Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın Stratejik Mekanizma Toplantısı kapsamında gerçekleştirdikleri görüşmede Türkiye ve ABD ilişkilerinin seyri açısından önemli pek çok konu ele alındı.

Görüşmede gündeme gelen Suriye’de iş birliği ve F-16 meselesi öne çıkan başlıklar arasında dikkat çekici olmuştur. Esasında her iki konu da ABD’nin uzun süredir samimiyetsiz ve sürüncemede bıraktığı başlıklar arasında yer almaktadır.

Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından yeni güvenlik mimarisi arayışları da hız kazanmış, uzun süredir tarafsız kalmayı tercih eden ülkeler -ki bunlar İsveç ve Finlandiya- yönünü NATO’ya çevirmiştir. İsveç ve Finlandiya’nın terör örgütleri ile münasebetleri doğal olarak Türkiye’nin her iki ülkenin NATO üyeliğine itiraz etmesine sebep olmuştur. 28 Haziran 2022 tarihinde Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında NATO Madrid Zirvesi'nde bir mutabakat metni imzalanmıştır. Mutabakat metnine göre her iki ülke de Türkiye’nin beklenti ve taleplerini karşılamak konusunda bazı adımlar atmış olsa bile gelinen aşamada henüz tam anlamıyla somut gelişmeler yaşanmamıştır.

ABD’nin bu konuda beklentisi İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin en kısa sürede sonuçlanmasıdır. Türkiye’nin satın almak istediği F-16 savaş uçaklarının satışının ABD Kongresinde onaylanma sürecinin belirsizliğini sürdürmesi esasında iki konunun bağlantılı olduğu gerçeğini karşımıza çıkarmaktadır. ABD’li resmi makamlardan konuya ilişkin resmî açıklama olmasa da bazı Amerikalı kaynaklara göre; İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım sürecinin uzatılması ABD Kongresinde Türkiye karşıtı yaklaşımları ve rahatsızlığı artırmaktadır. Keza ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake de gazetecilere yaptığı açıklamasında F-16 konusu ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılım konularının bağlantılı olmadığını söylemiş fakat iki İskandinav ülkesine dönük olumlu bir yaklaşımın Kongredeki sürecin önünü açabileceği mesajını da vermiştir.

Öte yandan görüşmede öne çıkan diğer konu ise Suriye meselesinin çözümü olmuştur. ABD, Türkiye’nin hem kendi sınır güvenliği hem de bölgenin istikrarı için Suriye’de varlık gösteren PKK/PYD/YPG gibi terör örgütlerine karşı gerçekleştirdiği ve gündeme gelen yeni harekâtlara “DEAŞ’la mücadelenin sekteye uğrayacağı bahanesiyle” karşı çıktığını açıkça dile getirmiştir. Bununla beraber bir süre önce istihbarat teşkilatları seviyesinde başlayan ve geçtiğimiz aralık ayında Moskova’da yeni bir zemin kazanan Türkiye-Suriye görüşmeleri de ABD’yi rahatsız etmiştir.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Blinken ile görüşmesinde Amerikan tarafının Suriye konusunda “yeni bir çalışma” önerisinde bulunduğunu aktarmıştır. ABD ile Türkiye arasında Suriye meselesinde makul bir zeminde iş birliği gerçekleşebilmesi için öncelikle Washington’ın Ankara’ya karşı güven tazelemesi gerektiği ise açık bir gerçekliktir. Zira Trump döneminde Münbiç’ten 90 gün içerisinde çekilme ve 2019 yılında YPG’nin Türkiye sınırlarından 30 kilometre güneye çekilmesine yönelik sözlerini tutmaması ABD’nin güvenilmez yanını ortaya koymuştur. Diğer yandan ABD’nin bölgedeki terör örgütleriyle süren iş birliği ve yine bu örgütlere sağladığı askeri ve lojistik destek devam etmektedir. Tüm bunlarla beraber ABD’nin, homojen olmayan Suriye muhalefeti içindeki bazı silahlı gruplarla bölgede faaliyet gösteren ve ABD’nin saha partneri olan PKK/PYD/YPG gibi terör örgütlerini bir araya getirmeye yönelik çalışmalar yürüttüğü, Suriye’de terör örgütleriyle uyumlu yeni bir muhalif cephe oluşturma arayışında olduğu bilgileri de gündeme gelmektedir. Bu gelişmeler ışığında bakıldığında ABD’nin, Türkiye ile iş birliğini geliştirebilmesi adına samimiyet ve güven konusunda somut adımlar atması yeni bir dönemin başlangıcı olabilecektir.