Önceki hafta MHP lideri Devlet Bahçeli, İstanbul’a geldi.

Milletinin temsilcileriyle buluştu; çalışmaları yerinde inceledi, muhtarlarla ve STK temsilcileriyle toplantılar yaptı. Konuşmalarında  MHP’nin Cumhur İttifakı'na duyduğu inancın altını çizdi.

Birkaç günlük bu yoğun İstanbul ziyaretinin ardından Ankara’ya döndü.

Başkanlık Divanı,

Milletvekilleri,

Belediye başkanları,

Teşkilat mensupları,

ülkücülüğe gönül vermiş herkes, kararlılık sembolü olan mitili, liderlerinden almış oldukları ilhamla İstanbul’un dört bir yanına yaymayı sürdürdüler.

MHP, inanmışlığın, adanmışlığın ve milli şuurun kalesidir.

İstanbul, Türklüğün gözbebeğidir.

Türk milliyetçilerinin İstanbul sevgisi elbette bambaşkadır.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Ankara’ya dönüşünden sonra, siyaseti magazin borsasına çevirenler yine boş durmadı.

CHP’liler "Mehter marşıyla geldi, İzmir marşıyla gitti" diye akıllarınca espri yaptılar.

Tarih şuuruyla siyaset yapan bir lider neyle gelip, neyle gidecekti?!

Mehter, Göktürklerden beri Türk'ün savaş yoldaşıdır. İzmir Marşı ise yolu cumhuriyete çıkan İstiklal Harbi'mizi temsil eder.

Mehteri anlamak konusunda Avusturyalı Mozart kadar "yerli" olamayan tiplerin sesinin çok çıktığı bir siyaset sahnesini ibretle izliyoruz.

Mehter marşı Osmanlı ise İzmir Marşı cumhuriyettir.

Devlet Bahçeli, siyasi hayata çıktığı ilk günden beri cumhuriyetin iki temel sembolü olan Anıttepe ile Kocatepe arasındaki çelik halatı vurgulamıştır; devlet geleneğinin altını çizmiş Selçuklu-Osmanlı-cumhuriyet bütünlüğünün dersini vermiştir.

Cumhuriyeti, tarihi bütünlükle kavgalaştırarak siyasi nema peşinde koşanlar devlet olgusuna yabancıdırlar.

Bu yüzden  mehter marşını da  İzmir Marşı'nı da anlayamazlar.

Bunların mahiyetini bilmeyen "Türk Devlet Geleneğini" de bilemez.

'Türk Devlet Geleneği'ni bilemeyen de siyaseti dedikodu yarışına döker.

Günümüzde siyaset, içi boş konuşmalarla, algı oyunlarıyla süregeldiği için gerçekler yerine dedikodu öne çıkmakta, "konuş, gündemi meşgul et" yöntemi kimilerince daha önemli bulunmaktadır.

Azerbaycan’da kuru gürültü içeren konuşmalara "ses" derler ve eklerler "sesi bırak söze bak" diye.

Devlet Bahçeli, sözü esas alan bir devlet adamıdır.

Sözü çeliktir;eğilip, bükülmez.

Neye inanıyorsa onu konuşur ve  algı oyunlarına itibar etmez.

Siyaset, birikimle yapılan bir aydın meşguliyetidir: Tarihi birikime sahip olmayanların sese önem verdiği, yolu bilgiden ve inançtan geçenlerin ise söze ehemmiyet vererek kararlılıkla yollarına devam ettiği bir gerçektir.

Tarihi birikimle siyaset yapanların öngörüye sahip olduğu da bir hakikattir.

Misal olarak, haftalardır beklenen İstanbul adaylarının televizyon tartışmasını kimin yöneteceği meselesi?!

Sonunda program gerçekleşti; bütün Türkiye izledi; Allah aşkına, o nasıl yönetimdi öyle?!

Sergilenen moderatörlük acemiceydi, soru isabeti zayıftı, idarecilik kifayetsizdi.

Ayrıca moderatörün yayın öncesi CHP adayı ile bir otelde yüz yüze görüşmesi, etik açıdan sorgulanması gereken bir gazetecilik arızasıydı.

MHP lideri Devlet Bahçeli’yi öngörüsünden dolayı bir kez daha kutluyoruz.