Gıda maddelerine nasıl erişirimden, nasıl alabilirim kaygısına…

Koronavirüs pandemisi, 1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei bölgesinin başkenti olan Vuhan’da ortaya çıktı ve 2020 yılının ilk aylarından itibaren ülkeler arası değişimleriyle hayatımıza girdi. “İlk vakadan günümüze (2 yıl, 2 ay ve 14 gün) geçmesine rağmen hâlâ tam olarak toparlanmış değiliz.” Koronavirüs pandemisi çeşitli varyantlarla güncelliğini korumakta kararlı gibi gözüküyor.

Hatırlar mısınız? Virüs salgını nedeniyle insanlar evlerde kapalı olarak yaşamını sürerken, tarım ürünlerinin toplanması ve dağıtımı da sorun hâline gelmişti. Ama ülkemiz, dünya ülkeleri kadar çok etkilenmemişti. Bu durumdan en çok etkilenen ülkeler arasında İngiltere, “tarım dışı alanlarda çalışanlardan çiftliklerde yararlanmak için program başlatmış. Mühendis, avukat, garson vb. mesleklere sahip olanları tarım sektöründe çalışmaya teşvik ederek tarım ürünlerini toplamak için beyaz yakalı çalışanlara ikinci bir iş imkânı sunmuştu.” Çünkü tarım ürünlerini toplayacak yabancı işçilerin birçoğu bu ülkelere giriş yapamıyor, ülkede kalanlar ise tarım sektöründe çalışanların yaklaşık üçte biri olarak dikkatleri çekiyordu.

Koronavirüs pandemisinin ilk zamanlarında “maskeyle marketlere gidilip alışveriş yapılarak ve internetten sipariş verilerek bir şekilde ihtiyaçlar giderilirken, tarlalardaki ürünlerin toplanamaması hâlinde; temel gıda maddelerine erişim olmayacak kaygısı taşınıyordu. 2 yıl, 2 ay ve 14 gün sonra bu kaygı temel ihtiyaç maddelerine erişimden çok, alım gücünün düşmesi ve pahalılıktan dolayı nasıl alabilirim kaygısına dönüştü.”

Siz istediğiniz kadar romantik olun, toprakla uğraşmak hiç de romantik değil!

Son zamanlarda tarım sektöründe dikkatleri çeken bir eğilim, moda, trend (ne derseniz artık) oluştu. Plaza hayatını “başarıyla” sürdüren genç beyaz yakalı kişiler artık basmakalıp (klişe) hâline gelen bir tepkiyle “bu plazalar bizleri çürüttü âdeta, bu büyükşehirlerde eriyip gidiyoruz; alıp başımızı Akdeniz’e, Ege’ye veya dededen-babadan kalan yerlere göçelim ya da buralardan birkaç dönüm toprak alıp çiftçilik yapalım” diyorlar.

Aslında birçoğu demekle de kalmıyor; yapıyor da.

Üstlendiğiniz uğraş kendi fiziksel emeğinizden fazla güç gerektiriyorsa işçi çalıştırmak gerekecektir. Bu da dertli bir konudur. Ürettiğiniz ürünü bin bir emekle hasat ettikten sonra pazarlama veya depolama sorunlarınız olacaktır. Lafı kıvırtmadan söyleyeceğim: “Toprakla uğraşmak dışarıdan göründüğü gibi, romantik söylemlerle kolay ve herkesin becerebileceği bir üretim biçimi değildir.” Bilgi ve donanım en temel gereksinimdir. Göz önüne alınması gereken o kadar çok faktör vardır ki anlatamam. İşleriniz yolunda giderse buna mucize diyebilirsiniz…

Eğer geçiminizi ürünlerinizden sağlayacaksanız bir yıl yetecek kadar kazanç sağlamanız veya birkaç ürünü eş zamanlı veya dönüşümlü olarak üretmeniz gerekecektir. Tüm bu işleri yaparken içinizde “doğru mu yapıyorum acaba?” tedirginliği de cabası. Benden söylemesi…

Büyükşehirlerde, plazalar içinde modern yaşamın sizleri âdeta mengene gibi sıkıp bunaltmasını gayet iyi anlıyorum. “Kaçıp gideyim şu şehirden, bir daha şu gereksiz insanların suratlarını görmeyeyim hissi sizin kadar bende de var.” Bu his hepimizde ortak.

Kararlarınıza saygı duyarım, bu konularda hiçbir kimseye reçete yazmak haddim de değil; “insanlar gelecekleri için özgürce karar versinler ve özgür ruhlarıyla verdiği kararların peşinden koşsunlar…”

Ancak kentten kaçıp geri dönülmez bir şekilde toprağa koşarken, onları nelerin bekliyor olabileceğini iyi araştırsınlar. Yoksa gördüğüm birkaç örnekte olduğu gibi satılan evin, arabanın ve kullanılan tarım kredileriyle ekilen-dikilen ürünler topraktan baş uzatmadığında, hayvanlar telef olduğunda geri dönmek acıklı oluyor. Bu kararın sonucu bazen öyle ağır oluyor ki pek çok hevesli insan; “hayallerini ve hatta plazalarda aşırı şişmiş egosunu kara toprağa gömüp büyükşehirlere geri dönüyor...” Kullandıkları kredilerin geri ödenmesi de acıklı olabiliyor.

Son söz: Siz istediğiniz kadar romantik olun, toprakla uğraşmak hiç de romantik değil! Egosu yüksek insanları zorlar! İyisi mi haritayı önünüze alıp yer seçmeden, bakmadan önce bir kez daha düşünün derim. Belki de önce balkonda bir saksıda domates, biber yetiştirmekle başlamak sizin için daha kolay olabilir.

Bu iş öyle göründüğü gibi çok da kolay değil! “Sabahları erken kalkmak, ahırda hayvanların altını temizlemek, egosu yüksek insanları zorlar!” Benden söylemesi…