Selahattin Demirtaş, terör örgütü PKK’nın mensubu olduğunu defalarca çok açık bir şekilde ifade etti mi?

           İradesinin İmralı ve Kandil’e bağlı olduğunu birçok kez ilan etti mi? Toplam 846 kişinin öldüğü (793’ü şehit) hendek-çukur-Kobani olaylarında PKK’lı teröristleri bizzat terör eylemlerinde destekledi, yönlendirdi ve destek verdi mi?

Bu üç tane sorunun cevabına “Hayır, bunların hiçbirini yapmadı” diyecek olan var mı?

           Siyasi görüşü ne olursa olsun gözü, kulağı, aklı olan hiç kimse Selahattin Demirtaş’ın bu sicilini istese de inkâr edemez. Tüm bunların video kayıtları da mevcuttur.

O zaman Türkiye’deki kanı beş para etmez muhalefet neyin zorlamasını yapmaktadır?

           Hepsi de sanki ‘ekmek çalarken, baklava çalarken’ yakalanmış ve cezasını çeken Selahattin Demirtaş var gibi davranıyor. “Ben PKK’lıyım, emri ve talimatları İmralı ve Kandil’den alırım” diyen bir terörist ne için bu derece savunulur ve onun özgürlüğü için kampanyalar yapılır ki? Dedik ya, kanı beş para etmez muhalefet olursa elbette bunu yapar.

           Önceden hepsi solo takılıyor ve “Selahattin Demirtaş serbest bırakılsın” diyordu. Şimdi AİHM’nin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karar sonrası hepsi koro hâlinde “AİHM kararına derhal uyun, Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakın” demeye başladılar. Akıllarınca şimdi kendi kanı beş para etmez hâllerine AİHM kararı güzel kılıf oldu. Sanki AİHM, Selahattin Demirtaş hakkında karar vermeden önce, hiçbiri “Selahattin Demirtaş serbest bırakılsın” demiyormuş gibi, “Türkiye’yi kimse uluslararası hukuk arenasında rezil etmeye hakkı yok” diyerek sanki Türkiye’yi düşünüyormuş gibi yorumlar yapıyorlar. AİHM’nin Selahattin Demirtaş hakkındaki kararı âdeta bu kanı beş para etmez muhalefetin imdadına yetişmiştir. Kendi talep, düşünce ve hedeflerini artık AİHM üzerinden propagandaya dönüştürmeye başladılar.

           AİHM’nin Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararın 115 sayfalık metnini okudum. Karar metni âdeta terörist Demirtaş’ın avukatlarına “Siz bir savunma metni hazırlayın getirin, biz imzamızı atalım” şeklinde hazırlanmış gibi. AİHM’ye göre hendek- çukur olaylarında terörist Demirtaş’ın;

Şanlı direniş gösteriyoruz. Bu direniş kazanacaktır. Böyle hendek, çukur diyerek küçümsemeye çalışanlar da dönüp tarihe baksınlar.

Hendek kazanların ellerinden öpüyorum.”

Gençler hendek kazıyormuş, halk barikat kuruyormuş. Başka bir yol gösterin, onu yapsınlar.

Gazetelerine bir bakın. Büyük temizlik operasyonuymuş. Silip süpürme operasyonuymuş. Siz kimsiniz ya? Kimi nereden süpürüyorsunuz? Siz ancak bu toprakların kanalizasyonunu temizlersiniz. Başka da bir şeyi temizleyemezsiniz.

Bugün küçümsediğiniz barikat, hendek dediğiniz şey darbeye karşı direniştir. Darbe yapılmıştır. Buna karşı toplum sessiz mi kalacak?

           “Cizre, Sur, Nusaybin, Silopi kahramanca direniyor. Bu halk boyun eğmiyor. Yarın Kürt halkının tarihi yazıldığında bugünler çok özel olarak tarihe not düşülecektir. Cizre, Sur, Silvan, Nusaybin, Gever, Kerboran, Derik, Silopi, Şırnak... Gerçekten tarih yazıyorlar” şeklinde ve benzer sözlerle PKK’lı teröristleri azmettirmesi, 793 askerimizi, polisimizi bu olaylarda şehit ettirmesi, devletin ve halkın malını teröristlere yıkıp yaktırması, yağmalatması ve ülkeye milyonlarca zarar verdirmesi AİHM için siyasi iktidara eleştiri şeklinde görülmektedir.

           AİHM bu konuda da “Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucunun 6-8 Ekim 2014 olaylarına ve “hendek olaylarına” ilişkin belli bazı açıklamalarına ya da daha genel olarak Kürt sorununa ilişkin açıklamalarına dayanmıştır. Başvurucunun açıklamalarının içeriği Hükümet’in politikalarına çok sert saldırı olarak görülebilir. “Hendek olaylarına” ilişkin açıklamaları ve “direniş” kavramını kullanma şekli, Devlet ya da nüfusun bir kısmı tarafından tahkir edici görülebilir. Alınabilir, şok veya rahatsız da olabilirler. Ancak başvurucu, bu sözlerinde şiddet yöntemlerini kullanmaya çağrı yapmadığı gibi, bu açıklamaları terör endoktrinasyonu seviyesine ulaşmamış, bir saldırı failini övmemiş, bir saldırının mağdurlarını aşağılamamış, terör örgütlerine kaynak yaratma ya da diğer benzer davranışlar için çağrı yapmamıştır. (bakınız örneğin, Yavuz ve Yaylalı v. Türkiye, no. 12606/11, § 51, 17 Aralık 2013 ve Güler ve Uğur, § 52). Mahkeme’ye göre, başka türden dayanak ve deliller sunulmadığı sürece, bu açıklamalar başvurucunun tutukluluğuna gerekçe yapılan suçları işlemiş olabileceği konusunda objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yetmemektedir” yorumunda bulunmuştur. Şu garabete bakar mısınız?

           İnanın dünyadaki tüm delileri toplasanız onlar bu yorumu yapamaz. Bunlar delilerin yapamayacağını hukukçu kimliğiyle yapmaktadır. YouTube’a girip “Demirtaş PKK, terör, hendek, barikat, Kobani” diye yazarak arama motorunda 5 dakika arama yapsalar, “teröre çağrı yapmadı, teröristleri övmedi” dedikleri her şeyi terörist Demirtaş’ın yaptığını göreceklerdir. Hendek kazan PKK’lı teröristler için “Alnından değil, ellerinden öpüyorum” diyen terörist Demirtaş bir saldırı failini övmemiş öyle mi AİHM? Senin uyguladığın hukukun, dağıtacağın adaletin, vereceğin tavsiyelerin Allah belasını versin. Ne diyelim başka?

           Keza Türkiye genelindeki Kobani olaylarında da 53 kişi öldürüldü, yakmalar, yıkmalar, yağmalamalar oldu. AİHM’nin karar metnindeki ifadeler ise terör örgütü IŞİD’e karşı yapılmış bir eylem olarak gösterilme kurnazlığı sergilenmiştir. AİHM karar metninde bu olaylarla ilgili de “6-8 Ekim 2014 tarihinde her ne kadar vahim şiddet eylemleri meydana gelmiş olsa da, bu eylemler doğrudan söz konusu tweetlerin sonucu olarak değerlendirilip başvurucunun tutukluluğunu haklı göstermemektedir” yorumunda bulunmuştur. 35 ilde devletin, milletin malına, canına zarar verilirken IŞİD bunun neresindeydi?

           Terörist Demirtaş’ın eş başkanlık yaptığı sözde partinin yaptığı “sokaklara dökülün” çağrısıyla Türkiye’nin birçok ilinde HD(P)KK’lılar tarafından terör eylemleri gerçekleştirildiği hâlde, AİHM bu çağrının terör eylemlerinde etkisiz olduğunu ifade etmektedir. HD(P)KK’nın sebebiyet verdiği 35 ilde yaşanan Kobani olaylarında 53 kişi hayatını kaybetmiş, 331’i güvenlik görevlisi 769 kişi yaralanmış, olaylar esnasında 737’si güvenlik güçlerine ait 1.881 araç zarar görürken 27 kaymakamlık, 52 emniyet, 28 okul, 73 siyasi parti ve 12 belediye binasının da dâhil olduğu 2 bin 558 binaya zarar verilmişti. Ama AİHM’ye göre bu terör eylemlerinin terörist Demirtaş’ın sorumluluğundaki HD(P)KK’nın çağrısıyla bir bağı yokmuş… Resmen hukukla, adaletle ve Türkiye Cumhuriyeti’yle dalga geçiyorlar.

           AİHM terörist Demirtaş’a sahip çıkma adına gerçekleri, yaşanan olayları saptıracağını sanmaktadır. AİHM terörden yana taraf olmuş, teröriste sahip çıkmıştır. O yüzden AİHM’nin dikkate alınacak bir yönü yoktur. Çünkü söz konusu bir Avrupa Birliği üyesi ülkede terör olayları yaşansa böyle bir karar vermeyeceklerini geçmişteki terör örgütü ETA’nın siyasi kolu olduğu gerekçesiyle İspanya’da yasa dışı ilan edilen Batasuna partisinin kapatılmasıyla ilgili verdiği onaya yapılan itirazı reddetme kararıyla göstermişti. AİHM, İspanya’da terör örgütü ETA’nın siyasi kolu Herri Batasuna ile ilgili verdiği kararda “Teröristleri veya şiddet eylemlerini teşvik etme ya da teröristleri ve şiddet eylemlerini övme, ödüllendirme, hürmet gösterme...” ifadeleri geçiyordu. Hatta “Bir siyasal partinin terörist saldırıları kınamaktan kaçınması, bazı durumlarda terörizmi zımnen desteklemesi anlamına gelir” diye yorum getiriyordu. AİHM, terörist Demirtaş ve HD(P)KK eylem ve söylemleri için de üç maymun rolünü oynayıp “Görmedik, duymadık, bilmiyoruz” duruşunu sergilemektedir.

           Türkiye’deki kanı beş para etmez muhalefet ise AİHM’nin bu kararını sulandırmak için birisi Selahattin Demirtaş kararı, diğeri parti kapatma kararı diye yorumlar yapıyor. Ne farkı var?

Teröre, teröriste bakış açısında ikiyüzlülük yok mu?

           Kaldı ki, yaptığı eylemler açısından ETA terör örgütü, PKK terör örgütünün yanında okyanusta damla bile değilken İspanya her türlü bedeli ETA-Batasuna ilişkisine ödetmiştir. Avrupa Birliği ülkeleri ve AİHM İspanya’nın yanında yer alırken, söz konusu Türkiye iken olay niçin farklılaşmaktadır?

           Geçmişte İspanya’da terörle ilgili davalara bakan Madrid’deki Ulusal Mahkeme, yasa dışı Batasuna partisinin eski liderlerinden Arnaldo Otegi ve Bask bölgesindeki LAB adlı bir işçi sendikasının eski Genel Sekreteri Rafael Diaz Usabiaga’ya, AB terör örgütleri listesinde yer alan ETA’nın talimatlarını uyguladıkları gerekçesiyle onar yıl hapis cezası verdiğine göre terörist Demirtaş’ın ağırlaştırılmış müebbet alması kimi şaşırtır?

           Terörist Demirtaş terör eylemlerini HDP Eş Başkanı iken desteklemedi mi, yönlendirmedi mi? AİHM’nin emsal parti kapatma davası ortada iken HDP kapatılsa nasıl bir karar verecektir?

           Terörist Demirtaş’ın yargılandığı dava da tarlasının davası değil, HD(P)KK adına yaptığı eylemleri ve söylemleridir. Batasuna yöneticilerinin terörü kınamamasını bile kapatma gerekçesi gören AİHM’nin, “PKK’lıların ölüsüne-dirisine sahip çıkacağız” diyen terörist Demirtaş’a farklı davranması tam bir ikiyüzlülüktür. Siz kanı beş para etmez muhalefetin terörist Demirtaş korosu oluşturmasına bakmayın, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın “Tamamıyla bu adımlar siyasidir, bunun da gereğini, gerekçesini biliyoruz. İstisnasını bir kenara bıraksak bile Selahattin Demirtaş ile ilgili hüküm, aynı mahkemenin İspanya’daki Batasuna davasındaki kararla çelişmektedir. O kararda mahkeme bırakın şiddet eylemlerini teşvik etmeyi, şiddet eylemlerini açıkça kınamamanın suç sayılabileceğine hükmetmiştir” yorumu ve MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “Mesela AB üyesi İspanya’da teröre bulaşmış Batasuna’ya ne yapılmışsa hukuki ve ahlaki tutarlılık gereğince Türkiye’de de aynısının yapılmasını talep ediyoruz. PKK’yı terör örgütü görmeyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iç hukuk yollarının tükenmesini beklemeden ön yargı ve çifte standartla hareket etmiştir. Mezkur karar esastan da, usulden de sakattır, evrensel hukuk kurallarına aykırıdır. Nitekim İspanya’da ETA terör örgütünün destekçisi parti hakkında verdiği kararla bütünüyle ters düşmüştür. Avrupa’ya gelince hukuk diyenler, bize gelince terörist hukuku icat etmişlerdir” yorumu gerçekliğin özetidir.

           Ama Türkiye’deki ihanet kanına işlemiş pespaye muhalefete göre AİHM’nin terörist Demirtaş hakkındaki kararı uygulanmazsa Türk milleti aç-susuz kalırmış… CHP Milletvekili Turan Aydoğan, Meclis kürsüsünden tehditler savurarak ‘’Demirtaş’ı serbest bırakmazsanız size para vermezler, aç kalırsınız’’ dedi. 846 kişinin azmettirici katili Demirtaş için Türkiye’yi tehdit ediyorlar, Avrupa Türkiye’ye baskı, yaptırım yapsa zil takıp oynayacaklar. Gerçi saçmalama konusunda CHP milletvekili Turan Aydoğan’ı Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “Demirtaş’la ilgili AİHM karar verdi. Herkesin uyması lazım. Unutulmaması gereken bir şey var. Burası Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir” sözleriyle yalnız bırakmadı.

           Şu rezalete bakar mısınız, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan PKK’lı bir teröristi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk ismiyle savunuyor. Sana da, senin gibi birini CHP’ye Genel Başkan yapan iradeye de yazıklar olsun…

           Bu ihanet yürüyüşünde CHP elbette yalnız değildir. Meral Akşener’in partisinden bu konuyla ilgili İP’in kimi zaman Pinokyo’su, kimi zaman Pollyanna’sı olan Yavuz Ağıralioğlu’na “Türk mahkemelerinin üzerine böyle bir leke düşmemelidir. Biz hukuk tanımaz, hukuk saymaz, uluslararası anlaşmalara itibar etmez, kafasına göre davranır, keyfine göre konuşur bir ülke imajının içerisine düşmemeliyiz. Böyle bir şeyi hak etmiyoruz. Dolayısıyla mahkemelerin kararlarına saygı duymak lazım” şeklinde açıklama yaptırıldı. Tepkiler gelince de süslü kelimelerle laga-lugaya başladı.

           Desene Yavuz Efendi, “Dünyanın hangi mahkeme kararı olursa olsun 846 kişinin azmettirici katili olan, elinde şehitlerimizin kanı olan, şehitlerimizin katili PKK’lı teröristlere her daim sahip çıkacağını söyleyen, PKK’nın tüm terör eylemlerini destekleyen, “Özerkliği ilan ediyoruz, Kürdistan’ı bugün-yarın kuruyoruz” ve “Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” diyen bir alçak için nasıl böyle bir karar verilir” diye tepki göstermek yerine, nasıl böyle teslimiyetçi olabiliyorsunuz? Terörist Demirtaş’a yerel seçimlerde HDP tabanından “CHP ve İP’e oy istediği için” minnet borcunu mu ödemeye çalışıyorsunuz? Yoksa Meral Akşener’in terörist Demirtaş ile yapabileceğini söylediği kahvaltı için mi sabırsızlanıyorsunuz? Topunuza da yazıklar olsun…

Bunlar böyle yapar da diğer CHP yancıları boş durur mu?

           Ahmet Davutoğlu “Sayın Selahattin Demirtaş olur, başka isimler olur, kim olursa olsun, bir suçlamayla muhatap olmuş kişi hukuki anlamda, yargılanırken istisnai bir durum olmadığı sürece tutuklu bir şekilde yargılanmaması gerektiği kanaatindeyim. Tutuklu yargılanmaya parti olarak esastan karşıyız” diyerek, Ali Babacan zaten “Demirtaş çizgisinin önü açık olmalı”, “Demirtaş ile özgürlük ortak noktamız” diyerek, Temel Karamollaoğlu ise AİHM kararını “İspat edilmemiş konulardan cezalandırma olmaz şimdi PKK’yı savundu diyecekler” diyerek terörist Demirtaş’a özgürlük kampanyasında CHP’nin yancısı olmuşlardır.

Temel Karamollaoğlu’na ne demeli?

           Bu adam bir parti genel başkanı “ispat edilmemiş konular” diyerek onca yaşanmış terör olayını ve terörist Demirtaş’ın rolünü sakladığını sanıyor. Yazık… “Sakalından utan” derler bu gibilere, hiç utanması olmadan PKK’lı avukatlığı yapıyor.

           CHP’nin terörist Demirtaş için böyle yırtınmasının inanın bir izahını bulamıyorum. Dün de cezaevinde ziyaret ettiler. “Yaptıkları hukuk ve adalet aramak” desen, PKK’lı bir terörist olan Demirtaş’ta bunu bulmaları zor. Yoksa terörist Demirtaş cezaevinden çıkarılırsa, Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı koltuğunu ona mı bırakacaktır? Koskoca CHP’yi terör örgütleriyle, teröristlerle anılan bir parti hâline getirdiler. Evet, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu dünyada tek başardığı da herhâlde bu olmuştur.

           Terörist Demirtaş’a yaklaşımlarından dolayı Türkiye’deki muhalefet gerçekten büyük bir alçaklığa imza atmış ve vicdanları yaralamıştır. Şu da çok net gözükmüştür. Bunlar hükümet devirmek için herkesle iş birliği yapacak, her türlü ihanetin içinde olacak bir karakter içindedir. Bunları yönlendiren öyle bir güç var ki, “milliyetçiyiz, muhafazakârız, Atatürkçüyüz” diyenleri PKK’lı terörist Demirtaş’ın önüne paspas yaptırmıştır. Bizler de bunların maskesinin düştüğüne Türkiye olarak şahit olduk.

           Terörist Demirtaş’ın yargılanma konusuna dönersek, Türkiye ayağında kaplumbağa hızında ilerlendiği bir gerçektir. Kimi haberlerde Demirtaş’ın yargılandığı 60 dosyasının, kimi haberde 33 dosyasının, kimi haberde de 12 dosyasının olduğu söylenmektedir. Bu dosyaların sadece birinden 4 yıl 8 ay hüküm aldı. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli de terörist Demirtaş’ın yargılanmasındaki yavaşlığın farkında olarak “Terörist Demirtaş davasının bu kadar sürmesinin, mesela 16 Mart 2021’e ertelenmesinin makul bir nedeni var mıdır? Suç ve suçluyla gecikmeksizin mücadele edilmelidir. 2021 yılında terörle ilgili tüm davalar sonuçlanmalı, Türkiye bu bahsi hukuken kapatmalıdır” demişti.

           Türkiye’deki her türlü ihanete açık muhalefetin elinden, dilinden, AİHM gibi çifte standart olacak kararlarla Türkiye düşmanlığı yapanların masasında istismar figürü olarak kullanılan terörist Demirtaş çekilip alınmalıdır. Bunu da Türk yargısı acilen yapmalıdır. Terörist Demirtaş’ın hendek-çukur- Kobani olaylarındaki azmettirici rolü ve terör örgütü PKK’nın tüm unsurlarına nasıl yardım ve yataklık yaptığı ortadadır.

           Ağırlaştırılmış müebbet cezası alması gereken bir terörist için Türkiye’de hemen serbest kalmasını bekleyen alçaklar var. O alçakların hevesi kursaklarında kalmalıdır. 846 kişinin azmettirici katili ve on binlerce insanın katili olan terör örgütü PKK’nın mensubu terörist Demirtaş hak ettiği cezayı almalıdır. Ona sahip çıkanların boynuna da “şerefsizlik yaftası” ömür boyu asılmalıdır.