Zillet ortaklarının son dönemde iyice zıvanadan çıktığını ve tamamen tahribata yöneldiğini ibretle izliyoruz. Bir taraftan Cumhur İttifakı içinde fitne çıkarmak için akıllarına gelen her yola başvuruyorlar, diğer taraftan hükümeti yıpratabilmek adına Türkiye’yi hedefe koyuyorlar. Öyle bir Türkiye profili çiziyorlar ki, “biz mi başka ülkede yaşıyoruz, bunlar mı başka bir yerden bahsediyorlar?” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Her şey yanlış, her şey kötü, batmışız, bitmişiz, yanmışız da haberimiz yok. Bir tek onlar doğru, onlar haklı.

ŞİMDİ DE AŞIYA TAKTILAR

Dünyanın başka bir yerinde kendi ülkesine, kendi milletine bu kadar yalan söyleyebilen, iftira ve karalamada gelecek arayan bir başka muhalefet anlayışı var mıdır, hiç zannetmiyorum.

Düşünün ki, bütün dünyanın başına bela olan bir salgını bile siyasetlerinin ana malzemesi yapmaktan hiçbir şartta geri durmuyorlar. Bu salgını başından itibaren dünyada en iyi yöneten, en az hasar alan ülke olduğumuzu Dünya Sağlık Örgütü söylüyor, herkes kabul ediyor ama bu zillet güruhu tam tersini iddia ediyor. Önce beklediler ki, tedbirler yetersiz kalsın, sağlık sistemimiz çöksün, insanlar sokaklarda ölsün ve bir kaos ortamı oluşsun. Gece gündüz demeden buna uğraştılar, bunu dilediler, bunu beklediler. Tam tersi oldu ve Türkiye çok başarılı bir sınav verdi. Şimdi de aşıya takmış durumdalar. Sağlık Bakanlığımız ülkenin bütün şartlarını seferber etmiş durumda. Her türlü imkân kullanılıyor. Anlaşmalar yapıldı, siparişler verildi.

Çin’den gelen aşıların ilk partisi sağlık çalışanları için uygulandı. Ancak bir süreç ve sabırlı olmak zorundasınız. Gelen aşıların test edilmesi gerekiyor. Yaptığınız anlaşmalarda aksaklıklar çıkabiliyor. Bütün bunlara rağmen Türkiye aşılamada yine dünyada en önde gelen ülkeler arasında. Ancak gelin görün ki, zillet bu kadar önemli, bu kadar hayati bir meseleden de asılsız iddialarla bir karalama ve yanıltma payı çıkardı. Öyle şeyler söylüyorlar ki, “pes artık” diyorsunuz.

SURDA GEDİK AÇAMIYORLAR

Yalan ve yanıltma gayretleri elbette aşıyla sınırlı değil. Salgının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine çok seviniyorlar. Bütün planlarını buna göre yapmışlar.

Bir taraftan kapatmaların daha geniş tutulması gerektiğini söylüyorlar, diğer taraftan yapılan mücadeleden şikâyet ediyorlar. Tutarsızlığın, ikiyüzlülüğün haddi hesabı yok. Milleti ümitsizliğe sevk etmek için kontrollerindeki medya ile birlikte ellerinden geleni yapıyorlar. Buna bir de sanki Türkiye’de hukuk işlemiyor, sistem tıkanmış gibi bir hava oluşturma gayretini ekliyorlar. Buradaki gerekçelerini de, kravatlı terörist Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğu oluşturuyor.

Bütün bunların üzerinden güya erken seçim çağrılarında bulunuyorlar. CHP’si, HDP’si, İP’i, SP’si, Deva’sı, Gelecek’i sıraya dizilmişler. Birinin bıraktığı yerden diğeri devam ediyor. Ancak alayının toplamı da, çabası da, yalanları da fayda etmiyor. Ne Türk milletini inandırabiliyorlar, ne surda gedik açabiliyorlar.

MİLLİ MESELELERDE BİLE İKİYÜZLÜLER

Hadi iç meseleleri bir kenara bıraktık. Türkiye’nin dışarıda çok ciddi ve yakıcı meseleleri var. Suriye’den Kıbrıs’a, Doğu Akdeniz’den Ege’de yaşananlara, Kafkaslar’dan Balkanlar’a tam bir ateş çemberinin içindeyiz. Büyük bir mücadele veriyoruz.

Siz göstermelik bazı beyanlar dışında, bu zillet güruhundan milli meselelerle ilgili kararlı, anlamlı, devamlı bir destek gördünüz mü? İlk cümleleri ile destekliyormuş gibi görünüyor, bir sonraki sözleri ile yıkımın zirvelerinde dolaşıyorlar. Kaldı ki, zilletin merkezini oluşturan HDP bırakın destek vermeyi, istisnasız bütün meselelerde Türkiye’nin karşısında olanların yanında yer aldı ve açık şekilde düşmanca bir tavır takındı.

ŞER GÜÇLERİNE ÜMİT BAĞLADILAR

Bütün bu karalamaların, yalanların, yanlışların, yıkım gayretlerinin Türk milletinde bir karşılığının olmadığının farkındalar. Zaten onların ümidi Türk milleti değil. Bu mesajlar başka yerlere veriliyor, başka kapılardan himmet bekleniyor. Türkiye’de demokrasinin olmadığı yalanları, hukukun işlemediği iftiraları, sistemin tıkandığı ihanetleri, ekonominin yerlerde süründüğü alçaklıkları bilinçlidir, planlıdır ve belli bir maksada yöneliktir. Yapılmak istenen Türk milletinden bulamadıkları desteği, dışarıdaki şer güçlerinden bulabilmektir. AB›ye, ABD’ye mesaj veriyor, oralardan himmet bekliyorlar. Bu yalanlar üzerinden Türkiye üzerinde baskı oluşturulmasını, kendilerinin sağlayamadığı kriz ve kaos ortamının bu yolla sağlanmasını bekliyorlar. Dışarıdan gelen beyanlar, dış basında çıkan karalama haberleri de ümitlerini arttırıyor. Bu bir siyaset değildir, bu bir teslimiyet ve hatta ihanettir. Ne acıdır ki, zillet ve ihanet birbirini tamamlamaktadır. Türk milletinden alamadıkları iktidarı kriz ve kaosta aradılar, olmadı. Şimdi de şer güçleri ile ittifak edip, onlara yatırım yaparak bir yere varabileceklerini zannediyorlar. Söylenebilecek tek şey var: Yazıklar olsun!