COVID-19 salgınından dolayı Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ve ABD olmak üzere çok sayıda ülkede tarım sektörünün daralması nedeniyle, hem gıda tedarikinin hem de ticaretinin gelecekte de daralabileceği ihtimali ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla tarımsal ürünler ve gıda üretiminde kendi kendine yeterliliğin daha fazla önem taşıdığı bir döneme giriyoruz.

Her zaman tarımda kendi kendine yeterlilik önemlidir. Yeterlilik denildiğinde sadece tarımsal ürenler ve gıda üretimi akla gelmemelidir. Yeterlilik aynı zamanda tarımsal girdilerde de (mazot, gübre, ilaç, yem, elektrik vb.) kapsamalıdır.

Dünya da COVID-19 salgını kendi kendine yeterlilik konusunda özellikle tarımsal ürünler ve gıda üretiminde devletlere korku ve kaygı yaratmıştır. Bu durum ülkemiz için de geçerlidir. Dolayısıyla büyük ihracatçı ülkeler zaman kaybetmeksizin kendi iç taleplerini güvene almak için kısıtlamalara gitmişlerdir. Dünya ülkelerinin salgından etkilenme biçimi çok farklılık göstermiştir. Dolayısıyla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sisteme, tarımsal üretim ve varlıklarına, izlediği tarım politikalarına ve uyguladığı stratejilere göre farklılık göstermiştir.

COVID-19 salgını Dünya da güçlü, zayıf, din, dil ve ırk ayırmaksızın ilerlemesini sürdürmektedir. Salgının sürecine baktığımızda dünya tarımında söz sahibi olan ülkeler, aynı zamanda salgından en çok etkilenen ülkeler arasındadır. ABD, İtalya, İspanya, Fransa, Almanya, Çin ve Rusya halen salgınla mücadele veren ve kaçıncı pik yaşayacaklarını hala bilemeyen dünyanın en önemli tarımsal üreticileri ve dış ticareti de güçlü olan ülkeleridir.

Bu ülkelerin salgından çıkış süreci ve biçimi küresel düzeyde tarım sektörünü etkileyecektir. Dolayısıyla bu ülkelerle yoğun tarımsal ürün ticaretinde bulunan ülkeler, bu süreçte farklı ülkelerle ticari arayışlara girebilir. Ya da kendi kendine yeterliliklerine daha fazla ağırlık verebilirler.

COVID-19 süreci gelecekte yaşanabilecek belirsizliği ve istikrarsızlığı hala korumaktadır. Bu belirsizlik tarımsal ürünler ve gıda üretiminde bugüne ve geleceğe dair karar alma inisiyatifini zorlaştırmaktadır.

Ülkemiz bu süreçte daha fazla korumacı politikalar belirleyerek kendi kendine yeterli olma yolunu tercih etmelidir. Bu tercihin uygulanması için ekonomi-politik ve üretime dayalı karar süreçlerini işletip, farklı senaryoları ortaya koyup, yönetmek zorunludur.

Ülkemiz bu süreçte kaynaklarını ve tarımsal potansiyelini rasyonel değerlendirebilirse bu süreçte problem yaşamayabilir. Biz sahip olduğumuz biyolojik çeşitlilik, zengin iklim ve coğrafi koşullar bakımından şanslı bir ülkeyiz. Tarımsal boyutta arazi varlığımız, başta fındık, incir ve kayısı gibi ürünlerde lider olmamız potansiyel açıdan da tarımda şanslı olmamızın işaretidir. Bu durumlarımıza rağmen kırsalın boşalması, tarım nüfusunun yaşlanması, üretim planlamasının eksikliği gibi nedenlerle geleceğe yönelik belirsizlikler yaşamaktayız. Çünkü ülkemizde üretime ve kaynak verimliliğine dayanmayan tarım politikaları, sürdürülebilir ve kendi kendine yeterli üretime cevap vermemektedir. Dolayısıyla bizim için en kötü senaryo ülkemiz genelinde tarımdan kopmalar olabilir.

TARIMIN GÖRÜNMEYEN KAHRAMANLARI

Görev yerini asla terk etmeyen Mehmetlerimiz gibi salgın sürecinde üretimden asla vazgeçmeyen, Devletini ve Milletini hiçbir devlete muhtaç etmeyen, yaşantımızı devam ettirmemize katkı sağlayan, toprağa sağlam basan ve doğanın kaprislerine, ağır işin bedensel zorluklarına alışmış dirençli insanlar: “Ruhları üniformalı çiftçilerimiz”, her türlü takdiri hak ediyorsunuz. Ama bu çerçevede teşekkürü hak eden başka tarım sektörü mensuplarımız da var.

Tarım Bakanlığının sahadaki eli, kolu, gözü, kulağı İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri... Adeta bakanlığın tarım üsleri. Bu süreçte çiftçilerle omuz omuza verip üretimin devamlılığında ve mevsimlik tarım işçilerinin ilçelere giriş yapmasından sahaya çıkma anına kadar emekleri olan bakanlığın fedakâr neferleri. Ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, gıda mühendisleri, tekniker ve teknisyenler bu süreçte her türlü takdiri hak ediyorsunuz. Bu arkadaşlar devlet memuru olmalarından dolayı yaptıklarını anlatamıyorlar, dolayısıyla bunları yazmanında bizlerin görevi olduğunu düşünüyorum.