Sezonun son haftasına girerken ligin en üst ve en altta yer alan iki takımı belli oldu. Başakşehir, şampiyonluk koltuğuna otururken, Türk futbolunun önemli mihenk taşı olan Ankaragücü düşmeyi garantileyen ilk takım oldu.

Sezonun bitmesiyle birçok problem futbolumuzun üstüne kabus gibi çökecek. En başta tabii ki, ekonomi geliyor. Kulüplerimizin içinde bulunduğu zor şartların yanı sıra, yayıncı kuruluşun önümüzdeki dönem için ortaya koyduğu ödeme planı en büyük sıkıntıyı yaratacak. Yabancı sayısı konusunda federasyon ile bazı takımlar arasındaki sürtüşmeler gündeme tekrar oturacak. Uzun yıllar hizmet verdiği kendi camiası ve başta Trabzonspor olmak üzere birçok takımla problem yaşayan Nihat Özdemir Federasyonu, bu işin içinden nasıl çıkacak? Pandemi dolayısıyla halen yapılamayan TFF Mali Genel Kurulu neler doğuracak ? Kulislerde konuşulan, Nihat Özdemir’in bırakma kararı yürürlüğe girecek mi? Çözülmesi zor böylesine birçok problemin içindeki futbolumuz 2020-2021’e sezonuna nasıl girecek?

Hakem yönetimlerine baktığımız zaman maalesef üzücü yanlışlar gün geçtikçe çoğalarak artıyor. Ancak son hafta Merkez Hakem Kurulu’nun şansı yine ortaya çıktı. Trabzonspor, Konya'ya yenilmeseydi, Shörlot’un penaltısı, eğer gol olsaydı Başakşehir’e verilen penaltı nasıl izah edilirdi, şu anda neler konuşuyor olurduk, bilemiyorum?

Türk hakemliği maalesef son dönemde son derece yanlış bir bakış açısıyla değerlendiriliyor. Sahadaki hakemler çok büyük hata yapmış olsalar dahi, ilgili takımlardan şikayet ve aşırı tepki gelmiyorsa, hakem iyi maç yönetti sayılıyor. Bu zihniyetin derhal terk edilmesi lazım. Eğer alışkanlık haline gelirse, Türk hakemliğinde onarılamaz yaralar oluşacaktır. Aksi takdirde önümüzdeki dönemlerde Türk hakemliğinin yokuş aşağı giden grafiği tabana çakılabilir. Zaten Cüneyt Çakır’dan sonra herhalde uzun yıllar yurt dışında üst düzey maçlarda hakemimiz olmayacağa benziyor. Bu nedenle derhal İdare-i maslahatçılığı bırakıp, genç hakemleri idealist olmaktan uzaklaştırmamalı, eyyamcılıktan da uzak tutmalıyız.