Günlerdir geleneksel ve sosyal medyadan Ermenistan’ın tekrar Azerbaycan topraklarına saldırmasını öfkeyle izlemekteyiz. Ne yazık ki, bu ateşkes ihlali ne ilk ne de sondur. Sık sık ateşkes anlaşmasını bozan Ermenistan, yumuşak tabirle söylemek gerekirse, kudurganlık seviyesinde bir azmışlık ve hadsizlik sergilemekte. İlk hedefi her zaman olduğu gibi siviller olan bu kukla devletin yine birilerinden talimat aldığı gün gibi ortada. Şimdi ise gerilimi ‘azaltmak’ adına her şeyi yapacaklarını vurgulamaktalar. Fakat burada birkaç detay var. Yine ağalarından talimat alan Ermenistan ve arkasındaki güç, bu hadsizliğin karşılığını büyük çapta alacaklarını tahmin etmemişlerdir. Ayrıca bölgedeki denge faktörü olan Türkiye’nin de bu kadar müdahale edeceğini tahmin etmemişlerdir. Türkiye eski Türkiye değildir. Yani “2 helikopter istedik, vermediler. Daha ne isteyelim” Türkiye’si çok şükür ki geride kaldı. Artık Azerbaycan meselesi Türkiye’de sadece halkın ve milliyetçi kesimin değil, devlet ve hükümetin de hassasiyeti durumundadır. Gözleri hep Türkiye’den gelen açıklamalara yönelen Azerbaycan Türkleri artık Cumhurbaşkanı, devlet bakanları, siyasi parti liderleri ve sivil toplum örgütleri tarafından destek mesajları almaktadır. Bir şeyi de unutmamak lazım, artık Azerbaycan da eski Azerbaycan değildir. Ordusu bir emir ile İrevan’a bayrak dikecek kudrete sahiptir, fakat denge politikasını gözeten o emir hâlâ daha gelmemektedir. Azerbaycan’ın Karabağ konusunda diğer eksikliği ise dış politikası ve diplomasisindeki boşluk. Savaşta olan bir ülkenin Dışişleri Bakanı’ndan çok şey beklenmekte. Dışişleri Bakanı’nın görevden alınmasının, dış politikaya yeni nefes getireceğinin umudundayız.

Son saldırılara baktığımızda şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Azerbaycan halkı, Karabağ’ı kaybetmesiyle barışık değildir. “Savaş istiyoruz” ve “Karabağ” sloganlarıyla salgına bile aldırmadan meydanlara aktılar. Gençlerin ağırlıkta olması ve hâlâ daha 1988’lerde özgürlükleri için mücadele eden o ruhun yaşanması gurur vericiydi. Azerbaycan Türkleri barış ve ateşkes nağmeleriyle uyumuş veya uyutulamamıştır.

Saldırı halen devam etmektedir. Sivil kayıplarla beraber Azerbaycan ordusuna mensup 12 askerimiz şehit düştü. Tümgeneral Polad Haşimov, Albay İlgar Mirzeyev, Binbaşı Namig Ahmadov ve Anar Novruzov, çavuşlar Ilgar Zeynallı, Vügar Sadigov, Yaşar Babayev ve er Elçin Mustafazade, Elşad Mammdov, Hayyam Daşdemirov, Nazim İsmayılov vatan topraklarına karıştı. Hepsinin arkasında yarım kalan hikâyeleri boğazlarımızı düğümledi. Şehit Yaşar Babayev’in dün kızı dünyaya geldi. Sağlığında ismini kendisi koymuştu Narin balanın. Ben cepheye gidiyorum, kızım doğduktan sonra kurban kesin demişti şehidim. Şehidin farkı olmaz, hepsi bize azizdir. Tümgeneral şehit düştü diye düşman sevinmesin. Tam tersi ne güzel bir Paşa ki, askeriyle cephede omuz omuza savaş verdi. Kendisi kirada oturup, evini şehit ailesine bağışlayan bir Paşa. Azerbaycan’ın kuzeyi de güneyi de benimdir diyen bir Paşa. Seninle gurur duyuyoruz Paşam. Şehadetleri Azerbaycan’ı bir yumruk yapan yiğitler, mekânınız cennet olsun.