Amerika’da siber fırtına

İki hafta önce Amerika’nın derin istihbaratının desteklediği şirketlerden bir Amerikan siber güvenlik şirketi, bir sızma olayı açıkladı ve siber saldırı için ürettikleri ve kullandıkları devlet destekli (Amerikan devleti) çeşitli araçlarının çalındığını belirtti.

Geçtiğimiz hafta ise Amerikan Maliye ve Savunma Bakanlıklarının siber saldırıya maruz kaldığı açıklandı. Bu saldırı; gizlilik dereceli ağları hedefleyen, sonuçları en ciddi olabilecek saldırılar olarak tanımlanırken, bu saldırının ulaştığı noktaların bilinmediği ve saldırıdan ağın arındırılmasının çok uzun süreceği belirtildi. Açıklamalarda bu saldırının Rusya ile ilişkilendirilen devlet destekli bir siber grup tarafından yapıldığı belirtildi.

Hemen bu saldırının ardından Putin, Rus Dış İstihbarat Servisini 100. yılı dolayısıyla ziyaret etti ve şu şekilde beyanat verdi : “Güvenlik kurumlarının, terörle mücadele dâhil olmak üzere Rusya’nın ulusal çıkarlarını korumadaki rolü ülke için her zaman önemli olmuş ve olacaktır.”

Siber Güvenlik Haftası

Dijital vatan (siber vatan) tanımlarını ele alan ve ilişkili tanımları tanımlayan yazıları basında ilk kez bu köşede okudunuz. Bu tanımların politikalardaki etkisi de ülkemiz hedefleri doğrultusunda güçleniyor. Dijital Dönüşüm Ofisi ve Savunma Sanayii Başkanlığı ile beraber, İletişim Başkanlığı ve UHB BTK bu alandaki çalışmalarda aktif rol alıyor.

Bu son iki haftanın siber fırtına konuları üzerine, Türkiye’de de tam bu hafta Siber Güvenlik Haftası etkinlikleri kutlanıyor. Benim de aktif olarak dâhil olduğum bu etkinliklerde, iki gün zirve panelleri ve sonraki üç gün içinde de baş tacımız yerli ve milli firmaların çevrim içi etkinlikleri yer alıyor. Tüm bu etkinlikleri, www.siberguvenlikhaftasi.com sitesi üzerinden ve YouTube siber güvenlik kümelenmesi hesabından izleyebilirsiniz.

Etkinliklerin açılış konuşmalarında konuşan, bugünlerde Amerika tarafından sözde yaptırım listesine de alınmış bulunan, Savunma Sanayii Başkanımız İsmail Demir, “Savunma denilince bir entegre yapının, ülkemizin enerji, ulaştırma, iletişim, bilişim, tarım ve sağlık benzeri alanlarda güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili koordineli ve bütüncül bakış açısı olması gerekiyor” ifadeleriyle bu konudaki nitelikli bütünsel yaklaşımı ortaya koydu.

Kötü haber

Kötü haber; bu yazıda isimlerini belirtmediğim yabancı ürünlerin tamamı, isimlerini belirtmesem de, Türkiye’de yoğun şekilde kullanılıyor. Bu duruma, ister psikolojik-sosyolojik tanımlamalarla katiline âşık olmak deyin, ister gaflet deyin, isterseniz de başka şekilde tanımlayın, durum bu.

Bundan bir süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ana politikayı en üst mertebeden şu şekilde ifade etmişti: “Ülkemizde üretilebilecek hiçbir ürünü, yazılımı, sistemi acil durumlar haricinde kesinlikle dışarıdan hazır olarak almayacağız. Gerekirse daha çok zaman harcayacak, gerekirse daha çok para harcayacak ama mutlaka kendi ürünlerimizi, sistemlerimizi geliştireceğiz.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da iki gün önceki konuşmasında bu konudaki ülke doktrinimizi şu şekilde ifade etti. “Türkiye’nin verisi, Türkiye›- de kalacak, mahremimizin anahtarını başkasına teslim etmeyeceğiz. Türkiye'nin verisi, yerli ve milli güvenlik duvarlarıyla korunacak.

Hâl böyle iken, Türkiye’de üretilen ürünlerden başlayarak yerli ve milli ürünleri kullanmamak için profesyonellik maskesi altında bahaneler üreten satın alma zihniyeti de, doktrin hedefleri olan yerli ve milli siber güvenlik kapasitesi tesisini olabildiğince zamana yayan politika uygulaması da, şüphesiz başımızın üstünde değildir.

Uyursan ölürsün” diye bir replik vardır. Buna şu “atasözünü” de ekleyelim “Bugünün yerli milli siber güvenliğini yarına bırakma!