HDP isimli, siyasi parti görünümlü terör yapılanmasının kapatılmasının gündeme gelmesiyle piyasada ne kadar Türkiye karşıtı PKK sempatizanı şahıs, grup ve kuruluş varsa hepsi birden ayaklandı. Şimdi koro hâlinde HDP’nin ne derece “demokrat” bir parti olduğundan, “partinin” kapatılmasının ne gibi sorunlara yol açacağından, Türkiye’nin demokrasi karnesinin nasıl yara alacağından, kısacası bu kapatma kararının Türkiye’ye vereceği zararlardan bahsediyorlar. Ancak, “dostça bir tavsiye” gibi gündeme getirilen her türlü iddianın arkasında derin bir PKK sempatisi ve Türk hükümetine engel olma motivasyonu, Türkiye’ye husumet yattığı ilk bakışta anlaşılıyor.

HDP’nin terör ile bir ve birlikte olduğunu anlamak için uzun araştırmalara, derinlemesine düşüncelere gerek yok. Her şey ayan beyan ortada. PKK’nın görevlendirdiği sözde vekillerin, PKK talimatları doğrultusunda Türk siyasetini kirlettiklerini görmemek de mümkün değil. Türkiye için hiçbir kaygısı olmayıp, hapiste çürümesini arzuladığımız terör elebaşının derdine düşenlerin, yüzünü Ankara’dan çok İmralı’ya ve Kandil’e çevirenlerin, Brüksel’den bir hamle gelse de Ankara’dakiler de yüzünü İmralı’ya çevirse diye hayal içinde yaşayanların, bu ülkenin siyasetinden gitmesinin zamanı çoktan gelmiştir.

Şu sorulara cevap aranırsa, neden HDP’siz bir siyaset gerektiği anlaşılır: Acaba dünyanın başka neresinde terör örgütünün bir ülkeye demokrasi getirdiği görülmüştür? Hangi demokratik ülkede terör örgütleri farklı bir maske altında parlamentoya girmiş ve terör propagandası yapmış da devlet müdahale etmemiştir? Hangi ülkenin ceza hukukunda terörle iç içe olmanın, terör faaliyetlerine yardım ve yataklık etmenin, ülkenin anayasal düzenine kastetmenin, binlerce insanın yaşama hakkını çalmanın, teröre finansman için silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapmanın ve benzeri nice eylemin cezasız bırakılması öngörülmüştür? Bunlara göz yumacak, bu eylemlere girişen bir terör örgütüne müsamaha gösterecek bir tane bile demokratik ülke var mıdır şu dünyada?

PKK’nın yaptıklarının onda birini yapan bir başka terör örgütü olsa, örneğin Almanya’da, sonra terör örgütünün kurdurduğu parti siyasette yer alsa ve parlamentoda çıkıp örgüt lehine protestolarda bulunsa, devleti ve polisi tehdit etse, devlet yöneticilerine hakaret etse ya da parlamento binasına kendini kapatıp aklınca eylem yapmaya kalksa, Alman hükümetinin tepkisi ne olur acaba?

Fransız ya da İngiliz parlamentosunda üye olan Müslüman bir milletvekili, parlamento kürsüsünde çıkıp dese ki “aslında DEAŞ dediğiniz bir terör örgütü değil onlar Müslümanların özgürlüğü için çarpışan kahramanlardır”, bu vekilin nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını tahmin edebiliyor musunuz? DEAŞ ya da herhangi bir terör örgütünün sesi olmak, onu savunmak, ona karşı mücadeleye karşı çıkmak kabul edilemez ama PKK’nın borazanlığını yapmak “hak, hukuk ve demokrasi” mücadelesi, öyle mi?

Demokrasi havarisi kesilenlerin eli kanlı terör örgütünün sözcülüğünü yaptığını, terör örgütünün yapamadığı demokrasi maskesine sığınıp parlamentoda yapmaya çalıştığını gördükçe “batsın sizin demokrasiniz” diyesim geliyor. Televizyon ekranlarında HDP’yi aklamaya çalışanları, HDP’nin kapatılması gündeme gelince yüzü asılıp bozulanları, HDP ile PKK arasındaki doğrudan bağlantıyı göremeyen, görse de kabullenemeyen, kabullense de ikrar edemeyen gafilleri gördükçe “batsın sizin demokratlığınız” demekten alıkoyamıyorum kendimi. Demokrasi adına terörizmi öven sözüm ona demokratlar artık mide bulandırıyor.

İşin aslı açıkça ortadadır: PKK ile HDP bir bütündür ve siyasi parti kisvesi altında terör faaliyetleri için faaliyet göstermek hiçbir demokratik hukuk devletinde kabul edilemez bir suçtur. Ortada bir suç varsa, suçluyu tespit etmek, o suç için öngörülen cezayı o suçun faillerine karşı uygulamak evrensel bir hukuk kaidesidir. Yargı hükmünü verdiğinde, HDP’nin kapatılmayı gerektirecek suçları işlediği tespit edildiğinde, bu suçların işlenmesinde parmağı olanlar hak ettiği cezayı aldığında, hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilmiş ve Türk milletinin vicdanının sesi dünyaya duyurulmuş olacak.