“Öldükten sonra unutulmamak isterseniz, ya okunmaya değer şeyler yazın, ya da yazılmaya değer şeyler yapın. “ demiş ya yazar…

          Gerçekten yazılmaya değer şeyler yapan bir Ülkücüydü o. Emektardı, mücadeleciydi. Gününün 24 saati davasını, partisini, liderini konuşan, yazan, anlatan, yaşayan biriydi. Dün, ebedi hayata göçtüğü haberini alınca dünyam âdeta başıma yıkıldı. Uzun zamandır kanser tedavisi gören İbrahim İspaha ağabeyimizi kaybettik. Oğlu Yusuf’a sürekli son durumunu soruyordum. Dün yine sağlık durumunu soran mesajı attım. Yusuf iki dakika sonra ağlayan sesle “Babamı kaybettik” diye aradı. Yüreğime kor ateş düştü. Gözlerimden damlalar aktı. Gözümün önüne, şerit gibi onunla sohbet ettiğimiz günlerimiz geldi. Tedavi gördüğü günlerde Türkgün Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Varol, yazarımız Burak Özcan ile beraber Adana’da onu ziyaret etmiştik. Adana sokaklarında beraber yürüdüğümüz o günler gözümde canlandı. Kovid-19 salgın hastalığının ilk günlerinde ben de ağır başka bir hastalık geçirmiş, Kayseri’deki köyümde iki aya yakın bir dinlenme süreci yaşamıştım. O da Adana’dan beni merak ettiği için yanında Av. Müslüm Susar ile beraber köyüme ziyarete gelmişti. Beraber kuru fasulye ve pilava kaşık sallamıştık.

Anılar anılar… Büyük bir üzüntüyle şimdi gözümün önünden geçiyor tüm anılar.

          İbrahim ağabey öyle çalışkan, öyle mücadeleci bir ruha sahipti ki, hareketin gazetesine, dergisine, kitabına, televizyonuna sahip çıkmak için gününün tüm mesaisini bunlar için harcardı. Ben de hem yüzüne hem onun olmadığı dost ortamlarında hep “Keşke her ilde, her ilçede bir İbrahim İspaha’mız olsa” derdim. 

          Vefat haberinin geldiği günden önceki son bir hafta hariç, hasta yatağında bile mücadelesini bir an bile bırakmadı. Sapasağlam birçok adama ders verecek mücadeleydi bu…  Hele 1 Kasım seçimleri sonrası FETÖ’nün partimizi ele geçirme operasyonu yaptığı günlerde, sosyal medyada oğlu Yusuf İspaha ile birlikte öyle bir mücadele, öyle bir tavizsiz duruş sergilediler ki, her ikisi de tek başlarına bir ordu gibiydi.

          O süreçte Liderimizi, partimizi, davamızı hançerleyen birini duyar duymaz arar, hep üzüntülerini dile getiren cümleler kurardı. Üzüntüsünden kaç kere telefonda “Liderimize bunun nasıl yaparlar?” diyerek ağlamıştı. Her cümlesini “Liderimiz” diye bağlardı. O derece davasına, liderine bağlı, sadakatli biriydi.

          İbrahim İspaha arkasında işte böyle yazılmaya değer şeyler bırakıp gitti. Onu hem çok arayacağız hem de çok özleyeceğiz.

Hakkını helal et İbrahim abi… Öbür dünyada buluşmak dileğiyle. Mekânın cennet olsun.

Ne güzel söylemiş Abdürrahim Karakoç:

Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru.
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru.

İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
Geç kaldım diye gam çekme
Her varış ecele doğru.