Her ne kadar CHP ve yancıları yalanlarıyla, iftiralarıyla, ihanetleriyle gündemi dolduruyor olsalar da, bizim bu zilleti de aşmak ve “lider ülke” olma yolundaki asıl meselelerimize odaklanmak gibi bir mecburiyetimiz de var. Zor bir coğrafyadayız. Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız hainlerle, satılmışlarla, teröristlerle, düşmanlarla çevrili. Zayıflığa, gecikmeye, geri çekilmeye asla tahammülümüz yok. Her zaman iddialı, uyanık ve hazırlıklı olmak, kendi gücümüze inanmak ve dayanmak zorundayız. En küçük ihmal, en hafif zayıflık büyük bedeller doğuruyor. Bütün bunları yaşayarak gördük.

ZİLLETE RAĞMEN

Kovid-19 bütün dünyada etkisini arttırarak sürdürüyor. Mevsime bağlı olarak salgının dalga boyu daha da yükseldi ve bütün dünyayı kasıp kavuruyor. Bütün ümitler aşıya bağlanmış durumda. Almanya, Çin ve Rus aşıları artık uygulanma aşamasına gelmiş olsa da, bu her şeyin bir anda biteceği ve normale döneceğimiz anlamına gelmiyor. Hâlâ zamana ihtiyaç var ve geçen süre hep salgını oluşturan virüsün işine yarıyor. Türkiye’de testleri pozitif çıkan herkesin sayısının açıklanması, ne kadar dikkatli olmak zorunda olduğumuzu bir defa daha ve net biçimde ortaya koymuştur. Rakamları istismar etmeye ve buradan bir siyasi sonuç çıkarmaya çabalamak kelimenin tam anlamıyla ahlaksızlıktır. Vatandaş olarak her birimize, bütün kurum ve kuruluşlara ve doğal olarak siyasi partilere düşen görev, bu sürecin en hafif şekliyle atlatılmasına yardımcı olmaktır. Vatanseverlik de, insanlık da bunu gerektirir. Ama bizdeki zillet güruhu kelimenin tam anlamıyla zıvanadan çıkmış olduğu için dur durak bilmeden her şeyi istismar ediyor ve saldırıyor. Yaşadığımız günler tarihe, “zillete rağmen, büyük ve etkili bir mücadele verildi” diye yazacaktır.

ŞER CEPHESİ BOŞ DURMUYOR

Akdeniz’deki hak ve hukukumuzun korunmasında, Suriye’deki PKK terörünün kurutulması ve sınırlarımızın emniyete alınmasında, Ege’deki Yunan azgınlıklarını boşa çıkarmakta, Kıbrıs’taki kirli oyunları bozmakta, Libya’nın resmî hükümeti ile vardığımız mutabakatın her şart altında devam ettirilmesinde, kardeş Azerbaycan’ın Ermenistan karşısındaki tarihî zaferinin pekiştirilmesinde kararlılığımızı ilk günkü gibi devam ettiriyoruz. Ancak, su uyusa da düşman uyumuyor. Karşımızdaki şer cephesi de her fırsatı kullanarak kanlı ve kalleş planlarını hayata geçirmeye çalışıyor. ABD’nin yeni Başkanının dünyaya ve bölgemize nasıl bir bedeli olacağı ile ilgili tahminler bulunsa da, henüz hayata geçen bir şey olmadığı için herkes bekliyor. AB’nin 10 Aralık’ta yapılacak Liderler Zirvesi’nde Türkiye’nin ana gündem maddesi olacağı kesindir. AB’nin Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Fransa gibi Türkiye ile özel düşmanlığı olan ülkelerin istek ve beklentilerine ne kadar uyacağını hep birlikte göreceğiz. Ne karar alırlar, Türkiye’ye yaptırım gibi bir kahpeliğe yönelirler mi bilmiyoruz. Ancak, alınacak ters kararların bizim kadar kendilerine de zarar vereceğini, Türkiye’nin asla pabuç bırakmayacağını çok iyi biliyoruz.

KABUL EDİLEMEZ DURUM

Bir başka rezillik de şu an Akdeniz’de yaşanıyor. Mısır, Yunanistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa ve Kıbrıs Rum Kesimi orduları, Mısır’ın İskenderiye kıyısı açıklarında ortak hava ve deniz tatbikatı yapıyor. Şu kepazeliğe bakar mısınız? Birleşik Arap Emirlikleri denilen devletçik, cürmüne bakmadan ta nereden kalkmış gelmiş Akdeniz’de tatbikata katılıyor. Bu tatbikatın, Türkiye’ye karşı bir gösteri olduğu açıktır, zaten kendileri de söylüyorlar. Karşımızda nasıl bir kalleşliğin, nasıl bir şer cephesinin yer aldığının, bundan daha net izahı olur mu? Bunlarla uğraşırız ve bu bize hiç zor gelmez. Alayı ile başa çıkar, hepsine haddini bildiririz. Bizi üzen bu kadar düşmanla, bu kadar hainle uğraşmak değildir. Düşman düşmanlığını yapıyor, biz de karşılığını veriyoruz ve bu hiç değişmeyecek. Bizi asıl kahreden, içerideki zillet güruhunun söz ve davranışları ile bu şer cephesini cesaretlendirmesi, onlarla ortak hareket etmesi ve malzeme vermesidir. Hatta, manda ve himaye istemeleridir. Bu çok acı ve kabul edilemez bir durumdur.

AKDENİZ’DEN MÜJDE BEKLİYORUZ

Oruç Reis araştırma gemimiz çalışmalarını belli bir aşamaya getirmiş ve sahadaki faaliyetlerini netleştirmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız, “Oruç Reis sismik araştırma gemimiz, 10 Ağustos’ta başladığı Demre sahasındaki iki boyutlu (2B) sismik araştırmalarını tamamladı. 10 bin 955 kilometre 2B sismik veri toplayan gemimiz, Antalya Limanı’na döndü” açıklaması yapmıştır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri ise aralıksız devam ediyor. Yavuz gemimizin, Selçuklu-1 kuyusundaki sondajını 6 bin metrede tamamladığı ve ümit verici sonuçlar alındığı duyurulmuştur. Bundan sonra sondaj gemilerimizin Akdeniz’de ruhsatlandırdığımız ve sismik araştırmalara göre sonuç alma ihtimalimizin bulunduğu bölgelerde daha yoğun bir faaliyet sürdürmesi beklenmektedir. Karadeniz’den sonra Akdeniz’den de müjdeli haberler bekliyoruz ve bunun fazla uzun sürmeyeceği kanaatindeyiz. En azından ümidimiz, beklentimiz bu yöndedir.

Kim ne yaparsa yapsın, bizim açımızdan değişen bir şey olmayacaktır. Ne hakkımızdan, ne hukukumuzdan, ne iddialarımızdan vazgeçeriz.