Günlerden bir gün kurbağaların yarışı varmış.

Hedef çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmışlar. Ve yarış başlamış. Gerçekte seyirciler arasında hiçbiri, yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş:

“…Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”

Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca, teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece biri, inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş.

Seyirciler bağırıyorlarmış:

“...Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!”

Sonunda bir tanesi hariç diğer kurbağaların hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa, büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş bu işi nasıl başardın diye.

O anda farkına varmışlar ki... Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!

Seyirci kurbağaların olumsuz tezahüratlarını sağır olduğu için duymadığından, ümitsizliğe kapılmamış sağır kurbağa. Duyanlar ümitsizliğe kapılıp geri dönmüşler. İçinde bulunduğumuz dönemde de maalesef, ülkemiz tarımı için yerli yersiz o kadar olumsuz tezahüratlar yapılıyor ki, çiftçi/üretici, tarıma yön verenler ve tarım paydaşları olarak bazen en güzeli sağır olmak diye düşünüyor insan.

Katıldığım TV programlarında ve yazılarımda “tarımda kendi kendine yeterlilik” ile “yerli ve milli üretim” kavramlarının öylesine söylenmiş bir slogan olmadığını, gelecek adına zorunlu bir bakış olduğunun önemine dikkatleri çekmeye çalışıyorum. Çünkü pandemi süreci özellikle bu dönemde; hem arz-talep-fiyat istikrarı açısından, hem de maliyet-satış dengesi yönünden tarımı yeniden dikkate almamıza neden oldu. Planlama ve sonraki süreçte tedarik-değer zincirinin doğru ve etkin biçimde işlemesinin önemini daha iyi anlamamıza yardımcı oldu. Ulusal ya da uluslararası şirketlerin bu tür kriz dönemlerinde izlediği “ayakta kalma” ve “krizi fırsata çevirme” yaklaşımının önlenmesi için, tarımda “küçük aile çiftçiliğinin” ne kadar kıymetli ve önemli olduğunu bir kez daha anladık.

Sektörler arasında tarım ve sağlık sektörünün alternatifsiz alan olduğu gerçeği, yaşananlarla ülkede hak ettiği değeri de gördü. Tarımda yaşanan büyüme ve oluşan olumlu havayla birlikte, küçük ve orta ölçekli yeni yatırımcı ajandasına tarımsal üretimi de ekledi.

2020 yılında %4,8 büyüyen tarım, yıllık ortalama büyümesini 3 yılda %3,5’e yükseltti. Tarım ve gıda ürünleri dış satımımız, 2020 yılında bir önceki yıla göre %5 artışla 20,7 milyar dolar, dış ticaret fazlası ise %9 artışla 5,5 milyar dolar oldu. Diğer taraftan 2020 yılında meteorolojik kuraklığa ve pandemiye rağmen hizmete alınan sulama yatırımları sayesinde, toplam bitkisel üretim miktarı 9 milyon ton artışla 126 milyon tona yükseldi.

Hayvancılık sektörü ise, her geçen yıl gelişmeye ve güçlenmeye devam ediyor. Büyükbaş hayvan varlığı 2020 yılında 18,2 milyon, küçükbaş varlığı ise son bir yılda %12 artışla 54,1 milyon başa yükseldi. Son iki yılda tarımsal hasıla %47 artışla 277,5 milyar liradan, %20 artarak 333,3 milyar liraya yükseldi. Ar-Ge çalışmaları için yaklaşık 1 milyar lira bütçe, genç çiftçi projesine, 1 milyar 435 milyon lira hibe desteği sağlandı. “Uzman Eller” projesi ile desteklemeler devam ediyor. Bunları görmezden gelip, hiçbir şey olmuyor, yapılmıyor gibi hâlâ bağıran seyircilerimiz var! Maalesef.

Bizler aynı dili konuşuyoruz fakat söz konusu tarım olunca nedense aynı duyguları paylaşamıyoruz, anlaşamıyoruz. Süte su katarak, enformasyon düzeyinde olan tarımsal verileri kullanarak sürekli bağıran seyircilerimiz var! Maalesef.

Bu yapılan tezahüratlara en güzeli sağır olmak. Bir taraftan enerjimizi boş yere harcamamak, diğer taraftan da etrafımızdakilerin ümitsizliği tetiklemesine de izin vermemek. Tarım ve gıda alanlarında eğitim almış meslek yüksekokulu veya üniversite mezunları gençler! Zaman kaybetmeksizin kırsaldan “bismillah” diyerek başlamalısınız, öğrenci olanlar ise şimdiden “avan projeleri” hazırlamalısınız.

Genç meslektaşlarım çok çalışmalıyız! Utanmayın! Çekinmeyin! Korkmayın! Uygulamalı projelerinizle Tarım ve Orman Bakanlığının destek ve hibelerini âdeta sömürün. Genç meslektaşlarım, üretimde verimliliği ve kaliteyi yükseltmek sizlerin elinde.

Ülkemiz bu sıralar yağış dalgası altında. Umarım bu yıl çamurumuz da, hamurumuz da bol olur (Isparta atasözü) !...

Kalın sağlıcakla.