Tarım ve Orman Bakanlığı, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisine sahip olan ülkemizin dayanağı, bel kemiğidir. Bir anlamda amiral gemisidir. Yakın tarihlerde yaşanılan 2002, 2008 ve 2018 krizlerinde, korona virüs pandemi sürecinde halkımızın az veya çok karnının doyması tarım sektörüne bağlıdır. Kentli nüfusun büyük çoğunluğu kırsaldan destek alır. Ayrıca Tarım Bakanlığı büyük bir ailedir. İçinde barındırdığı genel müdürlükler adeta, nicelik bakımından ayrı birer bakanlık durumundadır.

Tarım politikasını resmi olarak yürüten kurumun ve taşra kurumlarının durumunu; gelecekle ilgili düşüncelerini, 2021 yılı dileklerini, karar alma süreçlerini ve gelişimini anlamak düşüncesiyle beklentilerine ilişkin deneyimlerimi, naçizane gözlemlerimi maddeler halinde sıralamıştım, bugün kaldığım yerden devam ederek bu nehir yazılarımı bitiriyorum.

26- TAGEM, enstitülere AR-GE projeleri kapsamında aktardığı bütçeyi takip etmede zorlanmaktadır. Bu konuda Bakanlık Strateji Geliştirme Başkanlığı ve Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü ile ortak bir çalışma yürütmesi gerekmektedir. 3-4 ve 5. maddelerdeki hususlar kapsamında, TAGEM bünyesinde “Strateji ve İş Geliştirme Daire Başkanlığı” ‘nın oluşturulması gerekmektedir. Bu yapılanma, kesinlikle TAGEM’e katma değer katacaktır.

27- Bakanlık ve özellikle taşra kurumlarında mesleki yeterlilik sınavları yapılmalı, sınavda uzmanlığına göre yeterli not alamayan personel, eğitime tabi tutulmalı veya daha başarılı olabileceği bir alana yönlendirilmelidir.

28- Bakanlık ve taşra kurumlarında çalışanların başarısını ölçmek için performans kriterleri objektif olarak belirlenmeli(kılık kıyafet, diksiyon, iş becerisi, müşteri memnuniyeti vb.) bunların sonuçlarına göre iş planları yapılmalıdır.

29- Taşra kurumlarında ve özellikle bakanlıkta her kademe yönetici için yazılı sınav, psikolojik testler belirli periyotlarla tekrarlanmalıdır. Sınavda başarısız olanlar bir alt kademede görevlendirilmelidir.

30- TAGEM tarafından yürütülen çalışmaların etki değerlendirme ve etki analizlerinin yapılabilmesi adına izleme ve değerlendirme altyapısının oluşturulması gerekmektedir. Bu noktada bağımsız bir “İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanlığı”’nın kurulması gerekmektedir.

31- TAGEM’de yürütülen araştırma projeleri incelendiğinde, disiplinler arası çalışma örneklerine çok fazla rastlanmadığı genellemesini yapmak, çok yanlış olmasa gerek. Hem konu bazında hem de farklı disiplinlerden uzmanların bir araya gelip çözüm ürettiği çalışma örnekleri maalesef çok az. En basitinden çiftçi uygulamalarında çok fazla karşılaştığımız, fertigasyon( sulamayla gübreleme) uygulamaları ile ilgili kaç çalışma yapıldı? Üretici bir çiftçi tarlasında sulama, gübreleme, zirai mücadele, toprak işleme gibi üretim süreçlerinde girdi kullanımı ve yöntem seçiminde kendi optimizasyonunu yapar ve üretime öyle başlar. Bu noktada TAGEM’in disiplinler arası çalışmaya dayanan bir çalışması var mı? Ya da oranı nedir? TAGEM’in yaklaşımı nedir? Sadece tarım tarafında faaliyet gösteren disiplinler ile değil, tarım dışı disiplinler ile de ortak çalışmalar yapılması gerekmiyor mu? Teknoloji transferi noktasında elektronik, bilgisayar, kimya, malzeme mühendisliği gibi disiplinler ile de ortak akademik çalışmaların örnekleri var mı? Bugün artık tek bir disiplin ile çiftçinin sorunlarını çözme şansımız kalmamıştır. Bunlar düşünülmesi çözümler üretilmesi gereken konulardır diye düşünüyorum.

32- Bakanlığın personel dağılımına bakıldığında 4/B sözleşmeli personel sayısı toplam 5452 kişidir. Bu toplamda lisans mezunu 3742 kişi, yüksek lisans 305 kişi ve doktoralı uzman ise 4 tür. Tarımda eğitim çok önemlidir diyoruz, Tarım 4.0 diyoruz, 5.0 konuşmaya çalışıyoruz, Avrupa tarımından bahsediyoruz, hedefler koyuyoruz. Ama elimizdeki yetişmiş personeli bir köşede atıl bırakıyor, verimli kullanamıyoruz. Özellikle taşrada yapılan bütün işlerde sözleşmeli-kadrolu ayırımı yapılmazken, alınan arazi tazminatları, yöneticilik vb. konulara gelince her şeyi kadrolu çalışana göre düzenliyoruz. Bu durum yöneticiler tarafından bakanlık bürokratlarına iletilmemiş olabilir ancak, taşrada ciddi anlamda problem oluşturmaktadır.

Sözleşmeli personellerde; görev var, sorumluluk var ama yetki yok. Kadrolu personelin kadronun vermiş olduğu rahatlık; sözleşmeli personelin yetkisiz olması, yarını görememesi gibi sıkıntıların sonuçlarını il ve ilçe tarım kurumları, dolayısıyla çiftçiler, tarım bakanlığı ve ülkemiz tarımı çekiyor. Kadrolunun üzerindeki rehaveti kaldırmak, sözleşmelinin tedirginliğini yok etmek için ülkemiz tarımına yön verecek bu personellerin yapılan düzenlemelerle bu sorunu çözüme kavuşturulmalıdır. Sağlık Bakanlığı ve Milli eğitim Bakanlığının 4/B sözleşmeliler ile ilgili çalışmalarının incelenmesinde fayda var diye düşünüyorum. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde çalışanların hepsi, aynı kategoride olmalıdır. Sözleşmeli personeller ilde il müdürleri, ilçe de ise ilçe müdürlerinin inisiyatifine bırakılmamalıdır.

33- Bakanlık ve özellikle taşra kurumlarında teknik personelin çalışma hayatına başladığı il ya da ilçelerde, emekli olana kadar çalışması kaldırılmalıdır. İlçelerdeki çalışma şartlarına ve zorluk durumlarına göre çalışma süreleri belirlenip, tarımsal bölgeler arasında rotasyon getirilmelidir diye düşünüyorum.

Değerli merkez ve taşra kurumları personeli, kıymetli meslektaşlarım; beklenilen günler gelecekse, gelecekle ilgili düşünceler ve temenniler olacaksa; çekilen çile, yapılan fedakârlıklar kutsaldır diye düşünüyorum. 2021 yılında da kaldığımız yerden çiftçilerimizin/ üreticilerimizin tarımsal girdilerini düşürmek, verimlerini artırmak için çalışmalarımıza devam edelim! Bireysel değil, ben bilinciyle değil; biz bilinciyle hareket eder bir araya gelirsek, biz güçlü oluruz.

2021 yılı beklentileri serisine, Pazar gününden başlayarak tarım sektörü paydaşlarından Akademisyenler ve öğrencilerin 2021 yılına dair beklentilerini, naçizane deneyimlerimi ve gözlemlerimi de katarak yazmaya devam edeceğim.

Sağlıcakla ve sevgiyle barış içinde kalın!