Alyans’ın ilerici hahamlar yetiştirme projesinde çalışan Nahum Efendi, Doğu Yahudilerini aydınlatabilecek yeni insanlar yetiştirebilmek amacıyla Haham Okulu için destek ve propaganda komiteleri oluşturdu. Düşüncelerini öğrencileri aracılığı ile sinagoglarda yaymaya başladı. Bu yolla Yahudi cemaati içinde önemli bir popülarite yakaladı.

Hedefine ulaşmak için her yolu denedi

Hayim Nahum (bazı yerlerde Haim Naum) Efendi, 1873 yılının Kasım ayında Manisa’da doğdu. Babası, bu kentin belediyesinde görevli olan Bahor Josef Nahum, annesi Kaden Grasya Ahum’dur. Aile, 1492’de İspanya’dan kovulduktan sonra Osmanlı Devleti’ne sığınan ve İspanyolca, (daha doğrusu) Yahudi İspanyolcası, “Ladino” konuşan “Seferad” veya “Sefardim” Yahudilerinden idi.

Gençliğinde İbranice ve Arapça çalışan ve İzmir İdadisi’nde okuyan Hayim Nahum, 1893-1897 yılları arasında Paris’e giderek Paris Haham Okulu’nda hahamlık için dini eğitim aldı. Nahum Efendi’nin devam ettiği bu okul, “özgürleşme çağında Yahudi köktendinciliğine kafa tutan Batı Yahudiliği’nin kurduğu pek çok okuldan” biri idi. Bu okulların amacı, toplumun ilerleyişine açık yeni bir haham tipi yaratmak için hem dünyevi, hem dini bir eğitim vermekti. Hayim Nahum, 1860 tarihinde Paris’te kurulmuş olan “Alliance İsraélite Universelle”, yani “Evrensel Yahudi Birliği”nden para yardımı alıyordu. Gerçekte, Alyans, Türkiye ve Tunus’tan gelmiş belirli sayıda gencin Paris Haham Okulu’ndaki öğrenimlerini parasal yönden destekliyordu. Onlar ülkelerine geri döndüklerinde, doğdukları toplumda hahamlık görevini yapmakla yükümlüydüler. Alyans’ın amaçladığı, zamanla “muhafazakâr” din adamlarının yerine “ilerici” hahamları yetiştirmekti.

Nahum Efendi, bu okulu bitirip, 1897’de Haham olarak görevlendirilmeden önce, 1895’te Uygulamalı Yüksek Araştırmalar Okulu’nun Dini Bilimler Bölümü’nü, 1896’da da Yaşayan Doğu Dilleri Özel Okulu’nun Farsça ve Arapça Bölümü’nü bitirerek diplomalar aldı. Daha sonra, College de France’ta büyük “şarkiyatçıların” derslerini izleyip bir de tez yapmayı kararlaştıran Nahum Efendi’nin, nesnel bilgi ile dini bilgiyi bağdaştıran kültür dağarcığı; sıradan bir hahamın, özellikle de bulunduğu ülkenin dilini bilen hahamların parmakla gösterilebilecek kadar az olduğu Doğudaki bir hahamın kültür dağarcığının çok çok üstündeydi. Paris’teki eğitim yılları aynı zamanda, Nahum Efendi’nin sürgündeki Jön Türklerle sık sık görüşerek ilişkilerini ve dostluklarını geliştirdiği bir dönem olmuştur.

Paris’teki eğitimi tamamlayarak İstanbul’a dönen Nahum Efendi, Alyans tarafından İstanbul Haham Okulu’nda ileride kayınpederi olacak olan Abraham Danon’un yardımcılığı görevine getirildi. Aynı okulda öğretmenliğe başladı. Bütün bu görevlerin Nahum Efendi’yi tatmin etmediği görülüyordu. Alyans’ın ilerici hahamlar yetiştirme projesinde canla başla çalışan Nahum Efendi, Doğu Yahudilerini aydınlatabilecek yeni insanlar yetiştirebilmek amacıyla Haham Okulu için destek ve propaganda komiteleri oluşturdu. Bununla bağlantılı olarak, düşüncelerini öğrencileri aracılığı ile sinagoglarda yaymaya başladı. Bu yolla Yahudi cemaati içinde önemli bir popülarite yakaladı.

OSMANLI SARAYI’NA GİRME ÇABALARI

Yetiştiği çevrede “bekarlığa” iyi gözle bakılmadığı için, Hayim Nahum Efendi, 1899’da, Alyans’ın da onayı ile Haham Okulu Yöneticisi Abraham Danon’un kızı Sultana Danon ile evlendi. Eşi de kendisi gibi “ilerici” bir çevreden geliyordu ve Alyans okullarında öğretmenlik yapmaktaydı. Eşi Sultana’nın babası Abraham Danon, Edirne’de Yahudi Aydınlanması (Haskala) çevrelerinde etkin olmuş, şarkiyatçı ve bilgin olarak tanınmış, daha sonra İstanbul’a taşınmış ve Edirne Haham Okulu’nun 1891 yılında kuruluşunda emeği geçmiş bir kişi idi. Nahum Efendi’nin bu evliliğinden iki çocuğu dünyaya gelmiştir.

Nahum Efendi, Haham Okulu’na atanmasından bir yıl sonra, Hahambaşılığın yönetim hiyerarşisi içinde yer aldı. Osmanlı Sarayı ile ilişkileri çok iyi olan Hahambaşı Vekili Moşe Halevi ile de iyi ilişkiler geliştiren Nahum Efendi, İstanbul Yahudi Cemaati dışında da kendisine bir ortam ve çevre oluşturmaya başladı. Bu çerçevede 1898’de, Alyans’ın Genel Sekreteri Jacques Bigart (1892-1934)’ın desteği ile Osmanlı Hahambaşılığı’na atlama basamağı olabilecek olan, Bulgaristan Hahambaşılığı için adaylığını koydu ise de bunda başarılı olamadı. Mücadeleden yılmayan Nahum Efendi, daha sonra 1902 yılında Roma Hahambaşılığı’na aday oldu. İstanbul Hahambaşılığı’nın hakkında olumsuz rapor vermesi üzerine bu seçimi de kaybetti. Seçimi, “milliyetçi” eğilimleri olan bir başka haham kazandı.

İyi bir donanıma sahip olan Nahum Efendi, mücadelesine yılmadan devam etmiş ve yüzyılın başında zamanın ve geleceğin “yenilikçi” ve “ilerici” Osmanlı subaylarını yetiştiren İstihkâm ve Topçu Okulu’na Fransızca öğretmeni olarak atanmıştır. Yükselişine katkıda bulunacak hiç bir fırsatı kaçırmak istemeyen Nahum Efendi, bu dönemde, sarayda Padişahın özel kütüphanesinde görev almaya çalışıyor; Yahudi cemaatinin “ilerici” kesimi ve “yönetici” grubuyla uzlaşma yolları arıyor; dahası, Türk ve etkili yabancı çevrelerle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyordu. Sonunda, arkasına aldığı bütün bu desteklerle de, Hahambaşılığı Yardımcılığı görevine getirilmesi gündeme gelmiştir. Fakat bütün çabalarına ve “ölçülü” hareketlerine rağmen, cemaat içi çekişmelerin içinde kalan Nahum Efendi’nin cemaatin yönetici kesimi ile olan ilişkileri bozulmuştur. Alyans, cemaatle ilişkilerinin düzelmesini beklerken Nahum Efendi’yi adeta “kızağa” almış; 1907 yılında onu Habeşistan’daki YahudilerİN (Falaşalar) durumlarını incelemek üzere görevlendirmiştir.

Habeşistan’daki görevi sırasında Nahum Efendi’de, Falaşaların Yahudi olmaları ihtimalini açıklığa kavuşturmak, onlar için yürütülecek eğitim etkinliklerini belirlemektir. Nahum Efendi’nin bu araştırma ile ulaştığı sonuçların, bir başka özel kurulun bulduğu sonuçlardan farklı çıkması, önemli bazı yankılar uyandırmıştır: “Siyonistler” ile Alyans’ı karşı karşıya getiren bu sonuç, Nahum Efendi’nin aleyhine oldu. Alyans’la özdeşleşmiş olan Nahum Efendi, Yahudi dünyasındaki Alyans karşıtları tarafından boy hedefi konumuna getirildi.

HAHAMBAŞILIĞA SEÇİLMESİ, ATANMA BERATI VE ALDIĞI NİŞANLAR

1908’de Nahum Efendi, Habaşistan’daki görevini tamamlayarak Paris’e dönmüştü. O daha Paris’te iken onu İstanbul’a çağırdılar. II. Meşrutiyet’in ilanından bir hafta sonra İstanbul’a dönüş hazırlıklarına başlayan Nahum Efendi, Hahambaşı Vekili Moşe Halevi’nin görevden alınması üzerine, Ağustos 1908’de Hahambaşı Vekilliğine seçilmiştir. 24 Ocak 1909’da Hahambaşılığa seçilen ve 12 Temmuz 1909/23 Cemaziyelahir 1327 tarihli “atanma beratı” ile Hahambaşılığa atanan Nahum Efendi’nin seçiliş şekli ve atanması; bu dönemde Yahudi Hahambaşısı’nın seçimi ve tayininde önceki uygulama ve esasların değişmediğini göstermektedir. Hayim Nahum Efendi’nin tayin beratında bu durum şöyle ifade edilmektedir:

“Nişan-ı Hümayun Oldur ki, Münhal olan Asitane-yi Aliyyem ve Tevabi’i Hahambaşılığı’na ber-mucib-i nizam teşekkül eden heyet-i intihabiye tarafından intihap kılınmış olan kudretü’lmilleti’l- Museviye Hayim Nahum Efendi damet-i rütbeten icra-yı memuriyeti Adliye ve Mezahip Nezareti’nden vuku bulan iş’ar ve Meclis-i Mahsus-ı Vükelayı fihamında verilen karar üzerine tensip kılınmakla mezkûr Hahambaşılığın mumaileyh uhdesine tevcihini mutazammın şurut-ı kadimenin derciyle iş bu berat-ı hümayunumu verdim ve buyurdum ki...”

Hayim Nahum Efendi’ye verilen bu “tayin beratı” ile hahambaşı, bütün Osmanlı Devleti sınırlarındaki Yahudilerin tek ve güçlü temsilcisi hâline getirilmiştir. Aynı beratta Hahambaşılığa ait bütün işlerde Hahamların ve Cemaatbaşıların Hayim Nahum Efendi’ye müracaat ederek, sözünden çıkmamaları gerektiği; hahambaşının izni olmadan “nikâh akdi” yapılmaması; hahamların görev yerlerinin belirlenmesinde hahambaşına baskı yapılmaması; hahamların “azil ve suihalleri” ile ilgili olarak kadılardan ve naiplerden gelen tekliflerin, Hahambaşı’ndan bilgi istenerek doğrulanmadıkça ve Hahambaşının “mühürlü (memhur) arzı” olmadıkça dikkate alınmaması; “izn-i şer’i” ile bir Yahudi Hahamının alıkonulması gerektiğinde bunun Hahambaşının bilgisi dahilinde yapılması hususları ayrı ayrı vurgulanmıştır. Yine bu beratta Hahambaşılığa bağlı Yahudilerin can mal emniyetlerinin korunması, sinagog, okul ve vakıflarına ait kadim haklarına müdahale olunmaması emredilmiştir.

Bu berattaki bilgilerden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı Devleti, Hayim Nahum Efendi’nin şahsında Hahambaşılık makamını her bakımdan güçlendirmiş; Yahudi cemaatinin yönetiminde, Rum ve Ermenilerde olduğu gibi merkezî bir yönetimin oluşmasını sağlamıştır.

Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim dinî liderler ve devlet hizmetindeki bazı Gayrimüslim memurlar, zaman zaman devlet tarafından çeşitli dereceden nişanlarla taltif edilmişlerdir. Belgelerdeki bilgilere göre Patrikler ve Hahambaşı, kendi cemaatinden birisine nişan verilmesi için Osmanlı Hükümeti’ne başvurmakta, konu incelendikten sonra, nişan verilmesi için irade çıkarılmaktaydı. Hükümet bu nişanları verirken, Gayrimüslim din adamlarının idari hiyerarşisine dikkat ediyordu.

Gayrimüslim din adamları, kendilerine yabancı bir devlet tarafından verilen nişanları da, Osmanlı Devleti’nin izni ile takabiliyorlardı. Uygulamada, Patrikhane veya Hahamhane’nin müracaatları Hariciye Nezâreti tarafından değerlendirilerek nişan itası hakkında irade yayınlanıyordu. Yine aynı şekilde, Avusturya-Macaristan Devleti’nin Hahambaşı Hayim Nahum Efendi’ye verdiği “Birinci Rütbeden Fransuva Jozef Nişanı” için aynı tarihleri taşıyan ayrı yazı (Hariciye Nezareti’nin) ve irade ile izin verilmiştir.

 

YARIN: HAHAMBAŞI SEÇİMİNE YÖNELİK TEPKİLER VE NAHUM EFENDİ’NİN KONUMU