Türkiye’nin stratejik bir konumda bulunduğu, hemen herkes tarafından dile getirilir. Asya ile Avrupa arasında “köprü” niteliğinde bir coğrafyada bulunmamız, bu önemin temel kaynağı olarak gösterilir. Ne var ki coğrafî konum, tek başına stratejik önlem kazandırmaz. Ülkenin o coğrafyada ne yaptığı, konumunu anlamlı kılacak ve bundan çıkar sağlayacak bir duruş sergileyip sergilemediği daha önemlidir. Bu çerçeveden bakınca, geçtiğimiz gün Avrupa’ya bağlantısı gerçekleştirilen TANAP projesi, gerçek manada bir stratejik önem arz eder.

2012’den beri enerji gündeminde olan TANAP, Hazar bölgesinin zengin doğal kaynaklarının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması için hayata geçirilen önemli bir yatırım projesi.  Azerbaycan’da çıkarılan doğal gaz, ilk aşamada Gürcistan üzerinden Anadolu’ya ulaştıktan sonra, Türkiye’yi bir uçtan diğer uca dolaşarak Avrupa sınırımıza kadar uzanıyor. Toplam 1850 kilometre uzunluğundaki TANAP, ilk aşamada 16 milyar metreküp doğal gazın naklini sağlayacak. TANAP’a yapılacak ilave yatırımla, taşıma kapasitesi 31 milyar metreküp seviyesine ulaşacak. Bu doğal gazın ilk aşamada 6 milyar metreküplük kısmı Türkiye’nin kullanımına ayrılacak, geri kalan kısmı ise Avrupa’ya ithal edilecek. Kapasitenin artmasıyla, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşan doğal gaz miktarı da artacak.

İşin ticarî boyutu elbette önemli. Ancak TANAP’ı Türkiye açısından önemli kılan esas unsur, Hazar gazının artan miktarda Avrupa ülkelerine ihraç edilecek olmasının AB açısından stratejik bir kazanım olarak görülüyor olması. AB, özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrasında enerji arzı güvenliğinin tahkim edilmesini AB’nin öncelikli gündem maddelerinden biri olarak belirledi ve Rusya’ya alternatif kaynak arayışına girdi. Bu çerçevede, Hazar bölgesinin doğal gaz kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılmasını sağlayacak projelere büyük önem atfedildi. Güney Gaz Koridoru olarak adlandırılan projeyle, ilk aşamada Azerbaycan’ın, uzun vadede ise bununla birlikte Türkmenistan’ın doğal gaz kaynaklarının Türkiye üzerinden AB’ye ulaştırılması, stratejik bir hamle olarak değerlendirildi. Bu yüzden, TANAP’ın faaliyete geçmesi ve Azerbaycan doğal gazının Avrupa’ya ulaştırılması, AB açısından sadece bir meta alışverişi olarak görülmüyor.

Meselenin arka planında yatan, Rusya’ya olan bağımlılığı azaltma gibi siyasî saikler, bu projeyi daha önemli kılıyor. Zira, Avrupa’nın Rus gazına olan ihtiyacının azalması, ancak yeni kaynakların ve güzergâhların ortaya çıkarılması ile mümkün. TANAP ile bu konuda önemli bir adım atılmış oldu. Avrupa için stratejik bir kazanım olarak değerlendirilecek her gelişme, Türkiye’nin enerji arz güvenliği açısından taşıdığı anlam ve değeri pekiştirecek. Dolayısıyla, TANAP’ın AB nezdinde Türkiye’nin stratejik değerini yükselttiğini belirtmek yanlış olmaz.

TANAP, Azerbaycan-Türkiye iş birliğinin Avrupa’nın enerji ithalatında önemli bir pay elde etmesini sağlayacak. Bu durumun, Türkiye açısından bir diğer muhtemel yansıması ise Güney Akdeniz’de olacak. GKRY ve Yunanistan, Kıbrıs Adası'nın tamamına ait olan gazı oldubittiye getirip Türkiye’yi de baypas ederek Avrupa’ya ulaştırmak isteyedursun, TANAP AB’nin Güney Kıbrıs’a olan ihtiyacını kısmen de olsa azaltacak.

TANAP’la Türkiye stratejik önem kazanırken, GKRY’nin Güney Akdeniz gazı için çizdiği pembe hayaller cazibesini yitirecek. Kısacası TANAP ile hem Türkiye ve Azerbaycan kazanacak hem de Türkiye’yi devreden çıkarmak için çalışan GKRY’nin önemi zayıflayacak.