Tarihe “en çok parti kimliği taşımış adam” olarak geçen Namık Kemal Zeybek isimli siyasetteki rüzgârgülünü ne zaman bir ekranda, gazetede, dergide, haber sayfasında görsem inanın kimyam bozuluyor. Çünkü yalanlarını, iftiralarını, dönekliklerini, tutarsızlıklarını, MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığına dair misyonunu sergilerken görünce inanın tiksintim en üst düzeye çıkıyor.

          Namık Kemal Zeybek bende böyle tiksinti yaratan 5-6 kişiden biridir. Diğerlerin de bundan hiçbir farkı yok zaten. 2005 yılından beri kendisini defalarca rezil eden yazılar yazdım. İnanın bana mısın demedi… Adamda öyle bir ego, öyle bir kibir, öyle bir yüz derisi var ki hiç oralı olmuyor. Yine rezil olma pahasına bildiğini okuyor.

En son sahibi Rus olan Independent’in Türkçe sayfasına konuşmuş…

Onun için MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığı yapabileceği yer olsun yeter ki…

Neyinizi mikrofon olarak uzatırsanız ona konuşur muhakkak…

          Başbuğumuz Alparslan Türkeş döneminde başlattığı, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli dönemi devam ettirdiği “MHP düşmanlığından” bir türlü vazgeçmiyor.

          Independent’in Türkçe sayfasında da yine aynı huyunu devam ettirmiş… Saplantılarını, takıntılarını ve düşünce sapkınlıklarını kendince tatmin etmeye çalışmış…

          Röportajında yine bir tane tutarlı, ahlakla bezenmiş, kaliteli cümle kuramamış… Böyle bir karakterle de kurması mümkün değildir.

          Namık Kemal Zeybek röportajında her zaman kullandığı “Çizgi diye bir şey kaldı mı yahu ortada. Ne çizgisiymiş bu yani. MHP Devlet Bahçeli geldikten sonra Alparslan Türkeş’in çizgisinden hızla uzaklaştı” cümlelerini yine kurmuş…

          Bir başka yazımda onun bu tür cümleleri için “Bu adamın ömrü ‘MHP bitti’ demekle geçti. 44 yaşında da ‘MHP bitti’ diye açıklamalar yapıyordu. Yaşı 75 oldu hala ‘MHP bitti’ diyor” diye yazmıştım. 77 yaşına geldi yine devam ediyor.

          Başbuğ Türkeş’ten dem vuran Namık Kemal Zeybek’in o meşhur Başbuğ Türkeş ve MHP düşüncelerini tekrar hatırlatalım o zaman…

          Hürriyet Gazetesi’nde, 3 Temmuz 1988 günü “Pazar Sohbeti” adı altında Emin Çölaşan’la yapmış olduğu bir söyleşi var ki, böyle bir söyleşisi varken MHP’nin adını bile ağzına almaması lazım. Utanması, susması lazım… Ama adamın gerçekten ya akli dengesinde bir problem var ya da pişkinlikte zirve bir karakterin sahibi…

33 yıl önce bakın o röportajda neler söylemişti. Soru ve cevapları çok dikkatli okuyun.

“Emin Çölaşan:

- MHP ve Ülkücü kuruluşları biraz eleştirsenize. Koptuğunuza göre bir sebebi olması gerekir.

Namık Kemal Zeybek:

- Bir kere ben, bunu kopmak diye almıyorum. MHP bitti, misyonunu tamamladı ve tarihteki yerini aldı diye bakıyorum. Bugün artık MHP diye bir şey olduğuna inanmıyorum. MHP belli bir görev yapmıştır ve tarihteki yerine intikal etmiştir.

Emin Çölaşan:

- Peki ama bugün o partinin devamı olan MÇP var. Eski MHP takımının bir bölümü, Başbuğ Türkeş’in liderliğinde yine orada toplanıyor. Acaba Ülkücü Hareket de bitti mi?

Namık Kemal Zeybek:

- Ülkücü Hareket diye bir şeyi de ben bugün mevcut saymıyorum.

Emin Çölaşan:

- O da MHP gibi tarihe mi karıştı?

Namık Kemal Zeybek:

- Evet… Ülkücü Hareket de görevini yapmış, çok ciddi ve vatansever kadrolar yetiştirmiş ve tarihe karışmıştır. 1980’den sonra kendisine “Ülkücü” diyen bir hareket zaten görünmüyor.

Emin Çölaşan:

- Yani Türkeş artık devrini tamamladı mı?

Namık Kemal Zeybek:

- Hizmet tamamlanmıştır. Türkiye artık değişmiştir. Türkiye, yeni bir Türkiye olmuştur. Her şeyi değişmiştir ve bu değişikliklere cevap vermek üzere ANAP kurulmuştur. Artık eski MHP gibi bir partiye ihtiyaç yoktur. Böyle bir partinin şansı da yoktur. Bu yüzden de sayın Türkeş’in çizgisinden ve kendisinden ayrılan eski MHP’lilerin büyük çoğunluğu, ANAP’lı olmuştur.

Emin Çölaşan:

- Ve size göre, Türkeş bundan sonra köşesinde mi oturmalıdır?

Namık Kemal Zeybek:

- Oturmalıdır. Tabii kendisi bir siyasi parti olarak ortaya çıkmayı doğru buluyorsa, kendisine başarılar dileriz.

Emin Çölaşan:

- Yani Türkeş’e veya partiye karşıtlığınız var mıydı?

Namık Kemal Zeybek:

Bir takım şeyler vardı.”

*

Sana göre MHP çizgisi nedir?

Sana göre Başbuğ Türkeş çizgisi nedir?

Bize tam olarak bu röportajın ışığında anlatsana Namık Kemal Zeybek…

44 yaşında bu cümleleri niçin kurdun?

          77 yaşına geldin bu röportajını unuttuğumuzu sanıp, aynı benzer cümleleri niçin MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli dönemi için tekrarlıyorsun?

          Namık Kemal Zeybek senin Allah’tan korkun yok da, kullarından, eşinden, çocuklarından, torunlarından da mı utanman yok…

          MHP, ANAP, DYP, MHP, DP, BBP, Doğu Perinçek yanaşması, İP yanaşması, CHP yanaşması… Böyle bir siyaset trafiğindesin, her konuda rezil oluyorsun ama bir türlü kendine 77 yaşına geldiğin halde çeki-düzen vermiyorsun?

          Bir yerine cip monte ettiler de yıllardır seni iraden dışı “düşünce kölesi, fitne ve iftira elamanı” olarak mı kullanıyorlar yoksa… Eğer birilerinin elinde esirsen ekranlardan 3 kere gözünü aç-kapa, biz mesajı alıp seni kurtarırız.

          Namık Kemal Zeybek’in Independent’in Türkçe sayfasındaki röportajında bir de “2002’de Bahçeli’ye bir telefon geldi, konuştuktan sonra yüzü sapsarıydı, 5 dakika sonra kürsüye çıkıp erken seçim çağrısı yaptı” şeklinde bir iftirası vardı.

          Bu iftirasını “Devlet Bahçeli’nin siyasi dirliğinde açıklanamamış, açıklanmamış kendisinin dahi açıklamadığı, kimsenin bilmediği ani kararları var. Onlardan birisi, AKP’yi iktidara getiren 3 Kasım 2002’deki seçimin çağrısı mesela…” cümleleriyle güçlendirmeye çalışmış…

          Namık Kemal Zeybek sen kirli algı yaratmak ve iftira atmak için bu cümleleri kuruyorsun da bizim sana sormayacağımızı mı sanıyorsun?

          3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra “Nereye gitti bu Ülkücüler?” başlığı altında röportaj yaptığın Ruşen Çakır’a “Devlet beyi çok severim” diyen sen değil miydin?

Sen kararı alınan 3 Kasım 2002 seçimlerinde Eskişehir’de MHP 1. sıra adayı değil miydin?

          3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra gerçekleşen MHP kongresinde MYK üyesi olmadın mı? 3 Kasım 2002 seçimleri üzerinden iftiraya, kirli algılara başvuruyorsun da, 3 Kasım 2002 seçimlerinin kaymağını yemeye kalkan sen iken şimdi nasıl 3 Kasım 2002 seçim kararı hakkında böyle bir senaryo yazmaya kalkıyorsun?

          Habertürk TV Prime Time Haber Programları Koordinatörü Faruk Demirel, “Namık Kemal Zeybek’i okuyunca hakikaten çok şaşırdım” dedi ve “Anlattıklarının doğru olma ihtimali yok. Neden mi? Anlatayım” diye şunları söyledi.

          “Sayın Devlet Bahçeli ile 2002’deki o meşhur Kocayayla Şenlikleri’nde olanlardan biri de bendim. Gazeteci olarak tabi. O dönemde CNN Türk adına Devlet Bahçeli’yi takip ediyordum. Kocayayla Şenlikleri’ne geldiğimizde canlı bağlantı yapmamız istenmişti. Ancak telefon çeken bir yer yoktu. Ancak etkinliğin yapıldığı yere yakın bir tepenin üstünde telefonun çektiğini fark ettim. Yani demem o ki; o günkü sıcak anların bire bir şahidi olarak şunu bir kez daha söylemek isterim; Devlet Bey’in o kıl çadırda biriyle telefon konuşması yapması, sonrasında çıkıp o açıklamayı yapması mümkün değil. Nokta.”

          Elbette Namık Kemal Zeybek’in bu iftira ve yalanlarını düzeltmek için bir gazetecinin şahitliğine ihtiyacımız yok. Ama Sayın Demirel’in etik gazeteci sorumluluğunda konuyu olaylara şahit olarak aydınlatmaya çalışması da anlamlı olmuştur.

          Namık Kemal Zeybek’in MHP söz konusu olduğunda siyasi şizofren ve ruhsal problemleri de azmaktadır.

          Mesela bu Namık Kemal Zeybek’le 2014 yılında Ankara Kalesi’nde tesadüf eseri bir lokantada karşılaşmış ve tanışmıştım. O güne kadar da hakkında birçok yazı kaleme almıştım. O tanışmam anında da bana aynen şunu söylemişti: “Devlet bey her konuda haklı çıktı. Biz onun kıymetini bilemedik, onu anlayamadık. Devlet beye çok selamlarımı, hürmetlerimi iletin.”

Ben de Sayın Genel Başkanımıza aynen bu yaşadığım diyalogu aynı gün anlatmıştım.

          Sonra bu siyasi şizofren aradan çok bir süre geçmeden Doğu Perinçek’in Ulusal TV’sine çıkmış sanki bu sözlerin sahibi o değilmiş gibi MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli aleyhinde yine abuk sabuk konuşmalar yapmış ve bende bunun üzerine “ANKARA KALESİ’NDEKİ ZEYBEK HAVASI BAŞKA, ULUSAL TV’DEKİ ZEYBEK HAVASI BAŞKA” başlıklı bir yazı yazmıştım.

          Bu siyasi şizofren adam 2015 yılında da Almanya’nın Duisburg şehrinde bir toplantıya katılmış, “Devlet Bahçeli’yi bir karşılaştırın bakalım ne var. Bilgi deniyorsa bir bilim adamı var, ekonomik doktorasını yapmış bir Bahçeli var. Dürüstlük deniyorsa, ayağına su dökemez. Devlet Bahçeli son derece dürüst bir adam. Başbakan yardımcılığı yaptığı dönemde de, gayet güzel hizmetleri oldu. Bu seçimde de ne olursa olsun bizler, Devlet Bahçeli’yi dolayısıyla MHP’yi desteklemeliyiz, oylarını artırmalıyız, milletvekili sayısını artırmalıyız diye düşünüyorum. Benim meselemde Devlet Bahçeli meselesi değildir ayrıca. Türk milliyetçilerin partisi deniyor MHP’ye. Bir Türk milliyetçisinin, MHP’yi desteklemekten başka yapacak bir işi yoktur” şeklinde konuşma yapmıştır.

          Bu ya görevli ya da siyasi şizofren olan adam bir arada Fethullah Gülen sevdalısı olmuştu. “The Gülen Movement” konferansı için ABD’ye giden Namık Kemal Zeybek köşe yazarı olduğu Radikal Gazetesi’nde izlenimlerini “Hizmet ile 10 gün” başlığı adı altında yazı dizisi ile değerlendirmiş, Fetullah Gülen’i ve çalışmalarını öve öve bitirememiş ve Fethullah Gülen’in masasında çok mutlu poz vermişti.

          MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli Fethullah Gülen’e “faaliyetlerini askıya al dediğinde” Samanyolu TV’ye “Bahçeli’nin askıya alınmasını istediği eğitim faaliyetleri sayesinde Türkiye’nin dünyadaki itibarı yükseliyor” açıklamasını yapmıştı.

          Şimdi de CHP-HDP-İP şeytan üçgeninin ortaya koyduğu projeleri destekliyor, onları meşrulaştırmak için kendi kendine iftira gündemleri yaratıyor. 3 Kasım seçimleri için uydurduğu senaryoda böyle bir şeydir. Hem de 3 Kasım seçimlerinde MHP milletvekili adayı olduğu halde…

          Namık Kemal Zeybek gerçekten Türk siyasetinde döneklikleri, çok parti değiştirmeleri, siyasi ilişkileri itibariyle siyaset bilimciler ve sosyologlar tarafından çok detaylı incelenmeli ve “felaket bir örnek” olarak Türk siyasetinde hak ettiği muameleyi görmelidir.

          Türk siyasetinde “Namık Kemal Zeybek gibi olmayın” şeklinde siyasi ahlak telkinleri yapılmalıdır. Gerçekten ibretlik bir kişiliktir. Bu yaştaki adamın bu haline ben utanıyorum, kendisi yaşlandıkça utanmazlığı bırakmıyor.