Sudan para kazanmak mümkün olunca, şişe suyu pazarı da katlanarak büyümekte… Dünyada satılan toplam şişe suyu, 1990’da yaklaşık 7,5 milyar adet iken 2000’li yıllarda 22 milyara fırlamış, 2022 yılında her eve girmiş olan toplam şişe suyunu miktar olarak sizler bir düşünün… 

Son çeyrek yüzyıldır yaşanan küresel gelişmeler suyun ekonomik ve stratejik önemini artırmıştır. Özellikle 1990’lara kadar “kamu malı” ve “insan hakkı” olarak görülen su, 2000’li yıllarla birlikte başlayıp günümüzde bir “insan gereksinimi” ve “ekonomik mal” olarak görülmeye başlanmıştır.

Suyun piyasalaştırılması, pazar ve rekabet konusu yapılması, “su ekonomisi” denilen yeni bir sektörün oluşumuna yol açmıştır. Geçmişte petrol kaynakları için yapılan gizli ya da açık mücadelelerin, yakın gelecekte su kaynakları için yapılacağı söylenebilir. Küresel salgının hâlen devam ettiği süreçte yaşanmakta olan “küresel ekonomik kriz”, su kaynaklarına yönelik ekonomik, stratejik ve politik beklentileri daha da yükseltmiştir. Yıllık trilyon dolarlık pazar olanağı ile su, özellikle küresel su şirketlerinin iştahını kabartmaya devam etmektedir. Suyu “mavi altın” olarak niteleyen bu şirketler için su, günümüz koşullarında en kazançlı pazar alanı hâline gelmiştir.

Su kaynaklarında kamu egemenliğinin kaldırılması, suyun ekonomik mal ve kazanç olarak görülmesi ciddi bir strateji değişimini göstermektedir. Birçok devletin geleceğe yönelik “güvenlik algılama” politikalarında su kaynakları önemli yer tutmakta ve uluslararası politikalarda stratejik bir araç olarak görülmektedir. Dünyada petrol ve doğal enerji kaynakları üzerinde yüzyıllardır süren egemenlik savaşı, bugün su kaynakları üzerinde yaşanmaktadır. Ülkemiz ve dünyanın birçok bölgesinde, yenilenebilir su kaynaklarındaki hızlı tüketim, suyun çok önemli ekonomik bir değer olduğu düşüncesini yaygınlaştırmaktadır. Son dönemlerde insanlardaki “altın ve petrol hırsına”, “su hırsı” da eklenmiştir.

Geçmişte petrolün önemini ve stratejik değerini erken fark eden, bu kaynağı ele geçirmek veya denetim altında tutmak için politikalar üreten, gerektiğinde savaş çıkaran kapitalist sistem ve onun küresel aktörleri; bugün de suyun stratejik önemini ve güç oluşturma işlevini keşfetmişlerdir ve oyunu buna göre kurgulamakta, bugünden yüz yıl sonrasının su stratejisini çizmektedirler.  Bu stratejide ülkeler için hem ulusal su politikaları hem de ulusal su yönetim modelleri önermektedirler. Önerilen modellerin ortak noktası, su yönetimlerinin kamu tüzel kişiliği içinde yer alan kurumlar tarafından değil, “su konseyi”, “kalkınma ajansları” gibi özerk ve tüzel kişilik (şirket) tarafından yönetilmesidir.

SUYU ŞİŞELEMEK?

İçme suyunu ileride başlarına geleceklerden habersiz insan kitlelerine, pahalı olarak ve peşin parayla satın almaya alıştırmanın mükemmel bir yönetimi de suyu şişelemek olmuştur. “Hijyene dikkat edelim, sular çok mikroplu” çerçevesindeki çabuk sonuç veren sinsi propagandalar ile insanları şişe suyuna yönlendirmeyi başarmışlardır.

Bir yandan yavaş yavaş kalitesi bozulan şehir suyu, öte yandan insanlara sinsice üfürülen “hijyen takıntısı” bizleri şişe suyu kullanmaya itti. Çok değil 20-30 yıl önce evdeki musluklardan akan şehir suyunu içmek gayet normaldi. Şu anda bu durumun tersine şişe ve damacana sular küçük ilçelerden köylere kadar sessiz sedasız girmiştir. Bu duruma giderek herkes alıştı maalesef. Şimdilerde bakıyorum da her evde şehir suyuna göre daha çok pahalı alınmış koca koca damacanalar. Bu durum herkes tarafından zoraki olarak kabullenilmedi. “Daha hijyenik” diye ayrıca istenir hâle getirtildi. Küçükten büyüğe boy boy damacanalarla dağıtıp, peşin parayla satmak daha çok kârlı ve pratik gözükmekte. Dolayısıyla farklı markaların, farklı fiyatların kol gezdiği şişe suyu piyasasında “aynı litre suyun 3, 4, 5 ve 6 harflilerde, farklı büfelerde, farklı bayilerde, farklı fiyatlarda satışı da söz konusu.” İnsanların içme suyu kalitesindeki şehir suyuna ulaşabilme imkânları ortadan kalkmaya başladıkça hâlen rahatlıkla ödenebilir damacana ya da şişelerde satılan su fiyatları katlanarak artacaktır.

 “Sağlıklı su önemli, ne yapalım şişe suyu daha pahalı ama yine de daha sağlıklı olduğu için damacana veya şişe suyu satın almak zorundayız” diyenlerimiz olacaktır. İnsanların göremediği bu yolun bizleri nereye götüreceği şişe suyu konusunda bugünlere nasıl geldiğimizi hatırlarsak bu gidişin sonunu da az buçuk kestirme şansımız olacaktır.

Son söz: Dünya su siyasetinin temelinde, su kaynaklarının paylaşımı ve yönetimi sorunu vardır. Su kaynaklarına kimler ve nasıl hükmedecektir? Ülkeler kendi su kaynaklarına sahip çıkmalı, küresel projelere karşı ulusal ve bölgesel düzeyde iş birliği yapılmalı; suyun gelecek kuşaklardan ödünç alınan bir ekolojik değer olduğu unutulmamalıdır. Ülkemiz, su kaynaklarına yönelik küresel oyunların sonuçlarını yaşayan ülkelerin yaşadıkları deneyimleri iyi incelemelidir. Su bir temel insan hakkıdır ve toplumsal bir değerdir, stratejik bir kaynaktır, kamu mülkiyetinde ve denetiminde olmalıdır, kalmalıdır. Sadece ekonomik bir mal olarak görülmemeli ve küresel ticaret konusu yapılmamalıdır.