Geçtiğimiz pazar günü, Fransa'nın Strazburg şehrinde konserim vardı.

Benim için her konser, aynı zamanda bir kültürel çalışmadır.

Strazburg'da da öyle oldu: Avrupa'nın neredeyse başkenti sayılabilecek bu şehirde, bütün siyasal-sosyolojik yolların kültüre çıktığını bir kez daha düşünme imkânı buldum.

Strazburg, Fransa'nın kuzeydoğusunda tarihi öneme sahip bir kavşak. Bu yüzden tarih boyunca pek çok hücuma uğramış, el değiştirmiş ancak Ren bölgesinin verimli topraklarını içeren bu şehir, özellikle Fransız İhtilali'nin güçlü kültür etkisiyle Fransa'nın özgün bir şehri haline gelmiş. Strazburg'da Alman mimarisi oldukça etkili; şehrin ismi bile Almanca 'strasse'den yani 'yol' dan geliyor, ancak Fransız kültürünün etkin siyasal deneyimle buluşması sonucu Strazburg, yolların kesiştiği kale unvanını bugün de koruyor ve adeta insanlığa kültürün etkisinin önemini hatırlatıyor.

Ne tek başına ekonomi ne de tek başına siyaset; kültür dediğimiz o sırlı iklim, bütün insani oluşumları varlığında toplayarak toplumları bütünleştirmeye yetiyor. Yüksek öğrenimini Sorbon'da yapan Yahya Kemal'in, tarihçi Camille Julien'den aktardığı, "Fransız milletini bin yılda Fransa toprağı yarattı" hükmü,  kültürle birlikte düşünüldüğünde önem kazanıyor.

Strazburg bugün belki de tarihte yaşadığı  git geller sebebiyle Avrupalılığın kurumsal  mekanı olarak biliniyor; Avrupa Konseyi-Parlamentosu ve İnsan Hakları Mahkemesi burada.

Bugün bütün dünyada bir çalkalanma var.

Bu çalkalanma, ekonomik sahadan siyasete kadar her tarafı etkisi altına almış durumda. İnsanlar, dünyanın yoksul ve siyasi açıdan karmaşa yaşayan bölgelerinden daha varsıl ve daha istikrarlı coğrafyalarına akın ediyor. Bu oluşum ister istemez kimlik ayrışmasını da beraberinde getiriyor. Kimlik ayrışması gerilim iklimine komşudur. Zira kültürel farklılıklar, ekonomik sınıflaşmaların üstünde bir etki gücüne sahiptir. Muhtemel gerilimleri, gelenekli toplumlar aklı selim davranarak aşabilirler, aşmalıdırlar.

Özellikle sivil toplum teşkilatlarının önemi bu noktada esastır. Her toplum aynı zamanda bir tarih-bugün-gelecek vizyonu demektir ve sivil toplum teşkilatlarının bu vizyonu esaslı bir şekilde temsil etmesi önem arz etmektedir. Bu noktada Türk Konfederasyonunun duruşu emsal niteliğindedir.

Türk Konfederasyonunun huzurlu çatısı altında salonu dolduran coşkulu bir toplulukla müzikli sohbetimizi yaptık. Milletdaşlarımızı büyük bir aile halinde mutlu, coşkulu görmek beni de ziyadesiyle memnun etti. Konserimize teşrif eden Avrupa Türk Konfederasyonu  Genel Başkanı ve MHP İstanbul Milletvekili Cemal Çetin'le konser sonrasında sohbet etmeyi de ihmal etmedik; onunla sohbetimiz her zaman siyasetten sanata, geniş fikri yelpazede olur. İyi bir sanatşinastır ve bir idealizm sembolüdür.

Fransa Federasyonu Genel Başkanı Orhan İlhan'ı  milletdaşlarımızla oluşturduğu kardeşlik ve dayanışmaya dayalı çalışmalarından dolayı tebrik ederim.

Keyifli, coşkulu konserle birlikte bir gerçeği bir kez daha idrak etmenin mutluluğu içindeyim: Türklüğe gönül verenlerin nerede yaşıyor olursa olsunlar, tarihten gelen vasıfla kimseyi ötekilemeden, milletlerarası dayanışmayı önemseyerek yaşamaları aynı zamanda insanlık iklimine bir davet niteliğindedir.

Bu davete selam olsun.