İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan siyasi ve politik gelişmelerle beraber oluşan dengeler tekrardan değişim sürecine girmiş bununla beraber de içerisinde bulunduğumuz yüzyılda vasat bulan hadiseler, yarattığı küresel etkilerin de yankılarıyla hemen her coğrafyada yaşanan gerginliklere zemin hazırlamıştır.

Bugün pek çok ülke farklı sınamalarla karşı karşıya kalmaya devam etmekte ve hatta küresel güç olduğu iddiasında bulunan ülkeler de benzer hadiseleri kendi coğrafyalarında tecrübe etmektedir. Sınırı aşan göçler, enerji ve gıda krizleri, artan terör faaliyetleri, siyasi-diplomatik krizler, toplumsal hareketlilikler, ayrılıkçı faaliyetler, gerilim ve çatışmalar pek çok bölgenin ana gündemi haline gelmiştir.

2022 yılının ilk aylarında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı gelinen aşamada küresel etkiler yaratırken, diğer yandan geçtiğimiz Ekim ayında İsrail’in Gazze’ye yönelik insanlık dışı saldırılara başlaması akabinde de Kızıldeniz’de ABD ve İngiltere’nin bölgesel riskleri tetikleyici bir gündemi takip etmeleri yine bununla beraber aynı gündem içerisinde bölgesel çaplı ABD-İran-İsrail arasındaki saldırılar yeni bir savaş ihtimali iklimini de beraberinde getirmiştir. Tüm bu gelişmelerle beraber dini-etnik kimlikle beraber politik anlamda da kırılgan ve hassas bir yapıya sahip olan Balkanlar’da da gerilimi tırmandıran hadiseler vasat bulmaya başlamıştır. Öte yandan uzun süredir arzu ettiği siyasi istikrarı bulamayan Afrika kıtası da geçtiğimiz yıl içerisinde iç gerginlikler, terör eylemleri ve hükümet krizleriyle meşgul olmuş, özellikle de Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu olumsuzluklardan etkilenen bölgelerin başında gelmiştir. Asya-Pasifik bölgesinde gerginlik tırmanmaya devam etmekte Kuzey-Güney Kore, Çin-ABD mücadelesi ve Tayvan meselesi ile ilgili gündem her geçen gün yeni gelişmeleri beraberinde getirmektedir. İran-Afganistan, Afganistan-Pakistan, Pakistan-Hindistan, Hindistan-Çin arasındaki ihtilaflar da dönem dönem farklı konu başlıklarıyla tezahür edegelmektedir. İkinci Karabağ savaşının Türklüğün zaferiyle sonuçlanmasının ardından Kafkasya bölgesinde de karanlık bazı çevrelerin yeni gündemler yaratma çabaları halen sürmektedir.

Bu gelişmeler ışığında Üçüncü Dünya Savaşı ihtimalinin giderek arttığı yönündeki tartışmaların gündemde sıkça yer almaya başlaması dikkatlerden kaçmamaktadır.

Özellikle de Orta Doğu ya da Avrupa’da başlayacak kapsamlı çatışmaların dünya savaşı riskini tetikleyebileceği ihtimali göz ardı edilmemelidir.

Son dönemde Avrupa’da sıkça dile getirilmeye başlanan “savaş fikrine ve savaşa hazır olmalıyız” ifadeleri ile beraber Batılı bazı yayın organlarında NATO ile Rusya arasındaki gerilimin tırmanarak 2025 yılında da bu gerilimin çatışmaya döneceğinin iddia edilmesi savaşın kapıda olduğu düşüncesinin özellikle de Avrupa’da ciddi bir yaklaşımla değerlendirilmeye başlandığını açık etmektedir.

Böylesi bir süreç içerisinde NATO’nun Soğuk Savaş’tan beri en büyük tatbikatına hazırlandığını duyurması önemli bir gelişme olmuştur. Steadfast Defender 2024 tatbikatının senaryosunun ABD birliklerinin Rusya sınırındaki ve ittifakın doğu kanadındaki Avrupalı müttefiklerini nasıl takviye edebileceği üzerine kurulu olması, buna mukabil olarak NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 'savunma yatırımlarının' artırılarak NATO'nun gücünün pekiştirilmesi gerektiğini dile getirmesi, diğer yandan da Belçika'nın başkenti Brüksel'de Almanya, Polonya ve Hollanda’nın Avrupa Birliği’nin de finansman sağlayacağı NATO'nun doğu kanadına sorunsuz askerî sevkiyat için geçiş koridoru anlaşması imzalaması dikkatlerden kaçmamıştır.