Bu topraklarda, kutsal saydığımız değerlere dört bir yanımızdan saldırılmasına alışığız diyebiliriz. Bu saldırılar açık ve gizli şekilde zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Açık şekilde olan saldırıları hep def ettiğimizden bu saldırılar sinsi yollarla, dost görünümlü, yüzümüze gülerek, kendisini sevdirerek, sempatik bir şekilde bizleri zehirlemektedir. Dolayısıyla asıl tehlikeli olan da bu sinsi saldırıdır.  Türkiye, ister coğrafi konumu, ister Türk ve İslam dünyasındaki yerinden dolayı hep hedefte olmuştur. Büyük fitne kafaların küçük piyonları bazı hassas noktalarımızda hassas konuları irdelemekle şer odaklarına hizmet sunmaktadır. Elbette ki, büyük bir devlet olan Türkiye’ye bu küçük piyonların gücü yetmese de varlıkları mide bulandırmakta. hâlâ da uydurma tarihin palavralarına canı gönülden inanan bu yaratıkların boş durmadığı aşikardır. Bir kuyruk acısı misali maşa olarak kullanıldıklarının farkında olsalar da bu misyonu zevkle ve yorulmadan hayata geçirmekten usanmış sayılmıyorlar. Bölgelerimizin yerleşimine göre de fitne ateşinin ayarını düzenlemekteler. Merkez ve büyük şehirlerimizde barışçıl ve sevecen gözüken bu yaratıklar, Güney doğu ve Karadeniz Bölgesi'ne göre de farklı kirli planları sergilemektedir. Tarihçi, araştırmacı, misyoner kılığında ülkemize giriş yaparak insanlarımızın beynini ve gönlünü bulandırmaktan geri durmuyorlar. Son zamanlarda artan bu olaylardan elbette ki devletin haberi vardır. Yine de söylediğim gibi, sinek küçük olsa da mide bulandırmakta. Din, etnik ve kültür araştırmacıları sıfatıyla Türkiye’ye akın eden bilim adamı kılıklı ajanlar sadece burada suyu bulandırmakla yetinmeyip geri döndüğünde de bazı bilgileri taşımaktadır.  

Elini kolunu sallayarak kolaylıkla bölgelerimizde cirit atan bu ajanların çalışmaları kitap ve makale şeklinde de yayımlanmakta, hatta bununla yetinmeyip başka ülkelerde de konferanslar vermektedir. Bunlardan biri de Erivan Üniversitesi Halk Bilimi Profesörü Lusine Sahakyan’dır. 2010- 2012 yıllarının yaz aylarının tamamını Artvin ve Rize’de geçiren Sahakyan, amacına hizmet eden kitap ve belgesel ortaya koymuştur. Rize'nin  Çayeli, Hemşin, Çamlıhemşin’in köy ve yaylalarında ve Artvin’in bazı ilçe ve beldesinde kışkırtıcı faaliyetlerde bulunan Sahakyan’ın saha çalışmasının sonucu neredeyse bölge halkını tamamen Ermeni'leştirmek üzerine yapılmıştır.  ‘Hamşen Yer isimleri’ kitabında bölge isimlerimizi ve kelimeleri eski Ermeniceye dayatan Ermeni ‘araştırmacı’ tarihi gerçekleri saptırmakla yetinmediği gibi bölge insanımızın da huzurunu bozmaktadır. Lusine Sahakyan sadece bize belli olan bir isim, bu kılıkta nice Sahakyanlar belki de bu satırları okuduğunuz an bile iş başındalar.

Şimdi ise soruyorum;

Türkiye’de araştırma yapıp, 3 dilde kitap hazırlayarak ve bunun üzerine film çekerek, toplantı ve konferanslarını Rusya’da yapmakla hangi amaca hizmet ettiği anlaşılmıyor mu?

Doğu ve Güneydoğu'muza gelerek, sözde kendi ‘devletlerinin’ paçavralarını açarak poz verip, toprak iddiası paylaşımında bulunan herhangi bir ‘misafirimiz’ Türkiye’nin arazi bütünlüğünü ve yasalarını bozmuyor mu?

Bu gibi paylaşımlarda bulunan insanların ikinci defa ülkeye giriş zamanı herhangi bir engel veya uyarı yapılıyor mu?

Hassas bir dönemden geçtiğimiz günlerde yerel yönetimlerimiz bu gibi konularda ne kadar bilinçli ve hazırlıklı?