FETÖ’nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması için Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrının, CHP yönetimini nasıl telaşlandırdığını ibretle izliyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu meseleyi sulandırmak, gündemden düşürmek ve örtbas etmek için özel bir gayret içinde. “Siyasi ayağı açıklayacağım” dedikten sonra haftalarca oyalama yaptı, sonrasında söyledikleri ise bir tiyatrodan ileri gitmedi. Sayın Devlet Bahçeli’nin bu açıklamanın öncesinde yaptığı, “Kılıçdaroğlu, bugün FETÖ’nün siyasi ayağını açıklayacakmış. Oysa ki bir boy aynasına baksa ayağı da görecek, boyunu da görecektir” değerlendirmesi aslında işin özü, özeti ve değişmez gerçeğidir.

MECLİSTE ARAMAK BEYHUDE

Siyasi ayağı Meclis içinde, milletvekilleri arasında aramak beyhudedir. Bugün hiçbir siyasi parti bilerek ve isteyerek FETÖ’cü olduğu kesin olarak bilinen birini içinde barındıramaz. Zaten buna yargı da müsaade etmez. Her siyasi parti kendince bir ayıklama yapmıştır. Kaldı ki, bu ülkede eğer, “bizde FETÖ’cü yok ve hiçbir zaman olmadı” diyebilecek tek parti varsa, o da MHP’dir. FETÖ ile doğrudan veya dolaylı olarak, bilerek ve isteyerek hiçbir zaman teması olmadığı gibi, bu terör örgütünün en popüler olduğu dönemlerde bile arasına kesin, kalın ve net mesafe koyan tek parti, yine MHP olmuştur. MHP’ye sızma gayretleri her defasında püskürtülmüş, bu yüzden de açık şekilde hedef haline getirilmiştir. Fethullah Gülen denilen teröristbaşının MHP ve Ülkücüler hakkındaki hakaretleri ve kurulan kumpaslar herkesin malumudur. Buna rağmen Sayın Devlet Bahçeli, “Hiçbir zaman bizde FETÖ’cü olmadı” iddiasında bulunmamış, tam tersine “Biz bildiklerimizi zaten temizledik veya onlar bizim içimizde barınamayacaklarını, oynadıkları kirli oyunun bir karşılık bulamayacağını anladılar ve kendileri ayrıldılar” demiştir. Sonrasında da her yere, her kuruma sızmış bu terör örgütünün siyaseti pas geçmesinin mümkün olamayacağını belirterek, bu ayağın da ortaya çıkarılması çağrısında bulunmuştur. Bunun nasıl yapılacağını da ayrıntılı biçimde anlatmıştır.

SİYASİ PARTİLER YARGI MAKAMI DEĞİL

Bu tespitimiz, “Mecliste hiçbir FETÖ’cü yok” anlamına gelmez. Hele siyasi partilerin Meclis dışındaki birimlerinde, teşkilatlarında FETÖ’cü olmadığı anlamına hiç gelmez ki, zaten bunlar ortaya çıkıyor. Ancak, siyasi partilerin işi hakim, savcı olmak, istihbarat toplamak, yargılama yapmak değildir. Bugün Mecliste eğer FETÖ’cü varsa, bunu bulacak, ortaya çıkaracak olan yargıdır. Burada bir önemli nokta da FETÖ ölçüsünün ne olacağıdır. Bu terör örgütü açık şekilde bir kalkışma yapıncaya kadar, hiç kimse bu kadar derinlere indiğini, devletin bütün kurumlarına bu kadar etkin biçimde yerleştiğini bilmiyordu. Evet, bilinen, görünen, aktif olanlar vardı. Nitekim, darbe girişimi sonrasında onlar hemen derdest edildiler veya kaçtılar. Ne kadar yayıldıkları, ne kadar etkili makamlara geldikleri ve nasıl organize oldukları daha sonra ortaya çıkan gelişmelerden anlaşıldı. Kullandıkları yöntemler, haberleşmeleri, derin yapıları soruşturmalarla, gizli tanıkların anlattıklarıyla belgelendi. Hâlâ da her şeyin ortaya çıkarıldığını hiç kimse söyleyemez. Bilinen tek şey, tehdit olmaya devam ettikleri, şeytanın aklına gelmeyecek yöntemler kullandıkları için kendilerini gizleyebildikleri ve kriptoların ellerine geçen fırsatı kullanmakta hiç tereddüt etmedikleridir. Dolayısı ile bu hainlerle mücadelenin kesintisiz şekilde ve bütün unsurları ile ortaya çıkarılıncaya kadar devam etmesi şarttır.

CHP’NİN SULANDIRMA ÇABASI

Bu şartlarda Meclisin bir komisyon kurması, bir araştırma yapması neyi ortaya çıkaracak, nasıl bir sonuç verecek? Daha ilk günden itibaren alçak darbe girişimini sulandırmak için özel bir çaba harcayan, “kontrollü darbe” diyerek FETÖ’cülere pas atan bir CHP yönetimi var. Bunların kurulan komisyonda her şeyin ortaya çıkarılması yerine, örtbas edilmesi için gayret göstermeyeceğini kim garanti edebilir? Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında, FETÖ’nün siyasi ayağını getirip Sayın Cumhurbaşkanına bağlaması, sulandırma ve örtbas etme gayretlerinin son örneği değil midir? Kılıçdaroğlu sözleriyle, yaptıklarıyla, savunduklarıyla sadece ve sadece FETÖ’yü beslemekte, bu terör örgütünü saklayan, barındıran ve kullananlara malzeme vermektedir. Bu durum, o koltuğa bir operasyonla neden oturtulduğunu da belgeliyor.

YURTTA SULH KONSEYİ!

Bugün akıl ve izan sahibi olan, vicdanıyla hareket eden taraflı tarafsız herkes, özellikle bu terör örgütü ile ciddi biçimde mücadele edilmesini isteyen ve bekleyenler, Sayın Bahçeli’nin önerdiği yol ve yöntem dışında bir çıkış olmadığını söylüyorlar. Geçmişte olanlardan, yapılanlardan, söylenenlerden bir sonuca ulaşılmaya çalışılırsa, işin içinden kimse çıkamaz. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, bir önergeye imza atanlar üzerinden sonuç çıkarmaya çalışması da buna dahildir. Kendisi görevdeyken, FETÖ’cülerle mücadeleyi layıkıyla yaptığını söyleyebiliyor mu? Hiç uzatmaya, karıştırmaya, başka yerlere çekmeye, sulandırmaya ve milletin zihnini bulandırmaya gerek yok. Sayın Bahçeli son grup toplantısında, “Bizim için siyasi ayak, Yurtta Sulh Konseyi’nin yürütme kadrosudur. Bunlar tek tek tespit edilirse, inanıyorum ki, FETÖ’cülerin, kriptocuların, hainlerin, Türk ve İslam düşmanlarının kökü kazınacaktır” diyerek, bundan sonra ne yapılması gerektiğini bir defa daha net şekilde göstermiştir.