Son çeyrek yüzyıldır yaşanan küresel gelişmeler suyun ekonomik ve stratejik önemini artırmıştır. 1990’lara kadar “kamu malı” ve “insan hakkı” olarak görülen su, 2000’li yıllarla birlikte bir “insan gereksinimi” ve “ekonomik mal” olarak görülmeye başlanmıştır.

2020 yılından itibaren özellikle büyükşehirlerde suyun piyasalaştırılması, pazar ve rekabet konusu yapılması, “su ekonomisi” denilen yeni bir sektörün oluşumuna yol açmıştır.

Geçmişte petrol kaynakları için yapılan gizli ya da açık mücadelelerin, yakın gelecekte su kaynakları için yapılacağı söylenebilir. Küresel salgının hâlen devam ettiği süreçte yaşanmakta olan “küresel ekonomik kriz”, su kaynaklarına yönelik ekonomik, stratejik ve politik beklentileri daha da yükseltmiştir. Yıllık trilyon dolarlık pazar olanağı ile su, özellikle küresel su şirketlerinin iştahını kabartmaya devam etmektedir. Suyu “mavi altın” olarak niteleyen bu şirketler için su, günümüz koşullarında en kazançlı pazar alanı hâline gelmiştir.

SUDAN PARA KAZANMAK!

Sudan para kazanmak mümkün olunca, şişe suyu pazarı da katlanarak büyümekte… Dünyada satılan toplam şişe suyu, 1990’da yaklaşık 7,5 milyar adet iken 2000’li yıllarda 22 milyara fırlamış. Araştırmacılar 109 ülkeden elde edilen verileri analiz ederek şişelenmiş su sektörünün 2010-2020 yılları arasında satışlarda yüzde 73’lük bir büyüme kaydettiğini ve dünyanın en hızlı büyüyen sektörlerinden biri olduğunu ortaya koydu.

Dünya genelinde yaklaşık 1 milyar ton içme suyu ticareti yapılıyor ve bunun parasal değeri yıllık 1,3 milyar dolar civarında. En çok ihracat yapan ülkeler Çin, ABD, Fransa, Norveç ve Türkiye. En çok ithalat yapanlar ise Hong Kong, ABD, Filistin, Hollanda ve Belçika. İçme suyu ticaretinin miktar ve değer olarak çok büyük kısmı Çin ile Hong Kong arasında gerçekleştiriliyor.

Ülkemiz son yıllarda giderek daha yüksek miktarda içme suyunu ülke dışına satıyor. 2022 sonunda ihraç edilen su miktarı 308 bin ton. Bunun karşılığında elde edilen gelir ise 50 milyon dolar civarında. Ülkemizden en fazla ihracat yapılan ülkeler Birleşik Krallık, Almanya, İsrail, BAE ve Belçika.

İÇME SUYU İÇİN SİNSİ PROPAGANDALAR!

Su kaynaklarında kamu egemenliğinin kaldırılması, suyun ekonomik mal ve kazanç olarak görülmesi ciddi bir strateji değişimini göstermektedir. Birçok devletin geleceğe yönelik “güvenlik algılama” politikalarında su kaynakları önemli yer tutmakta ve uluslararası politikalarda stratejik bir araç olarak görülmektedir. Dünyada petrol ve doğal enerji kaynakları üzerinde yüzyıllardır süren egemenlik savaşı, bugün su kaynakları üzerinde yaşanmaktadır. Ülkemiz ve dünyanın birçok bölgesinde, yenilenebilir su kaynaklarındaki hızlı tüketim, suyun çok önemli ekonomik bir değer olduğu düşüncesini yaygınlaştırmaktadır. Son dönemlerde insanlardaki “altın ve petrol hırsına”, “su hırsı” da eklenmiştir.

İçme suyunu ileride başlarına geleceklerden habersiz insan kitlelerine, pahalı olarak ve peşin parayla satın almaya alıştırmanın mükemmel bir yönetimi de suyu şişelemek olmuştur. “Hijyene dikkat edelim, sular çok mikroplu” çerçevesindeki çabuk sonuç veren sinsi propagandalar ile insanları şişe suyuna yönlendirmeyi başarmışlardır.

Sevgili okurlarım; ülkemizde 2023 yılında her eve girmiş olan toplam şişe suyunu miktar olarak sizler bir düşünün…

Bir yandan yavaş yavaş kalitesi bozulan şehir suyu, öte yandan insanlara sinsice üfürülen “hijyen takıntısı” bizleri şişe suyu kullanmaya itti. Çok değil 20-30 yıl önce evdeki musluklardan akan şehir suyunu içmek gayet normaldi. Şu anda bu durumun tersine şişe ve damacana sular küçük ilçelerden köylere kadar sessiz sedasız girmiştir. Bu duruma giderek herkes alıştı maalesef. Şimdilerde bakıyorum da her evde şehir suyuna göre daha çok pahalı alınmış koca koca damacanalar. Bu durum herkes tarafından zoraki olarak kabullenilmedi. “Daha hijyenik” diye ayrıca istenir hâle getirtildi. Küçükten büyüğe boy boy damacanalarla dağıtıp, peşin parayla satmak daha çok kârlı ve pratik gözükmekte. Dolayısıyla farklı markaların, farklı fiyatların kol gezdiği şişe suyu piyasasında “aynı litre suyun 3, 4, 5 ve 6 harflilerde farklı büfelerde farklı, bayilerde farklı, fiyatlarda satışı da söz konusu.”

Unutmayalım! “İnsanların içme suyu kalitesindeki şehir suyuna ulaşabilme imkânları ortadan kalkmaya başladıkça hâlen rahatlıkla ödenebilir damacana ya da şişelerde satılan su fiyatları katlanarak artacaktır.”

 “Sağlıklı su önemli, ne yapalım şişe suyu daha pahalı ama yine de daha sağlıklı olduğu için damacana veya şişe suyu satın almak zorundayız” diyenlerimiz olacaktır. İnsanların göremediği bu yolun bizleri nereye götüreceği şişe suyu konusunda bugünlere nasıl geldiğimizi hatırlarsak bu gidişin sonunu da az buçuk kestirme şansımız olacaktır.

Son söz: Dünya su siyasetinin temelinde, su kaynaklarının paylaşımı ve yönetimi sorunu vardır. Su kaynaklarına kimler ve nasıl hükmedecektir? Ülkeler kendi su kaynaklarına sahip çıkmalı, küresel projelere karşı ulusal ve bölgesel düzeyde iş birliği yapılmalı; suyun gelecek kuşaklardan ödünç alınan bir ekolojik değer olduğu unutulmamalıdır.

Ülkemiz, su kaynaklarına yönelik küresel oyunların sonuçlarını yaşayan ülkelerin yaşadıkları deneyimleri iyi incelemelidir. Su bir temel insan hakkıdır ve toplumsal bir değerdir, stratejik bir kaynaktır, kamu mülkiyetinde ve denetiminde olmalıdır, kalmalıdır. Sadece ekonomik bir mal olarak görülmemeli ve küresel ticaret konusu yapılmamalıdır.

Su gibi mütevazı, su gibi kıymetli, su gibi tertemiz, su gibi temizleyici, kısaca su gibi aziz olmak dileğiyle…