Türkiye’nin BM ile birlikte savaşan iki tarafı masaya oturtup önemli bir anlaşmayı hayata geçirmesi, gıda kıtlığı ile yüzleşen ülkeler için ne kadar umut olduysa Türk hükûmetinin sorunu çözen taraf olması yurt içinde ve dışında bazı kesimleri o kadar rahatsız etmişti. Geçtiğimiz hafta Vladimir Putin’in tahıl koridoru anlaşmasını askıya aldıklarını ilan etmesi de Türkiye’nin diplomatik başarılarını karalamak için fırsat kollayanları heyecanlandırmıştı. Çok sürmeden tahıl koridoru anlaşmasının tekrar uygulanmaya konmasıyla bu kesimlerin hevesi kursağında kaldı.

Türkiye’nin “insanî dış politika” şiarıyla yürüttüğü çok taraflı ve boyutlu diplomasi, çözün yaratan kriz çıkaran bir nitelik taşımaktan çok uzak. Aksine Türkiye, birçok sorunla yüzleşen Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Doğu Akdeniz’in tam ortasında yer alan güçlü bir ülke olarak, bu bölgedeki sorunların çözümünde önemli roller oynuyor. Türkiye yapısı ve sorun çözücü diplomasisini hem siyasî hem de askerî unsurlar da dâhil her tür kuvvet unsuruna başvurmak suretiyle ve ustalıkla yürütüyor. Tahıl Koridoru anlaşması, takdire şayan diplomatik hamlelerden sadece biri.

Tahıl koridoru anlaşması, savaşın devam ettiği bir dönemde, savaşan iki ülkenin kritik bir konuda mutabakata varması anlamına geldiği için çok değerli. Ukrayna ve Rusya’nın dünyada tahıl arzında önemli paya sahip olması ve bu ülkelerden ihraç edilen gıdanın küresel çapta gıda arzını ve fiyatlarını etkiliyor olması, anlaşmanın uluslararası ölçekte önem arz ettiğini göstermeye yeterli. Gıda krizi ve kıtlık riskinin giderek arttığı ve fiyat artışları sebebiyle gıdaya erişimin giderek güçlendiği bir dönemde, Türkiye’nin öncülüğünde böylesi bir anlaşmanın imzalanmış olması, esasen “insanî dış politika” anlayışının bir gereği ve sonucu oldu.

Bu anlaşma sayesinde kayda değer miktarda tahıl, Karadeniz’den güvenli rotayı takip ederek dünya pazarına erişme imkânı buldu. Hem Türkiye’nin hem de Rusya, Ukrayna’dan sevk edilen gıdanın Afrika gibi gıdaya daha fazla muhtaç olan bölgelere gitmediği eleştirisini dile getirdi. Gerçekten de bu anlaşma kapsamında gönderilen tahılın küçük bir kısmının geri kalmış ülkelere ulaştırılmış olması haklı bir eleştiri konusu. Ancak Putin’in açıkladığı üzere, anlaşmanın kısa bir süreliğine de olsa askıya alınmasının sebebi, tahıla kimlerin ulaştığı ya da ulaşamadığı değil.

Rusya, tahıl sevkiyatına ilişkin anlaşmanın bölgedeki Rus gemilerinin güvenliği nedeniyle askıya alındığını belirterek gelişmenin “Ukrayna’nın oluşturduğu tehdit” sebebiyle yaşandığını açıkladı. Ukrayna da bu açıklamanın ardından, bunun bir “bahane olduğunu” dile getirdi. Türkiye ise aslolanın iki ülke arasındaki tüm anlaşmazlıklara rağmen bu anlaşmanın devam etmesi gerektiğinin önemini vurguladı. Bununla da yetinmeyen Türkiye, Rusya ve Ukrayna nezdinde diplomatik girişimlerde bulundu ve anlaşmanın tekrar canlandırılması için halisane çaba sarf etti.

Türkiye’nin anlaşmanın hayata geçirilmesi ve tekrar canlandırılmasındaki temel düşüncesi, tahılın özellikle acil ihtiyaç sahibi ülkelerde gıda arz güvenliği açısından kritik önemde olmasıydı. Buradaki temel motivasyon ise “insanî dış politika” şiarıyla özetlenen yaklaşımdı. Türkiye, anlaşmanın devam ettirilmesinin bölgemizin ve ötesinin istikrar ve kalkınması için taşıdığı önemi vurguladı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Savunma Bakanı Akar’ın muhatapları ile yaptığı temaslar ve son olarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Putin ile görüşmesi neticesinde askıya alınan anlaşma tekrar uygulanmaya başladı. Şüphe yok ki anlaşmanın imzalanması ne kadar önemliyse askıya alınan anlaşmanın tekrar hayata döndürülmesi de o denli kıymetli.

Tahıl anlaşmasının maruz kaldığı kısa süreli bu gel-git, Türkiye’nin sorun çözme kabiliyetini ve diplomasimizin ne denli önemli ve etkili olduğunu teyit etmiş oldu. Türkiye, bölgesel ve hatta küresel barış ve istikrar için kritik roller oynama potansiyeli olduğunu da bir kez daha gösterdi. Türkiye’nin bu yetkinlikte bölgesel bir güç olduğunu ve küresel güç olma yolunda adımlar attığını içine sindiremeyenler ise yine hayal kırıklığı yaşadı.