Prof. Dr. Karabulut'un araştırması, altın madenlerinin işletilmesi sırasında kullanılan siyanürün, çevre ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerini incelemektedir. Yapılan gözlemler ve veriler, siyanürün bitkiler üzerinde ciddi zararlara yol açabileceğini ve ekosistemlerin dengesini bozabileceğini göstermektedir.

Konu hakkında bir açıklama yapan Prof. Dr. Karabulut, "Altın madenciliği gibi endüstriyel faaliyetlerin çevresel etkileri üzerinde durulması gerekiyor. Siyanür kullanımı, özellikle bitki örtüsü ve toprak kalitesi üzerinde ciddi zararlar verebilir. Bu nedenle, madencilik endüstrisi ve çevre koruma uzmanları arasında işbirliği yaparak daha sürdürülebilir çözümler geliştirmeliyiz" dedi.

Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut'un çalışmaları, altın madenciliği gibi endüstriyel faaliyetlerin çevresel etkilerini azaltma ve doğal yaşamı koruma konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.

Siyanür ölçümü genellikle çeşitli analitik kimya teknikleri kullanılarak yapılır. Bu teknikler arasında spektrofotometri, elektrokimyasal yöntemler ve kimyasal analiz gibi yöntemler bulunur. İşte bazı yaygın siyanür ölçüm yöntemleri:

Spectrophotometry (Spektrofotometri): Siyanür konsantrasyonu, örnekteki siyanür iyonlarının ultraviyole veya görünür ışık tarafından absorbe edilme derecesine dayalı olarak belirlenebilir. Bu yöntem, örneğin bir fotometre veya spektrofotometre kullanılarak gerçekleştirilir.

Titration (Titrasyon): Bu yöntemde, örnek çözeltiye belirli bir kimyasal çözelti (genellikle gümüş nitrat) eklenir ve siyanür iyonları ile reaksiyona girer. Titratör tarafından tespit edilen kimyasal değişiklikler, siyanür konsantrasyonunu belirlemek için kullanılır.

Ion-selective Electrodes (İyon-seçici Elektrotlar): Bu yöntem, özel olarak tasarlanmış elektrotlar kullanarak siyanür iyonlarını tespit eder. İyon-seçici elektrotlar, örneğin potansiyometri veya amperometri gibi elektrokimyasal tekniklerle siyanür konsantrasyonunu ölçmek için kullanılabilir.

Colorimetric Methods (Renk Ölçüm Yöntemleri): Bu yöntemde, siyanür iyonları belirli bir kimyasal reaksiyonla renk değişikliğine neden olur. Renk değişikliği, ölçülen renk yoğunluğu veya absorbans kullanılarak siyanür konsantrasyonunu belirlemek için bir spektrofotometre veya renkölçer ile ölçülür.

Bu yöntemler, siyanür konsantrasyonunu ölçmek için laboratuvar ortamında kullanılan yaygın tekniklerdir. Ancak, saha testleri için hızlı ve taşınabilir siyanür ölçüm cihazları da bulunmaktadır. Siyanür ölçümü yapılırken dikkat edilmesi gerekenler arasında, doğru örnekleme, kalibrasyon ve güvenlik önlemlerinin alınması bulunur.

Siyanürün izin verilen dozları, genellikle ülkenin veya bölgenin sağlık ve çevre düzenlemelerine göre belirlenir. Bu dozlar, insan sağlığına zarar vermeden önceki güvenli seviyeleri belirtir ve çeşitli faktörlere bağlı olarak değişebilir.

Örneğin, ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA), içme suyundaki siyanür konsantrasyonunu 0.2 mg/litre olarak belirlemiştir. Avrupa Birliği'nde (AB) ise içme suyundaki siyanür konsantrasyonu için referans değer 0.05 mg/litre olarak kabul edilmiştir. Bu değerler genellikle içme suyu kalitesini korumak için belirlenen düşük konsantrasyonlardır.

Endüstriyel işletmelerde kullanım için izin verilen siyanür miktarları da ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilir. Ancak, genel olarak endüstriyel kullanımlarda da düşük konsantrasyonlar tercih edilir ve güvenlik önlemleri sıkıca uygulanır.

Siyanür maruziyetinin etkileri, maruz kalınan dozun yanı sıra maruziyet süresine, vücut ağırlığına, yaşa ve genel sağlık durumuna da bağlıdır. Dolayısıyla, izin verilen siyanür dozları belirlenirken bu faktörler dikkate alınır.

Peki Siyanür, doğada çeşitli biçimlerde bulunabilir ve çeşitli kaynaklardan kaynaklanabilir. İşte siyanürün doğal olarak bulunduğu bazı yerler:

Bitkiler: Bazı bitki türleri, özellikle yüksek siyanür içeriğine sahip olan bazı çeşitler, doğal olarak siyanür üretebilir. Özellikle yırtıcı hayvanları savuşturmak için bazı bitkilerde siyanür içeren bileşikler bulunur. Bu bitkiler arasında yıldız çiçeği (Linum usitatissimum), yılanotu (Prunus spp.) ve bazı yonca türleri (Trifolium spp.) bulunur.

Toprak ve Mineraller: Siyanür, bazı minerallerde ve toprakta doğal olarak bulunabilir. Örneğin, siyanür, bazı metal cevherlerinin bir parçası olarak madenlerde bulunabilir ve bu cevherlerin işlenmesi sırasında serbest bırakılabilir.

Su Kaynakları: Siyanür, bazı su kaynaklarında doğal olarak bulunabilir. Özellikle volkanik aktivite veya diğer doğal jeolojik süreçler sonucu suya karışabilir.

Yiyecekler: Siyanür, bazı gıda maddelerinde doğal olarak bulunabilir. Örneğin, badem çekirdeklerinde ve bazı çekirdekli meyvelerde (örneğin, kayısı çekirdeği) küçük miktarlarda siyanür içeren bileşikler bulunabilir. Ancak, bu gıdalardaki siyanür miktarı genellikle insan sağlığına zararlı olmayacak kadar düşüktür ve normal beslenme yoluyla zararlı seviyelere ulaşması nadirdir.

Bu kaynaklardan siyanür, çeşitli doğal süreçler ve insan faaliyetleri aracılığıyla çevreye salınabilir. Bu nedenle, siyanürün doğal kaynaklardan gelen emisyonları, çevresel etkilerin değerlendirilmesinde önemli bir rol oynar.

Siyanür maruziyetini önlemenin önemli yolları şunlardır:

Güvenli Çalışma Prosedürleri: Siyanür içeren maddelerle çalışırken uygun güvenlik prosedürlerinin uygulanması önemlidir. Bu prosedürler, kişisel koruyucu ekipman kullanımını içerebilir ve siyanürle teması minimize etmek için tasarlanmış özel işlemleri içerebilir.

Eğitim ve Bilinçlendirme: Siyanürün tehlikeleri hakkında çalışanları eğitmek ve bilinçlendirmek, maruziyeti önlemenin önemli bir parçasıdır. Bu eğitim, siyanürün potansiyel etkilerini, güvenli kullanım yöntemlerini ve acil durum önlemlerini içermelidir.

İyi Havalandırma: Siyanür içeren maddelerle çalışılan alanlarda iyi havalandırma sağlanmalıdır. İyi havalandırma, işyerinde siyanür gazlarının birikmesini önler ve işçilerin solunum yoluyla maruz kalma riskini azaltır.

Kişisel Koruyucu Ekipman (KKE): Siyanür maruziyetini önlemek için uygun kişisel koruyucu ekipmanın (gözlük, maske, eldiven vb.) kullanılması önemlidir. Bu ekipman, cilt temasını ve solunum yoluyla maruziyeti minimize etmeye yardımcı olur.

İş Sağlığı ve Güvenliği Denetimleri: İşyerlerinde düzenli olarak iş sağlığı ve güvenliği denetimleri yapılmalı ve uygun güvenlik önlemlerinin uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilmelidir.

Acil Durum Hazırlığı: Siyanür maruziyeti durumunda acil durum planları ve prosedürleri bulunmalıdır. İşçilerin siyanür zehirlenmesi durumunda nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda eğitilmelidir.

Atık Yönetimi: Siyanür içeren maddelerin doğru bir şekilde saklanması, kullanılması ve imha edilmesi önemlidir. Atık yönetimi prosedürlerine uygun olarak atık maddelerin kontrol altında tutulması gerekir.

Bu önlemler, siyanür maruziyetini minimize etmeye ve iş sağlığı ve güvenliği standartlarını sağlamaya yardımcı olur. İşyerlerinde bu önlemlerin titizlikle uygulanması, çalışanların sağlığını ve güvenliğini korumak için önemlidir.

Kaynak: Haber Merkezi