TOHUMDAN ÇATLAMAK

Ülkemizde siyaset önemli ama tek başına da bir matematik değil. Dolayısıyla bizde siyaset tek başına bir denkleme indirgendiğinde genelde sorun çıkıyor. Çünkü siyasette asıl olan halkın sorunlarını tespit etmek, halkı anlamak, halkın sorunlarına somut çözüm önerileri geliştirmek, bunları paylaşmak ve herkese bunları etraflıca anlatmaktır. Şu anda halkın gündemi tek başına matematik hesapları değil. Evlerde tencerenin kaynıyor olması, çarşı-pazarda tekerin dönüyor olması, özellikle maaşlı-ücretli çalışanların ay sonuna rahat ulaşıyor olması... Özetle halkın gündemi, fiyat etiketine yapışınca aşağı inmeyen “yapışkan fiyat modeli” sorununun çözümüdür.

Bu ve benzeri modellerin çözüm önerileri konuşulması beklenirken 2024 yılında yapılacak seçimlere ilişkin birçok senaryo konuşuluyor. Diğer yanda da arayışlar, planlamalar ve hesaplamalar yapılıyor. Arayışlar, planlamalar ve hesaplamaların tümüne yakını ise matematik üzerine kuruluyor.

Maalesef üzülerek belirtmeliyim ki bu kadar yoğunluk içinde konuşulmayan ve gündemde olmayan ise ülkenin tarımının temel sorunlarına ilişkin ana politikalar.

Su alarak tohumun şişmesi çoğu kez tohum kabuğunun çatlamasına yol açar. Ülkemiz tarımının kabuğunu çatlatması için öncelikle gündemimiz tarım olmalı, gıda olmalı… Sonra yerli ve milli bir tarım politikasına ve bir eylem planına ihtiyaç var. Dolaysıyla eylem planı yapmak için projeksiyonlarınızın ve stratejilerinizin olması gerekiyor.

Peki bizim var mı?

Olmayan bir planın eylem planı olmaz! Olmayan bir politikanın da eylem planı olmaz! Bunu başka bir haftaya yazayım veya programda konuşalım. Ne dersiniz?

BAKMAK VE GÖRMEK

Sevgili tarım dostu ve çiftçi/üretici okurlarım. Birkaç gündür tarım gündemi 1 Aralık 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile “Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketinin tasfiye edilmesi haberi oldu.” Böyle bir gündemi ancak Meksikalının kum torbasıyla sınırdan geçme hikayesiyle anlatabilirdi diye düşünüyorum.

Meksikalının biri bisikletle Amerika’dan ülkesine dönüyormuş.  Bisikletinin sepetinde bir torba, ağır ağır sınır kapısına gelmiş.

Kapıdaki görevli, Meksikalının sepetindeki torbadan şüphelenmiş ve aramak istemiş. Torbayı açınca kum dolu olduğunu görmüş. Araştırmış karıştırmış ama kumdan başka bir şeye rastlayamamış ve Meksikalının geçmesine izin vermiş.

Aradan iki hafta geçmeden aynı Meksikalı yine bisikletle ve sepetinde bir torbayla, aynı sınır kapısından geçmek istemiş. Aynı görevli yine torbadan şüphelenmiş aramış ve yine kumdan başka bir şey bulamamış.

3 böyle, 5 böyle olay devam edip gitmiş...

Her seferinde aynı şekilde geçen bu adamda hiçbir şey bulamamak görevliyi çıldırtıyormuş ama yapabileceği bir şey de yokmuş.

1 yıl sonra görevli, sınırda arayıp durduğu Meksikalının da aynı barda olduğunu görmüş.

Hemen yanına gitmiş ve sormuş;
- “Artık sana bir şey yapamam. Çok iyi biliyorum ki sen sınırdan bir şey kaçırıyordun. 1 yıldır içim içimi yiyor, lütfen bana ne kaçırdığını söyle.”

Meksikalı hafifçe kafasını çevirip umarsızca mırıldanmış:
- “Bisiklet.”

Ülkemiz tarımının mevcut durumu ve nereye gidiyoruz sorusunun cevabı aranmak yerine; 2018’de Ahmet Eşref Fakıbaba’nın Tarım Bakanı olduğu döneminde kurulan Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketine odaklandırılıyoruz.

Dolaysıyla “Meksikalının selesindeki torbaya bakıp Meksikalının bisikletini göremiyoruz.”

Meksikalının selesindeki torbadır: Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık Anonim Şirketi.

Meksikalının bisikletidir: Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli (ülke genelinde 30 havza), Yüzyılın Projesi, (TARBİL), Ürün Takip Sistemi, TARGEL, Milli Tarım Projesi, Tarımda Milli Birlik Projesi, Akıllı Küpe, Elektrikli Traktör, Tarım Orman Şurası, Dijital Tarım Pazarı (DİTAP), Tarımsal Üretim Planlaması.

TARIMDA MAGAZİN SOSU!

Kamu sektörünün, özel şirketlerin ve kooperatiflerin arazi kiralama, farklı yerlerde üretim yapma gibi faaliyetlerde bulunmaları doğaldır. Buna karşı durulmaz. Ülkemizde tarihinde ilk defa devlet ve özel sektör iş birliğiyle Sudan’dan 99 yıllığına tarım arazisi kiralamıştı.

Yapılan anlaşmayla ülkede bulunan 780 bin dönümlük arazide bir yandan ananas, mango, avakado, pepino jambu, kanola, pamuk ve yağlı tohum gibi ürünler artık ülkemize daha ucuza girecek. Diğer yandan bitkisel üretim yapılacak, yem ve et ihyacımız da karşılanacaktı.

Ülke olarak stratejik bir plan dahilinde kiralanmış ta olabilir. Zaman zaman ihraç eder durumda olduğumuz ürünleri siyaset gereği ithalde edebiliyoruz. O günkü konjektüre göre bu durumlar değişebiliyor.

Asıl sorun mühendisliğimizin çok kötü olması ve neden, 10 yıl beklenildi nasıl, 2018’den bu tarafa âtıl bir Anonim şirketin kadrosuna ödeme yapıldı? Asıl cevap bekleyen sorular bunlar olmalıyken. Tarım camiası yazarları işi magazine döktü.

Sayın Mehdi Eker Bey’den bu tarafa bakanlar magazinsel bir edayla servis edilmeye çalışıldı. Haklı olarak Sayın Faruk Çelik Bey’de  bu duruma tepki gösteren bakanlardan birisi oldu. Bu benzeri olaylara kişisel olarak bakmamak lazım. Bu iş ekip işi, uyum işi. Şayet şimdiye kadar bakanlık görevi yapan kişilerin kadrosu liyakatli olsaydı, çok iyi olsaydı; ülke tarımı Cumhurbaşkanlığı ekibine anlatılabilirdi. Dolaysıyla bu ve benzeri projelerden derhal vazgeçilmesi sağlanılabilirdi. Bu işler bir bakanla birkaç vatansever kişiyle olacak iş değil. Bu işler liyakatli kadrolarla; mesai düşünülmeksizin çalışılacak, ülke tarımı ve mevcut durumu bilmeyenlere anlatılacak, ikna edilecek, tarıma yön verilecek işler.

Mühendislik budur!

Mühendislikte iyi bir planlama yaparsın ve teorikteki planlamayı sahaya ne kadar aktarırsan o kadar gerçekçi olur. O da senin başarını gösterir. Teorik pratiğin sahadaki uygulamayla ve ikisi arsındaki uyum ortaya çıkar. Avrupa da Amerika da bu dengeyi çok iyi sağlıyor. Olmayacaksa olmaz deniliyor, denilebiliniyor. Ama bizde öyle bir şey yok! Bizde olmayacaksa bile şahsi menfaatler varsa olabiliyor, oldurulabiliyor maalesef!

Türki Cumhuriyetlerini neden düşünmüyoruz?

Bir tarafta Sudan’ın iklim ve coğrafi koşulları, bir tarafta Türki Cumhuriyetlerine bakıldığı zaman; Türki Cumhuriyetlerinde başarılı olma şansımız daha yüksek. Türki Cumhuriyetleri daha yakın bizim ürün desenimizi ve insanlar yabancı değil. Sudan da tarım var ama bizim üretim deseniyle uyuşmuyor. Yani bilinmezlikler daha fazla. Baktığımızda Sudan yeraltı zenginlikleriyle daha çok ön planda olan bir ülke…

Sudan’ın üretim deseni incelendi mi?

Nasıl bir planlama yapıldı?

Nasıl bir strateji belirlendi?

Bu stratejiye göre gerçekleşmeme oranı 1.yıl, 2.yıl, 3.yıl, 4.yıl, 5.yılda olmadıysa neden bu kadar yıl beklenildi? 10 yıl boyunca yapılan doğrulamalarda nereye gidildiği belli olur. Bu kadar beklemeye gerek yoktu. 2, 3 en fazla 5 yılda senin yaptığın organizasyonun nereye gittiği belli olur. Kamu diyelim ki 5 yıl bekledi. Özel sektör hayatta 5 yıl beklemez.

Son söz: Ülkemizde herkes her şeyi bilir. Herkesin özellikle tarım hakkında söyleyecek sözü, kesecek ahkamı vardır. Bu yüzdendir ki yerimizde saymaktan ziyade hızla geriye doğru koşmaktayız. Tabii koşmayı gerçekleştirirken de “Avrupa şöyle iyi, Amerika böyle güzel” diye söylenmeyi de ihmal etmeyiz. Bunun yanında “neden?” diye sormak da hiç aklımıza gelmez!

Peki “neden” böyle?

Çünkü o iyi Avrupa’da, güzel Amerika’da “herkes kendi işini ve yapması gerekeni yapıyor.”

Sağlıcakla kalın…