Öyle bir hâle geldik ki yuhlanan, taşlanan, darağaçlarında ağırlanan vatan hainleri alkışlanıyor, taçlandırılıyor, sahnelerde ağırlanıyor. Bazıları için sanat, ne sanat için ne de toplum için… Sanatı terörizm için kullanıyorlar. Kâh tiyatro sahnesinde, kâh bir kitapta, terörizm sanatın masumiyetine saldırıyor.

Ormanları yakarak katlettikleri yetmez gibi bir de, kâğıdı kalemi katlediyorlar. Hainliklerine ideolojik bir kılıf bulup satır aralarına gizleniyorlar. Bir kitap yazıyorlar, saz çalıp türkü söylüyorlar, sahnede özgürlük(!) mavalı okuyorlar ve teröristlikten sanatkârlığa yükseliyorlar. Bu tiyatroda, gerçeğin önüne perde çekiliyor ve oyun öyle sergileniyor. Omuzlarda uğurlanan şehitleri alkışlayacak eller, katilini alkışlıyor ve sonra şehitlerle vatan olan bu topraklar üzerinde iktidar olma iddiası güdüyor. ***İşte bunlar, bu memleketin ayrık otları; bunlar, teröristin besin kaynağı CHP ve İP’e un serdiği avaneleri...

Vatan ve yönetim mücadelesini milliyetçi bir zemin üzerinden yükselten Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti, devralındıkça Atatürk’ten, fikirlerinden ve milliyetçilikten uzaklaştı. Bu milletin bekası için çıkılan yolda kurulan partiyi, milletin haini için bir arka bahçeye çevirdiler. Kurucu Atatürk’ün, darağacında ağırladıklarını omuzlarına çıkardılar. Her daim daha ileriye gitmeyi hedefleyen Atatürk’ün kurduğu parti; darbelerle iktidar elde eden, her daim daha geriyi hedefleyen bir parti hâline geldi. Bugün çağdaş düzenin getirisi olan ve kendi sistemimize uygun hâle getirerek uyguladığımız, Başbuğ Alparslan Türkeş’in de önerdiği Cumhurbaşkanlığı Sistemi, gerici CHP tarafından kabullenilemiyor. İktidar hayallerini bu sistemi kaldırıp “geriye dönüş” vaatleri ile kuruyorlar. Yani yönetimleri gibi muhalefetleri de darbeci… *Memleket ötesinin gölgesi hâline gelen cürümlerini, demokrasi hırkasına saklayıp bu memleketin yönetimi üzerine, memleket düşmanının hırsı ile siyaset yapıyorlar. Kurucu ilkelerden uzaklaşmış ilkesiz bir tavırla; dışarıdaki düşmana göz kırpan, içerideki teröristin sırtını sıvazlayan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin utanç vesikası hâline gelen bir CHP var karşımızda.* Bu milletin hayrına olan ne var ise köstek oluyor, şehidinin değil katilin hakkını arıyor, refah ortamı değil kaos arzuluyor, çağdaş medeniyetler seviyesine erişmek yerine geride kalmayı, süslü sloganlarla aslında sömürge olmayı vadediyor. Milletin şuurunu örümcek ağları ile bağlayan popüler kültürü iyi kullanan CHP, bu sahtekârlığını Atatürk’le, demokrasi(!) mavralarıyla maskeliyor. Oysa ki dağdan Meclise inen terörist eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğü için verdiği çabayı, demokrasi için vermiyor, bu rezil çabası da Atatürk’ün hiçbir ilkesine sığmıyor. Yıllarca emanet aldıkları partiyi hıyanetle yöneterek Atatürk’ü heykellere sığdırdıkları için, ardından sürüklenenler maskenin ardındakini görecek ilmi yok ancak kendilerini memleketin avizesi sanıp “aydın” olarak tanımlıyorlar. Geri kalan herkes onlara göre cahil, trol, yobaz... Sınıflandırmayı sevdikleri için, insanları insan olarak ele alamıyorlar. Özgürlük, hak, hukuk kelimelerini sadece slogan olarak tanıdıklarından; kendileri gibi düşünmeyeni reddediyor, aşağılıyor, alt sınıf olarak görüyorlar. Doğrusunu bilmiyor, araştırmıyor, dinlemeden direkt tepki koyuyorlar. Misal Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni eleştirerek iktidar olduklarında kaldırıp eskiye dönüş yapacaklarını söylüyorlar...

Eleştirileri dahi sistemi bilmediklerini gösteriyor, kendi söylemleri ile kendilerini ifşa ediyorlar. Konu için en çok şu söylem dillerinde, sistem Cumhurbaşkanı’nın haklarını arttırdı diyorlar, diktayı yükseltti diyorlar ancak sistem öncekine göre Cumhurbaşkanı’nın haklarını daha da sınırlandırdı. Önceki sistemden de bi haberler, yeni sistemden de bi haberler, karşılaştırma tenezzülünde dahi bulunmamışlar ama eleştiriyorlar... İşte cahilliğin tanımı tam olarak budur. Bu cahillikle yapılan muhalefet de cahil cüretkârlığı oluyor. Teröristi savunmaya gelince noktadan virgülüne kadar hatmediyorlar ama iş diğer konulara gelince araştırmıyor, dinlemiyor, öğrenmiyor, direkt reddediyorlar. Kuyuya bir taş atıp ardından atlayarak muhalefet yapıyorlar… Bu millet, bunların; millete, vatana, devlete ve de hizmete gösterdiği değersizliğin karşısında teröriste verdiği değeri unutur mu..? Bu millet kim olduğunu, toprağını, toprağı vatan yapan şehidini ve de şehidinin katilini unutmaz! Millet için bir vatan evladı vardır, bir de vatan haini… Söz konusu hainliğe gelince bunun grisi olmaz, güzellemesi olmaz. Buna güzelleme döşeyenin de bu vatanın yönetiminde bir hakkı olamaz, bu millet üzerine bir hüküm süremez. O hainin hükmünü sürer ve hainin sonuna ortak olur.

Şimdi onca masumu görmezden gelip masumun katillerinin olmayan masumiyetini ispatlamaya çalışan CHP’nin, Atatürk’ün izinde, vatan millet için var olan bir parti olduğuna kim inanır..? İnananlar, memleketin göbeğine okyanus ötesinden çekilen İP’e un serip, sonra sallana sallana o unu orta yere saçanlardır işte... Akla mantığa sığmayan her şey, bu ittifakta sergileniyor. Atatürk’ün fikirlerinden bi haber olan Kılıçdaroğlu, terörist Selahattin Demirtaş’ın masalını okuyarak hainin beşiğini sallayıp dursun... Bunun üzerine bir de arsız siyaseti ile saldırıp dursun... Hainlik için dağda ine sinip pusu kuranı savunurken; vatan için, millet için, devlet için hizmet edeni yeremez. Selahattin Demirtaş teröristtir, Kemal Kılıçdaroğlu ve avaneleri terörist sevicidir, Alaattin Çakıcı ise vatan evladıdır. *Bu millet; kurşunu vatana atanla, vatan için atanın ayrımını, ayrık otlarını kopara kopara yapar.