TV’lerdeki şov programlarında seyircinin senkronize bir şekilde alkış tutmasını organize etmekle görevli birisi vardır. Görüntüye girmez ama oradadır. Program başlarken, biterken, reklam öncesi ve sonrasında stüdyo seyircisinin aynı anda alkış tutabilmesini sağlamak için bir nevi amigoluk yapar o görevli. Siyaseti şov programı seviyesine indiren Kemal Bey de sosyal medya amigolarının gücüyle kendisini alkışlatmayı pek seviyor. Hem de hiç katkısı bulunmadığı olayların kahramanı olarak alkışlatıyor kendisini. 

Başörtülü bir genç kız tarafından başörtüsü yasağını sona erdiren lider olarak kutlandı mesela.  Oysa başörtüsü yasağı MHP ve AK Parti’nin uzlaşısıyla sona erdirilmişti. O dönemin at gözlüklü muhalif medyasında MHP başörtülülerin uğradığı hak gaspının sona erdirilmesine öncülük ettiği için “AKP’nin stepnesi” olmakla suçlanıyordu. Kendisini başörtüsü kahramanı ilan ettiren Kılıçdaroğlu ise başörtüsü yasağını kaldıran yasanın iptal başvurusunu partisinin grup başkanvekili olarak gerçekleştiren isimlerden biriydi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öğrenim kredilerinden faiz alınmayacağını açıkladığı gün sosyal medyada “Teşekkürler Kılıçdaroğlu” diye bir gündem başlığı açılarak binlerce teşekkür tweeti atıldı. Kararı alan hükümetti, açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı, ekmeğini yemeye çalışan ise Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Yaratılan algıya bakılırsa Kılıçdaroğlu söyledi diye hükümet KYK borçlarının faizlerini silmişti. Dolayısıyla da “kimsenin aklına gelmeyen bu parlak fikrin mucidi” olarak zaferden payını istiyordu Kemal Bey. 

Ellerinde o kadar büyükşehir belediyesi olduğu halde bir tane adam akıllı proje başarısı ortaya koyamayıp hükümetin aldığı kararlar üzerinden otlakçılık yapmak sahiden de alkışlanacak bir başarıdır. Ama gerçekten de hükümet karar alırken Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinliyor olsaydı neler olurdu? Mesela Anayasanın değiştirilmez maddeleri çoktan değiştirilmişti. Türkçenin tek resmi dil olma vasfı ortadan kaldırılmıştı. Yerel yönetimlere özerklik getirilerek bölünmenin altyapısı hazırlanmış, ne ortada üniter yapı bütünlüğü kalmış ne de terörle etkin bir mücadele yürütülüyor olurdu. Çünkü Kemal Bey tam olarak bunları ve bunlardan çok daha fazlasını vaat ediyor. 

Kemal Bey dahlinin ve emeğinin bulunmadığı meselelerde kendisini alkışlatarak sahte gündemlerden kahramanlık hikâyesi çıkarmaya çalışıyor. Onu gerçekten samimiyetle alkışlayanlar yok mudur? Hiç şüphesiz var. Mesela HDP’nin çağrısıyla Irak ve Suriye tezkeresine “hayır” oyu verdiklerinde HDP sözcüsü Ebru Günay tarafından “çok kıymetli” bir iş yapmakla kutlandı. Terör örgütü PYD’nin elebaşlarından Ferhat Abdi Şahin tezkeredeki bu duruşundan dolayı Kılıçdaroğlu’na hem teşekkür etti hem de görüşme davetinde bulundu. Kemal Bey’in CHP’sini canı gönülden kutlayan ve ona teşekkür borcu bulunanlar onun somut desteğini gören bu bölücü yapılardır. Tezkereye “hayır” veren, Kürt sorunu vardır diyen, Selahattin Demirtaş’a her gün özgürlük çağrısı yapan, anadilde eğitimi savunan, özerklik imasında bulunan bir Kılıçdaroğlu’nun heykelini Kandil’e bile dikseler yine de az gelir…