Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası ekonomi toplantısına katıldı. Kavcıoğlu, burada yaptığı açıklamada, "Türkiye ekonomisinde enflasyon, rezervler ve risk primi alanında iyileşme aralığı olduğunu görüyoruz. Cari dengedeki iyileşmeye ek olarak, enflasyon ve rezerv konusundaki çabalarımızda aşama kaydettikçe risk priminde de iyileşme süreci devam edecektir" dedi. Kavcıoğlu ayrıca, "Rezervlerimiz 115-120 milyar dolar seviyesine gelmiştir" diye konuşurken, yılın son çeyreğinde enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini ve cari işlemler hesabının fazla vermesinin beklendiğini sözlerine ekledi.

Kavcıoğlu'nun yaptığı açıklamalarda öne çıkanlar şöyle:

"KÜRESEL TOPARLANMA İHRACATIMIZA OLUMLU YANSIYOR"
Dünya ekonomisindeki aktivite aşılamanın hız kazanmasıyla toparlandı. Küresel ekonomi genele yayılan toparlanma eğilimi gösteriyor. Bu durum ihracatımızın artışına katkı veren olumlu bir gelişmedir. Türkiye'nin dış talep görünümü iyileşiyor. Türkiye destekleyici maliye ve para politikalarının yanında, salgını kontrol altına almada başarılı olan ülkeler arasında yer almaktadır.

"DÖVİZ REZERVLERİ VE RİSK PRİMİ ALANINDA İYİLEŞME ARALIĞI VAR"
Türkiye ekonomisinde enflasyon, rezervler ve risk primi alanında iyileşme aralığı olduğunu görüyoruz. Cari dengedeki iyileşmeye ek olarak, enflasyon ve rezerv konusundaki çabalarımızda aşama kaydettikçe risk priminde de iyileşme süreci devam edecektir. Türkiye belirgin reel faiz veren ülkelerin başında gelmektedir. Küresel olarak 289 trilyon dolara ulaşan borç dünya gelirinin yüzde 360'ını aşmıştır.

"KAMU VE HANE HALKI BORÇLULUĞUNDA TÜRKİYE POZİTİF AYRIŞIYOR"
Kamu ve hane halkı borçluluğunda gelişmiş ülkelerin yüksek seviyelerde olduğu, Türkiye'nin ise bu konuda gelişmiş ülkelerden belirgin şekilde olumlu ayrıştığı görülmektedir. Türkiye'de reel kesimde borçluluk yüksek. Reel sektörün borçlu olması salt olumsuz bir durum değildir, reel kesimin borç çevirme oranı oldukça yüksektir.

Virüs varyantları salgının seyri açısından risk oluşturuyor. Fakat Türkiye iyi bir performans sergiliyor. Tüm merkez bankaları gibi salgının seyrini izliyoruz. Türkiye'de aşılama performansıyla birlikte açılmanın başlamasına rağmen vaka sayıları görece düşük seyrediyor.

"BÜYÜME PERFORMANSIMIZLA BİRÇOK ÜLKEYİ GERİDE BIRAKTIK"
Türkiye baz etkisinin katkısıyla ikinci çeyrekte yüzde 21,7 büyüdü. İlk çeyreğe göre büyüme yüzde 0,9 oldu. Dönemlik büyümeye hem iç talep hem de dış talep katkı verdi. Büyüme performansıyla birçok ülkeyi geride bıraktığımızı söyleyelim. Yıllık büyümede makine-teçhizat yatırımları göze çarpmaktadır. Net ihracat büyümeye olumlu katkı vermeye devam ediyor.

Öncü göstergeler ekonomik aktivitenin güçlü sürdüğüne işaret ediyor. Sektörel güven endekslerinde son aylarda hizmetler ve perakende sektöründe kaydadeğer bir iyileşme görünüyor. İkinci çeyrek yatırımların büyümeye önemli oranda katkı verdiğini gösteriyor. Firmalarımızın yatırım ve istihdam eğilimleri geçmiş yıllara göre oldukça yükselmiş durumda. 3. çeyrek için bu eğilimlerin sürdüğünü memnuniyetle gözlemliyoruz.

"AŞILAMA RİSK ALGININ DÜZELMESİNDE ÖNEMLİ ROL OYNADI"
Kredi faiz oranlarındaki yükseklik krediye erişimi sınırlandırmaktadır. Aşılamadaki güçlü ivme Türkiye'ye ilişkin risk algısının düzelmesinde önemli rol oynadı. Bu kapsamda turizmden olumlu sinyaller alıyoruz.

İhracattaki güçlü artış ivmesi ve turizmdeki gelişmelerle yılın geri kalanında cari fazla vermeyi öngörüyoruz. Ağustos ayında yıllık enflasyon gıda grubunda belirgin arttı. Üretici enflasyonu ise yükselişine devam etti. Kısa vadede enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların etkisini yitireceğini ve son çeyrekte enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini düşünüyoruz. Gıda dışı enflasyonun yılın geri kalanında da manşet enflasyonun altında kalmaya devam etmesini bekliyoruz.

"ÜFE'DEKİ ARTIŞTA EMTİA FİYATLARI VE SALGIN KOŞULLARI ETKİLİ OLDU"
Küresel merkez bankacılığında, para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınır. Özellikle salgının getirdiği olağanüstü koşullar, az önce bahsettiğim sebeplerden ötürü, enflasyonun kısa vadeli oynaklıklardan arındırılmış ana eğilimini ölçmeye yarayan çekirdek enflasyon göstergelerinin önemini artırmakta. ÜFE'deki artışta emtia fiyatları ve salgın koşulları etkili oldu.

Para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve bunların orta vadeli enflasyon hedefimizle uyumlu seyretmesine ilişkin analizler yanında, önümüzdeki dönemde arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına biraz daha fazla ağırlık verilecektir.

Enflasyon konusuna ilişkin değerlendirmelerimi bitirmeden önce fiyatlama davranışlarına ilişkin birkaç not düşmek istiyorum. Son dönemde belirli ürünlerdeki fiyat artışları tarihsel ortalamalarının oldukça üzerine çıktı. Enflasyona en çok katkı yapan ürünlere baktığımızda, Ağustos ayındaki yıllık fiyat artışlarının son 10 yıldaki ortalama fiyat artışlarının üç-dört katını aşabildiğini görüyoruz. Bu durumun bir sebebi, biraz önce de değindiğim gibi salgına bağlı olarak emtia fiyatlarındaki artışlar ve arz kısıtları gibi gelişmeler olsa da, bu unsurlar tek başlarına bazı ürünlerdeki fiyat artışlarını açıklamakta yeterli olmayabiliyor.

Özellikle salgından olumsuz etkilenen ve salgından sonra talebin canlı olduğu sektörlerde fiyatlarda daha yüksek artışlar görüyoruz. Ancak ortaya çıkan bu fiyatlama davranışlarının, ekonomik ve sosyal normalleşme hız kazandıkça önümüzdeki dönemde yeniden salgın öncesi haline yakınsayacağını değerlendiriyoruz.

"REZEVLERİMİZ 115-120 MİLYAR DOLAR BANDINA GELDİ"
Son olarak, döviz rezervlerimizdeki gelişmelere baktığımızda, rezervlerdeki iyileşme öngörülerimiz ile uyumlu seyrediyor. Rezervlerimiz 85-90 milyar ABD doları seviyelerinden yaklaşık 30 milyar ABD doları artışla 115-120 milyar ABD doları bandına geldi. Swap anlaşmaları, reeskont kredileri, cevherden altın alımı ve zorunlu karşılık adımları bu artışa katkı yapan ana unsurlar oldu. Ülkemizde fiyatlar genel seviyesinde sağlanacak istikrar ülke risk primindeki düşüş, ters para ikamesinin ivmelenmesi, döviz rezervlerinin yüksek artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır."

Editör: Haber Merkezi