“Düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı” derler ama bizim Ekrem İmamoğlu böyle çıkmadı. Düğün evinde ağlıyor, ölü evinde gülüyor. Sel oluyor gülüyor, deprem oluyor gülüyor, şehitlerimizin katili PKK’lıların yanında gülüyor. Belli ki, bizim milletin fazilet ve erdemlerinden çok uzak…

Bu durumunu da normalleştirmeye çalışıyor. “Ne var bunda?” havasında…

          Bu halini bile doğal ve normal göstermeye çalışan böyle bir kişiye milyonlarca insanımızın yaşadığı İstanbul’u teslim etmenin acısını inşallah büyük bedellerle ödemeyiz.

         Elazığ ve Malatya’da yaşanan depremde hayatını kaybeden insanlarımızın acısının hemen dibindeki Palandöken’de “Buraların keyfini çıkarın” şeklinde tatil duruşu ve sırıtışı sergileyen Ekrem İmamoğlu, hâlâ yaptığı insanlık dışı davranışların farkında değildir.

         CHP’li siyasetçi- gazeteci Barış Yarkadaş’ın öğrendiğine göre "Benim tarzım bu, toplum da buna alışacak, ben alışılageldik bir siyasetçi değilim" diyormuş… Ne diyelim, tarzın batsın.

          Düşünün, Ekrem İmamoğlu’nu savunma konusunda başkasına nefes aldırmayan Barış Yarkadaş bile "41 insanın ölmesinin ardından Ekrem İmamoğlu'nun o tatile gitmesi, o fotoğrafları vermesi yanlış olmuştur" diyebilmişken, Ekrem İmamoğlu hâlâ bu rezilliğini savunabiliyor.

         Fatih Portakal gibi ideolojik takıntılı, saplantılı FOX tetikçisi bile “İmamoğlu’nun depremin hemen sonrası tatil fotolarını paylaşmasını ben de doğru bulmuyorum. Aile içinde yaşamalıydı."  dedikten sonra, aslında meselenin en azından Ekrem İmamoğlu tarafından kapatılması gerekiyordu. Ama o hâlâ “Benim bütün insanlara tavsiyem, siyaseti kutsallaştırmanın zararını yaşıyoruz. Maalesef siyaseti çok kutsal görüyoruz. Hatta siyasi insanları da kutsallaştırıyoruz.” şeklindeki süslü cümlelerle kendini kurtarmaya çalışıyor.

          Elbette ona en çok destek veren Barış Yarkadaş ve Fatih Portakal gibiler tatil pozlarını eleştirirken, Soner Yalçın gibi Ekrem İmamoğlu’nun kalemşorleri de onu farklı bir şekilde toplumda aklamaya çalışıyorlar.

          Karanlık Oda’ların sahibi Soner Yalçın, AKP’yi deprem konusunda eleştirirken cümlesine “Ekrem İmamoğlu'ndan ne istediklerini size yazayım: Rol yapması isteniyor. Riyakârlık yapması isteniyor. Dürüst olmaması isteniyor.” şeklinde başlıyor.

          Sel oluyor görevinin başında değil, İstanbul’a adeta zorla getiriliyor, deprem bölgesinden bir-iki poz veriyor hemen ertesi gün tatil pozlarıyla komşu ilden sırıtıyor. “Batman’a düğüne gidiyorum” diyor, PKK’ya yardım ve yataklıktan dolayı görevden alınmış HDP’li belediye başkanlarıyla poz veriyor. Terörist Demirtaş’a sevdasını ise en yüksek sesle ifade ediyor. Soner Yalçın’a göre, bunların hepsi çok dürüst olduğundan kaynaklanıyor.

          Aynı Soner Yalçın geçtiğimiz hafta da CHP’yi eleştirirken “CHP yönetimi de “emperyalizm çağı bitti” mi diyor? Parti okulunda ne öğretiliyor merak ediyorum. Antiemperyalist tam bağımsızlıkçı Kuvayı Milliye ruhu nerede?” diyordu. İhanetin adı dürüstlük, vurdumduymazlığın adı gerçeklik, ölüye saygısızlığın adı rol yapmamak olmuş…

Soner Yalçın, Ekrem İmamoğlu üzerinden tam da Oda TV zihniyetini tarif etmiş…

         Ekrem İmamoğlu’nun kişiliği, karakteri bizim gündemimiz değil ama böyle bir kişilik, karakter kutsal şehir İstanbul’un başında olunca her yaptığı meselemiz oluyor.

          Hendek ve çukur olaylarında 793 şehit asker ve polisimizin katili PKK’lıları “Halkımız şanlı direniş gösteriyor” diye azmettiren terörist Demirtaş’ın “siyaset çizgisini” çok beğendiğini söyleyen bir şahıstan, Elazığ ve Malatya’da hayatını kaybedenlere saygı göstermesini bekliyoruz. Ama daha çok bekleriz. O depremde, selde, PKK’lıların yanında böyle davranmaya devam edecek. “Can çıkar, huy çıkmaz” sözü, tam bu gibiler için söylenmiş sözdür.

           Artık Ekrem İmamoğlu’nun “Düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı” olmasına bile razıyız. Yeter ki, acıların üzerinde kayak yapıp durmasın. Neyi, nerede yapacağını bilsin…