Seçimler bitti ama CHP’nin kirli algısı, kara propagandası ve kendini temize çıkarma çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. CHP’nin seçimlerden kazanan olarak çıkması bu tür çalışmalarında daha pervasız davranışları sergilemesine neden olmakta... CHP’liler kendilerinin bile şaşırdığı seçim sonuçlarıyla birlikte üzerlerine yapışmış ihanet suçlamalarından maskeli balo gösterileri yaparak sıyrılma gayretindeler.

Ankara’nın meselelerine 5 yıldır bir çözüm bulmadan ve proje niyetine bir çivi çakmadan seçimleri tekrar kazanan ve siyasette yıllardır maskeli balo gösterileri yapmayı çok seven Mansur Yavaş ve avanelerinin, seçim sonrası kazandıkları bazı ilçe belediyelerinde “T.C’yi geri getirdik” tiyatrosuna şahit oluyoruz. Hem de çok traji-komik oynadıkları bu tiyatronun arka perdesinde ne dönüyor biliyor musunuz?

Mesela Keçiören’de yer alan park-bahçelerdeki levhalardan Turgut Altınok’un ismini boya ile sildikleri video görüntülerine bir bakın, aynı zamanda “T.C Keçiören Belediyesi” yazan yazıları da silen şahısların bunlar olduğunu göreceksiniz!

Algı çalışması yapalım derken böyle rezil olmaktan da zerre çekinmiyor ve utanmıyorlar!

Bu tiyatroyu geniş değerlendireceğim ama bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum.

Biliyorsunuz, 2019 seçimlerinde terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP Ankara Büyükşehir adayı çıkarmayıp Mansur Yavaş’ı desteklemişti. Bu seçim sürecine gelene kadar Mansur Yavaş’ın HDP-Demirtaş güzellemeleri, PKK’lı Demirtaş’a özgürlük duaları, teröristbaşı Öcalan’dan “Apo Bey” diye bahsetmesi, Yerel yönetimler özerkliğini istemesi, Londra’da PKK’ya/Öcalan’a sahip çıkan kişilerle olan yakın ilişkileri çok etkili olmuş olacak ki, 2018’de Ankara’da %7 oyu olan HDP’nin DEM’e dönüşmüş halinin bu seçimlerde formalite çıkardığı aday %0.8 oy almıştır.

Yani demem o ki, “Kent Uzlaşısı” çerçevesinde PKK’nın siyasi uzantısı olan DEM oyunu Mansur Yavaş’a vermiştir. Laf olsun diye aday gösterilen DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi eş başkan adayı Öztürk Türkdoğan’nın , "Yenimahalle dahil ilçelerimizde belediye meclis üyelerimiz var. Bu 3 ilçede (Yenimahalle,Polatlı,Bala)  kent uzlaşısı kapsamında aday göstermedik" açıklaması zaten perde arkasındaki bu ihanet anlaşmasının itirafıydı.

Bu bilgileri niçin veriyorum. PKK’nın siyasi uzantısı DEM ile “Kent Uzlaşısı” yapıp T.C levhaları üzerinden “Kent Uyanıklığı” yapmaya kalkmalarındaki garabeti göstermesi için…

CHP, “T.C tiyatrosunu” sadece Keçiören’de değil, Mamak’ta da oynadı. Başka il ve ilçelerde de bunu yapıyorlar. Fakat tüm bu belediyelerde T.C ibaresi zaten kullanılıyordu. Bu belediyelerin tüm resmi internet sayfalarında, yazışmalarında T.C ibaresi zaten vardı.

CHP’de Mansur Yavaş gibi adamların “T.C tiyatrosu” yeni değil, daha önce de ilk seçildiğinde de zafiyetlerini, ihanetlerini kapatmak için bu tiyatroya başvurmuşlardı.

Daha önce (11.08.2022) “T.C. DURUYOR AMA İSTİSMARI BİTMİYOR!” başlıklı bir başyazı yazarak bu tiyatroya dikkat çekmiştim. Bugün oynadıkları tiyatroyu bu yazıyı okuyarak daha iyi anlayabilirsiniz.

Buyrun okuyun:

“Türkiye’deki kalite ve ahlak sorunu olan muhalefet hala “Miş’li geçmiş” ifadeleriyle siyasete fitne ekmeye devam ediyor. Adeta dünün güneşiyle bugünün çamaşırını kurutmaya çalışıyor. Hem de günleri, ayları, yılları tümden unutarak yahut birbirine karıştırarak… Dünün açılımcısının mevcut iktidar olduğunu biliyorlar ama bugünün açılımcısının kendileri olduklarını unutuyorlar. 7 Haziran 2015 seçimleriyle birlikte Türkiye’de PKK’lı, HDP’li tüm açılım, çözüm süreci muhataplıkların ihalesini bugün CHP üstlenmiştir. Bunun aksini söyleyebilecek varsa buyursun söylesin.

Geçmişte Oslo’yu, Habur’u, Dolmabahçe’yi, çözüm sürecini mevcut iktidarın yaptığını hatırlatıyorlar ama HDP ile ittifak yaptıklarını, HDP ile Anayasa taslakları hazırladıklarını, referandumda beraber “Hayır” programları yaptıklarını, HDP ile beraber yürüyüş ve miting düzenlediklerini, HDP barajı geçsin diye oy verdiklerini velhasıl 2015 yılından itibaren CHP’nin her konuda HDP beraber hareket ettiğini ve sonradan kurdurulan tüm partileri de bu yürüyüşe kattıklarını unutuyorlar.

AKP’nin geçmişte başlattığı çözüm sürecinde milli devlet yapısı elbette ciddi yaralar almıştır. O süreçte MHP ve Lideri Devlet Bahçeli’nin tavizsiz, kararlı ve mücadeleci duruşu bu yaraların daha da büyümesinin önüne geçmiştir. 15 Temmuz akşamı kurulan ve daha sonra güçlendirilen Cumhur ittifakı şimdi bu yaraları ciddi şekilde tedavi ediyor. Terörle mücadele kararlılığı, HD(P)KK’nın her türlü uzantısına yönelik temizlik operasyonları bu sürecin somut göstergesidir.

Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi isimlerin AK Parti’den uzaklaşması ve hepsinin şu an PKK açılımları yapan CHP’ye hizmet etmeleri, Cumhur ittifakı ışığında yürüyen AK Parti’nin milli mücadele adımlarını daha rahat atmasını sağlamıştır. Sayın Erdoğan ve Bahçeli birlikteliği bu manada dosta güven, düşmana korku vermektedir.

AKP’nin geçmişte başlattığı çözüm sürecinde birçok yanlış uygulamalar olmuş, milli devletin temeli büyük tehlikeden dönmüştür. O süreçten cesaret alanlar Türkiye’nin adını, bayrağını bile değiştirmeyi teklif ediyordu. O sürecin bir büyük yanlışı da şimdi muhalefetin kendi ihanetlerini örtbas etmek için kullanmaya çalıştığı bazı Türk devlet kurumlarından “T.C. logosunun silinmesi” konusuydu. Şükür bu yanlıştan da dönüldü. Başta Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı olmak üzere tüm bakanlıklarda ve devlet kurumlarında T.C. ibaresi ve logosu kullanılmaktadır. Bu kurumların resmi internet sayfalarına teker teker bakarsanız bunu göreceksiniz. Bazı bakanlık ve kurumlardan T.C. logosunun kaldırılması çözüm sürecinin garabetlerinden biriydi. “T. C.” rumuzu Türk Devletinin adı olan “Türkiye Cumhuriyeti” sözcüklerinin kısaltmasıdır. Bunu kaldırmanın zaten bir mantığı da yoktu.

T.C. logoları şimdi tüm resmi devlet kurumlarında dururken muhalefetin “Miş’li geçmiş” propagandalarını yapmasının sebebi bugün HDP ile birlikte kendilerinin T.C.’nin kuyusunu kazmalarından kaynaklanmaktadır. 48 sayfalık metin yazıp tek kelime “Atatürk, Türk milleti” diyemeyen, HDP ile Anayasa taslakları hazırlayıp Atatürk milliyetçiliğini ve Türklüğü Anayasa’dan çıkarma planları yapanların geçmişte T.C.’nin kaldırılmasını dert edindiğinden değil, sadece kendi ihanetlerinin görülmesini ve tartışılmasını istememesinden dolayıdır. Düşünün ki, Türk askeri 2020 yılında Tunceli dağlarına “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünü yazdı. Kemal Kılıçdaroğlu “Atatürk’ün başka sözleri yazılabilirdi” diye karşı çıktı. Buna Davutoğlu ve Karamollaoğlu ikilisi de şiddetle karşı çıkmıştı. Şimdi bunların T.C. gibi bir derdi, kaygısı olur mu?

T.C.’nin kaldırılma konusunu sadece AK Parti’yi geçmişiyle vurup, MHP’ye de buradan çamur bulaştırmak için kullanıyorlar. T.C. logosu şimdi tüm resmi devlet kurumlarda kullanıldığına göre muhalefet neyin istismarını yapacaktır?

PKK’nın televizyonu IMC TV’ye çıkıp “Anayasa’nın 2. ve 3.maddesini değiştirmekten” bahseden Kılıçdaroğlu’nu önder seçenler mi T.C. nutukları atıyor?”

***

Demek ki, neymiş 2022 yılında yazdığımız yazıda bile Türk devletinin tüm kurumlarında zaten T.C ibaresi kullanılıyormuş… Mansur Yavaş ve avaneleri tüm bu gerçekler ortada iken “Ne yapsın işte böyle/ Oyna demiş birileri/Bir ileri, iki geri/ Birilerinin elinde ipleri” şarkısı eşliğinde tiyatro çeviriyorlar.

Seçildiği her iki seçimde de terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısının tam desteğini alan Mansur Yavaş, onların gönlüne nasıl girdiğini bir de kendisi açıklamalıdır.

Ankara/Keçiören’de “T.C’yi geri getirdik” tiyatrosuyla belediyenin tepesine levha koyup, park ve bahçelerdeki levhalardan T.C ibarelerini silenlerin, bunu “daha çok ihanet etme” kredisi için çevirdikleri anlayın ve bu oyunlara asla kanmayın. Var olan T.C’leri silip, yeni T.C ibareleri getirilmiş propagandaları sadece aptalları kandırabilir ama beyni olanı asla kandıramaz.

Bu tiyatrolar ile gerçek meselelerin üzerini örtmeye çalışanlara asla kanılmamalıdır.

Mesela seçimlerden önce çok ciddi ve belgeli şekilde ABB’deki yolsuzluklarla ilgili iddialarda bulunarak “Yavaş’ın yayınladığı mali tabloda, belediye şirketlerinin zararı 7 milyar lira (7.000.000.000.-TL) Yavaş, bu para kimin cebinde?” diyen ve daha başka birçok yolsuzluk, usulsüzlük ortaya çıkaran İYİ Parti ABB adayı Cengiz Yıldırım Topel’in bu ifadeleri, devletin savcıları tarafından ihbar kabul edip soruşturma başlatmalıdır. Mansur Yavaş’ın "Ankara'nın hiçbir yerinde benim fotoğrafımı göremezsiniz" dediği halde sırf seçim afişlerine harcadığı milyarlarca parayı kimin verdiği de resmi faturalarla ortaya çıkarılmalıdır. Bunları araştıracak devlet, hükümet var mı ortada bilemiyorum? İktidara yakın görünen Cem Küçük, Murat Kelkitoğlu gibi yazar ve yorumcular bile geçen günlerde çıktıkları Haber Türk’te hangi milliyetçilik, hangi hizmetlerse Mansur Yavaş’ı öve öve bitiremiyorlardı.

Mesela Meral Akşener’in, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı kastederek söylediği iddia edilen "Seçilmesine vesile olduğumuz kişilerin daha sonra kocaman birer hırsız olduğunu anladığımızda çektiğimiz acıları anlatmam mümkün değil." sözlerindeki “Hırsız” sıfatını niçin söylediğine dair savcılar ifadesine başvurmalıdır. Dün Cumhurbaşkanı adayı yapmaya çalıştığı bu kişilere şimdi niçin “Hırsız” diyor? Neye şahit olmuştur?

Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmeye çalışan terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak, iş birliği yapacaksın, onlarla “Kent Uzlaşısı” kuracaksın sonra da utanmadan milleti aptal yerine koyup T.C ibareleri üzerinden tiyatrolar oynayacaksın!

Daha 3 ay önce “Türkler de bunun için ana vatanım Kürdistan’a bin yıl önce geldi. Ana vatanım olan Kürdistan’ı işgal eden bu devlettir" diyen PKK’lı Demirtaş’a özgürlük isteyen Mansur Yavaş’ın ve CHP’nin, T.C tiyatrosu sadece maskeli menfaat kovalama halidir.

Uğur Mumcu'nun “Bu ülkede banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi takılır" sözündeki içerik günümüz CHP’sini tarif ediyor herhalde?

CHP’li belediyelerde buharlaşan 7 milyar TL iddialarından, Türkiye’nin izlediği para kulelerinden, CHP milletvekilinin meclis odasında ortalıkta unuttuğu 8 milyon TL’den, 125 bin TL maaşla 25 milyona alınan evlerden, mal varlığına yazılmayan 1,5 milyar TL değerindeki 3 villanın finalinde eğer ki zafer geliyorsa, seçim sonuçları çok boyutlu tartışılmalıdır.

Çünkü seçimlerden bir hafta önce tartışılması gerekeni “İstanbul, Ankara, İzmir… Hizmet namına en sıkıntılı büyükşehirlerin başında bunlar geliyor. Bu 3 büyükşehirlerde ve diğerlerinde tekrar CHP’li Belediye Başkanları kazanacak olursa zaten bunun sosyolojik değerlendirmesi mutlaka yapılmalıdır. Çünkü belediye başkanı hizmet için seçilir. Hizmeti olmayan ödüllendirilir mi?” (25.03.2024) şeklinde yazmıştım. Haydi herkes takkesini çıkarıp önüne koysun ve tartışmaya başlasın…

Yıldıray Çiçek