Diplomasinin ne olduğunu, nerede devreye girip nasıl sonuç alınabildiğini, yaşadığımız süreçte çok çarpıcı örnekleriyle görüyoruz. Diplomasi bir sanattır ve her şartta gereklidir. Son söz her zaman masada söylenir. Bunlara hiçbir itirazımız yok. Ancak bütün bunları önemli ve anlamlı kılan, diplomasinin sınırlarını belirleyip etkin hale getiren şey kendi gücünüzdür. Söylediğinizi yapabileceğinizi karşınızdakine hissettirebilirseniz sonuç alırsınız, aksi halde verilene razı olmak zorunda kalırsınız.

TARİHİ BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ

Bütün bunların ne demek olduğunu şu anda bizzat yaşayarak görüyoruz. Türkiye tarihe geçen bir mücadele veriyor. Doğu Akdeniz’deki hak ve hukukunu sonuna kadar savunacağını net şekilde bütün dünyaya gösteriyor. Yunanistan bütün tarih boyunca olduğu gibi, yine başkalarının arkasına saklanarak, çığırtkanlıkla, haksızlıklarını, işgallerini korumaya ve devam ettirmeye uğraşıyor. Fransa da durumdan vazife çıkardı. Yunanistan üzerinden emperyal emellerine zemin oluşturmaya uğraşıyor. Bu kadarla da kalmadı, İsrail’den Mısır’a, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Suudi Arabistan’a, hatta İtalya ve ABD’ye, oradan Almanya ve bütün AB ülkelerine kadar içinde birçok ülkenin yer aldığı bir şer cephesi oluştu.

TÜRKİYE YALNIZ DEĞİL

Böyle bir durumda kayıtsız şartsız şekilde bir milli duruş ortaya koyup, Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında olması gereken bazı siyasi partilerimiz, bu duruma bakarak Türkiye’nin yalnız kaldığını söyleyip, buradan bir siyasi menfaat elde etmeye çabalıyorlar. Şer cephesini oluşturan ülkelerde aklı başında olan, biraz vicdan taşıyan, hak ve hukuk bilenler bile bizim haklı olduğumuzu söylerken; CHP ve yancıları Türkiye’nin hak ve çıkarlarının söz konusu olduğu böyle bir ortamda bile, yaptıkları ve söyledikleriyle yine Türkiye düşmanlarına malzeme veriyor, yine arkadan dolanıyorlar. Türkiye, bir NATO ülkesidir. Her ne kadar bir ümitsiz vaka olarak karşımızda dursa da, AB’ye tam üyelik sürecindedir. Bölgemizde ve dünyada şer cephesini oluşturan ülkeler dışında kalanlarla da hiçbir meselemiz bulunmadığı gibi, birçoğu ile dostluklarımız, ileri derecede iş birliğimiz var. Türkiye yalnız değildir, haklıdır ve güçlüdür.

YUNANİSTAN ÇARK ETTİ

Karşımızdaki şer cephesinin zorbalıkları hiçbir işe yaramayacağı gibi, haksızlıkları kendiliğinden ispatlanmaktadır. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Doğu Akdeniz’de bir çatışma ortamı oluşmaması için devreye girmiştir. Teknik görüşmeler yapılabilmesi için taraflardan onay almış ve bunu da bütün dünyaya duyurmuştur. Ancak, Yunanistan önce söz vermiş, sonra muhtemelen Fransa’nın kışkırtması ile çark etmiş ve vazgeçmiştir. Bunu yaparken ileri sürdüğü bahane haksızlığının itirafı olmaktan ileri gidememiştir. Türkiye’nin şimdiye kadarki açıklamalarının ve yaptıklarının ne kadar yerinde ve isabetli olduğu bir defa daha ispatlanmıştır. Şer ittifakı, özellikle de Fransa ve Yunanistan açık düşmüşlerdir. Bundan sonra elimiz çok daha güçlüdür. Anlaşmalara uymayanların, masadan kaçanların, oldubitti peşinde olanların kimler olduğu dünya ölçeğinde bir defa daha belgelenmiştir. Türkiye bütün söylediklerinde haklı çıkmıştır.

İŞTE DİPLOMASİ

Bu yaşananlar içeride veya dışarıda “diplomasi” diye tutturup, Türkiye’nin sahada olmasının altını boşaltmaya çalışanlara da anlayacakları dilden bir cevap olmuştur. Biz anlaşmalardan doğan hakkımızla, uluslararası hukukun bize vermiş olduğu yetki ve imkânlarla ve tamamen kendi gücümüzle, kendi varlığımızı korumak, kendi hakkımızı almak için sahadayız. Kimin ne istediğine, ne dediğine, ne yaptığına bakmadan da kararlılıkla varlığımızı sürdürüyoruz. Buradan asla geri adım olmayacağını herkes gördü ve anladı. Diplomasi ise, işte diplomasi. Masaya oturmak, diplomasiyi sürdürmek için Yunanistan’ın içi boş tehditlerine boyun eğip geri çekilmemizi bekleyen varsa, büyük yanılgı içindedir. Biz masaya oturmaya da, görüşmeler yapmaya da, iş birliklerine de açığız ve hazırız. Ancak bunun sınırları bellidir, söylenmiştir, gereği yapılmıştır ve bunu artık herkesin kabul edip, karşımıza öyle oturması gerekmektedir. Eninde sonunda olacak olan da budur. Yunanistan’ın iddialarının ciddiye alınması mümkün olmadığı gibi, Fransa’ya sığınıp tehditler savurması kendi hazin akıbetini daha da hızlandırmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.

SADECE KENDİMİZ İÇİN DEĞİL

Türkiye bir beka mücadelesi veriyor. Yapılanlar doğru, alınan kararlar son derece isabetlidir. Birilerinin bu durumdan rahatsız olması, önümüzü kesmek için şeytani planlar yapılması, şer ittifakları kurulması sonucu değiştirmeyecektir. Türkiye’nin bu haklı mücadelesi sadece kendisi için değil, bölgenin ve dünyanın selameti, huzuru ve geleceği için de hayati önemdedir. Onun için de bütün büyük oyunların, bütün kanlı planların gelip dayandığı ve bir türlü aşamadığı yer Türkiye’dir. Türkiye sadece hak ve hukukunu korumakla kalmıyor, yaptıklarıyla, kararlarıyla, duruşuyla ve hedefleri ile tarihin akışını belirliyor.