Kemal Kılıçdaroğlu istisnasız her konuşmasında Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası ile ilgili çarpıtmalarını tekrarlıyor. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli defalarca cevap verdi, ama ne fayda. Aynı ezbere takılmış kalmış. Bir defa daha ve altını kalın şekilde çizerek anlatalım.

Zilletin çok sık tekrarladığı bir yalan var. Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu, istisnasız her konuşmasında mutlaka bu yalana başvuruyor. Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası yabancılara satılmışmış ve bu çok büyük bir ihanetmiş. Sonrasında da, “Ülkücü ve milliyetçi kardeşlerim buna sessiz kalamaz. Buna sessiz kalanlar, milliyetçi olamaz” diye ekliyor.

AYNI EZBERİ TEKRARLIYOR

Neresinden başlayıp neresini düzeltelim. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli defalarca cevap verdi, ama ne fayda. Bütçe konuşmasında da aynı ezberi tekrarladı. Bir defa daha ve altını kalın şekilde çizerek anlatalım. Kılıçdaroğlu’yla ülkücü ve milliyetçilerin bırakın kardeş olmayı üvey kardeş dahi olması mümkün değildir. PKK/YPG/FETÖ gibi terör örgütleriyle ortaklık kurmuş, onların sözcülüğüne soyunmuş, koruyup kollamış birisiyle ülkücü ve milliyetçiler nasıl kardeş olabilir? Daha iki gün önce bütçe konuşmasının büyük bir bölümünü PKK’ya yardım ve yataklık yaptıkları için görevden alınan belediye başkanlarına ayırıp, HDP’den en büyük alkışı alan Kılıçdaroğlu değil miydi? Kılıçdaroğlu, milliyetçiliği ağzına almadan önce gidip tövbe etmelidir.

FABRİKA, TÜRKİYE’NİN KONTROLÜNDE

Gelelim tank palet işine. Bir kere Sakarya’daki fabrika tank üretmiyor, tankların paletini üretiyor. Dolayısı ile ismi de Tank Paleti Fabrikasıdır. Nitekim, kısa süre önce Milli Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar, fabrika ile ilgili ayrıntılı bilgileri kamuoyu ile paylaştı. Bu fabrika Türkiye’nin yüz akıdır. Yıllarca ihtiyacımız olan silah ve mühimmatı dışarıdan temin etmek zorunda kaldık. Parasını verdiğimiz halde, bu alımları yapmakta büyük sıkıntılar yaşadık. Ya tamamını vermediler veya şartlı olarak teslim ettiler. Terörle mücadelede kullanamayacağımızı söylediler. Kullanmamız durumunda ambargo tehditlerinde bulunup, yedek parçalarını bizden esirgediler. Geldiğimiz noktada artık kendi silahımızı kendimiz yapıyoruz. Ancak, bu işi yaparken dünya şartlarını, verimliliği, devamlılığı ve teknolojiyi de dikkate almak ve ona göre bir sistem kurmak zorundayız. Dünyanın özellikle gelişmiş ülkelerinde en büyük silah fabrikalarının tamamına yakını özeldir ve çok ortaklıdır. Dolayısı ile bizim de güveneceğimiz, iyi ilişkilerimiz olan, yatırımı büyütecek, verimliliği ve devamlılığı sağlayacak yabancı ortaklar bulmamızda hiçbir sakınca yoktur. Önemli olan şartları doğru koymak ve kontrolü kaybetmemektir. Nitekim, bu yapılmıştır ve o fabrikanın her aşaması Türkiye’nin kontrolündedir.

KENDİ SİLAHIMIZI ÜRETİYORUZ

Türkiye artık ihtiyacı olan silahların çok büyük bölümünü kendisi üretiyor. Gemilerimiz denizlerde, helikopterlerimiz, silahlı ve silahsız İHA’larımız semalardadır. Kendi topumuzu yaptık. Bu silahların işimizi ne kadar kolaylaştırdığını, elimizi ne kadar güçlendirdiğini, Silahlı Kuvvetlerimizi nasıl daha etkin ve tesirli hale getirdiğini sınır ötesi harekâtlar sırasında net olarak gördük. Bu durum aynı zamanda ülkemizin saygınlığını ve etkinliğini de çok ama çok arttırmıştır. Kendi uçağımızı ve tankımızı da bir an önce yapmak zorundayız ve bu çalışmalar hızla devam ediyor.

İŞİN DOĞRUSUNU, SAYIN BAHÇELİ ANLATTI

Sayın Devlet Bahçeli bize verdiği röportajda bu konuyu ayrıntılı olarak değerlendirdi ve gerçeğin ne olduğunu kamuoyunun bilgisine sundu. Buna rağmen Kılıçdaroğlu’nun hâlâ aynı masalları anlatması, bu milletin aklıyla alay etmektir. Bu durumda kendisine Sayın Bahçeli’nin verdiği dersi bir defa daha hatırlatmak gerekiyor: Kılıçdaroğlu, Tank-Palet Fabrikası Katar ordusuna bedava verildi, peşkeş çekildi diyor. Bizi de suçluyor, çamur atıyor, zan altında bırakıyor. Kuyruklu yalan, ağır bir bühtan! Bize milliyetçilik anlatıyor, kurusıkı atıyor. Milliyetçilik, Kılıçdaroğlu’nun hasmıdır, gayrimillilik hısmıdır. Sürekli konuştuğu fabrikanın ismi Tank-Palet değildir. Düğmeyi başından yanlış ilikliyor. Bu fabrika, motorlu Fırtına obüslerini üretmiştir. Bu silahların terörle mücadelede Türkiye’ye nasıl stratejik üstünlük sağladığı bilinen bir gerçektir. Fırtına obüsleri namlusu olan ve tank gibi uzun mesafelere atış yapan bir özelliğe de sahiptir. Ayrıca TSK envanterindeki bütün tırtıllı araçlar için muhtelif tip paletler de üretilmektedir.

ALTAY TANKI YAPILACAK

Fırtına obüsleri üretimi yeterli miktarda yapılmış ve bir doygunluk sınırına ulaşmıştır. Türkiye yüzde yüz yerli ve milli bir tank projesini hayata geçirmeyi hedeflemiştir. Bizim işçimizin, bizim ustabaşımızın, bizim mühendisimizin, bizim olan bir projeyle tank yapması gündeme gelmiştir. Adı da Altay tankıdır. Fırtına obüsleri için oluşturulmuş bant sistemi üzerinde bu tanklar üretilecektir. Bundan niye rahatsız olalım? Tankı topu yabancılardan mı alalım? Bu çerçevede açılan ihalede en uygun fiyatı veren Katar ortaklı ve yüzde 51’i Türk sermayeli şirkete ihale verilmiştir.

SİLAH BARONLARININ SÖZCÜSÜ

Alman, Fransız, İngiliz sermayesi olsaydı Kılıçdaroğlu gene itiraz eder miydi? İsnat ve iftiralarıyla nereye varmak istiyor? Savunma sanayiinde millilik oranı yüzde 70’e ulaşmışken, sanıyorum Kılıçdaroğlu’nun uykuları kaçıyor! Katar’a satıldı diyor, bedava verildi diyor, 25 yıllığına özel sektöre işletme hakkının devredildiğini ya bilmiyor ya da insafsızca çarpıtıyor, suyu bulandırmak için silah baronlarının sözcülüğünü yapıyor. İşletme hakkının devri başka bir şey, tümden satılması başka bir şey. Savunma sanayiinin gelişmesi için ülkemizin kaynakları verimli kullanılmasın mı? Özel sektörün dinamizmi harekete geçirilmesin mi? Türk tankı Altay, seri üretim kullanıma başladıktan sonra hainleri çiğneyip ateşe vermesin mi? Kılıçdaroğlu’nun anlaşılan korkuları bunlar. PKK/YPG’nin kökünü kazımak için ürettiğimiz yerli silah ve mühimmattan dolayı huzursuz ve üzgün. Yabancı ülkelere bağımlı olsaydık, eften püften ambargolarla elimiz kolumuz bağlansaydı herhalde ondan keyiflisi olmazdı. Kemal Kılıçdaroğlu tarihin yanlış istikamet ve tarafındadır.