklifinize kendiniz karşı çıkıyorsunuz. Hatta daha da ileri giderek, saygısız yakıştırmalarda bulunuyorsunuz. Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir kavrayış, nasıl bir tutarsızlıktır? Bu kızgınlığınızın, saldırılarınızın asıl sebebi sakın, “başdanışmanlık” hesaplarının bozulması olmasın?

Eldeki muhalefet malzemesi bunlar işte. Aradan bu kadar zaman geçti, hala yeni sistemin ne olduğunu anlayamamışlar, anlayanlar da yanlış anlamış.