ABD dâhil 10 ülkenin büyükelçisinin “Osman Kavala derhal serbest bırakılmalı” içerikli skandal bir bildiriyle Türkiye’nin bağımsızlığına müdahale etmeye kalkması, Türkiye’deki muhalefeti oldukça heyecanlandırmış, umutlandırmış ve mutlu etmişti. Nasıl etmesin ki, yıllarca kendilerinin yapmış olduğu “Osman Kavala derhal serbest bırakılmalı” propagandası ilk defa toplu bir vaziyette 10 ülkenin resmi bildirisine konu olmuştu.

          10 ülke büyükelçisinin egemenliğimize bu şekilde kastetmesi milli bir mesele olmuştu ve bu tavır karşısında milli bir duruş sergilenmesi gerekiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Türkiye adına “Gerekli talimatı ben de Dışişleri Bakanımıza verdim. Ne yapması gerektiğini söyledim. ‘Bu 10 tane büyükelçinin bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz’ dedim. Bunlar Türkiye’yi tanıyacaklar. Türkiye’yi bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler” şeklinde ortaya koyduğu milli duruşunu sergiledi.

          Cumhurbaşkanı Erdoğan bu milli duruşu gösterirken, CHP ise bu milli duruşun sergilenmesi halinde Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun istifa etmesi gerektiğini Lawrence kılıklı Ünal Çeviköz’ün ağzından “Ülkemizde görev yapan 10 Büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmesi Türkiye’nin uluslararası alandaki yalnızlığını telafisi olmayan bir boyuta taşıyacaktır. Dışişleri Bakanının bu hatadan dönülmesi için gereğini yapacağını umuyorum. Aksi takdirde görevden affını istemesi gerekir” sözleriyle duyurmuştu.

          CHP’nin ana beyni Ünal Çeviköz CHP’ye bu şekilde yön verirken, yönlenen Kemal Kılıçdaroğlu da bu yönde açıklamalar yaptı.

          Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milli duruşu sonuç verdi ve o skandal bildiriye imza atan başta ABD “ABD, 18 Ekim tarihli açıklamaya ilişkin bazı sorunların yöneltilmesi vesilesiyle, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine riayet etmeyi teyit eder” açıklamasını yaptı, diğer ülkeler de bu açıklamayı paylaşarak skandal bildiri konusunda geri adım attı.

          Bu ülkelerin Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesindeki “Devletin iç işlerine karışmamak” ölçüsünü kabullenmeleri, CHP merkezli yandaşları öyle bir perişan etti ki, skandal bildiri yayınlandığında gizleyemedikleri heyecan ve mutluluk yerini büyük hayal kırıklığı ve öfkeye sevketti.

          Bu duygu ve düşünce halinin özeti aslında Şirin Payzın’ın “Madem yaptığının arkasında durmayacaksın cezaevindeki bir mağdur üzerinden ne diye diplomasi oyunu oynarsın… ABD ve AB ülkeleri Kavala’yı malzeme edip, beceriksiz işlerle iktidarın sorumsuz politikalarına su taşıyorlar” şeklindeki sözlerinde kendini gösterdi. Diğer bir benzer açıklama da “Olan Osman Kavala’ya oldu” şeklindeki sözleriyle Nevşin Mengü’den geldi.

          CHP merkezli yandaş, soldaş ve yoldaşların bu acıklı halini görünce aklıma 2017 yılında bağımsızlık referandumu yapmaya kalkan ve arkasına bakmadan Kerkük’ten kaçan Barzani’nin destekçisi bir kadının “Bizi yalnız bıraktınız” düşüncesiyle “Ey Almanya, Amerika neredesiniz? Gavat Amerika nerdesin? Daha düne kadar bizimleydin. Düne kadar işin vardı bizimle” diye feryat etmesi geldi. Şirin Payzın, Nevşin Mengü gibilerin Barzani’nin Peşmerge kadınlarından ne farkı var?

          ABD’den demokrasi ve özgürlük dilenen CHP merkezli muhalefetin, ABD ve diğer ülkelerin son açıklamalarından oldukça büyük hayal kırıklığı yaşadığı anlaşılıyor.

          ABD’nin Ankara Büyükelçiliği sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklaması içinde “Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine” vurgu yapılması ve ABD Dışişleri Bakanı’nın “Biden yönetimi Türkiye ile ortak önceliklerde iş birliği istiyor. Herhangi bir NATO müttefiki gibi biz de herhangi bir anlaşmazlığı çözmek için diyalog kurmaya devam edeceğiz. İleriye giden en iyi yolun karşılıklı çıkar konularında işbirliği yapmak olduğuna inanıyoruz ve Türkiye ile birçok konuda ortak çıkarlarımız olduğunu biliyoruz” açıklamasını yapmasıyla geri adım atma görüntüsü vermesi, CHP ve yandaşlarını derin bir şekilde üzdüğü çok nettir.

          Türkiye Cumhuriyeti’nin milli duruşu karşısında ABD ve diğer ülkeler bu tür açıklamalarla mevzi kazanmaya çalışıyor. Bunlar samimi mi?

Elbette değil…

Her olayda şeytanlık peşinde olacakları değişmez bir gerçektir.

          ABD’nin Yunanistan ve Suriye’de Türkiye aleyhine atmosfer inşa etmesi, oralara asker ve silah yığması ve Türkiye’ye saldıran tüm terör örgütlerinin bakıcısı ve yönlendirici olması hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.

Ne demiş atalar: Sü (asker) uyur, düşman uyumaz.

          Dışarıdaki düşman uyumadığı gibi, içerideki uzantıları hiç uyku yüzü görmemektedir. CHP ve yancılarını iyi takip edin, ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız.

          Tam yazıyı bitirirken PKK’nın büyük partisi CHP’nin Irak ve Suriye tezkeresi için “Hayır” oyu kullanacağı dair açıklaması ajanslara düştü. HD(P)KK istedi CHP uygulayacak…

          Ve dün bir de Kemal Kılıçdaroğlu ‘’Büyük Orta Doğu Projesi’ni hayata geçireceğiz’’ açıklamasını yaptı. ABD size yalvaran bu kifayetsiz adamı gör artık…